Çiftlik bodrumundaki sessiz odayı dolduran derin inlemelerin sahibi Yiğitten başkası değildi.
Tüm parmakları tek tek kırılmış, kırılmadan önce tırnakları sökülmüştü. Günlerdir yediği dayaktan artık tanınmayacak hale gelen yüzü ise artık intikamını almak için Balım'ı vurduğu babasına benzemiyordu.Yiğit bir odada, Salim Hancı bir odada sıra sıra çekiyorlardı cezalarını. Bir hafta olmuştu onları bulalı, Balım'ın vurulmasının üzerinden bir hafta geçmişti. Uyanmamıştı Balım. Apar topar ameliyata alınmıştı o gün. Tüm gerekli müdahaleler yapılmıştı. Doktorlar bir haftaya kalmadan uyanmasını bekliyorlardı. Ancak uyanmıyordu Balım. Yarası iyiye gidiyordu, Kurşun neyse ki ölümcül bir noktada değildi. Ama. Balım. Uyanmıyordu!
Bunun bir tür şok olduğunu söylemişti doktorlar. Bedeni ve bilinci yaşadığı zorluklara karşı kendini kapatmayı seçmişti. Uyanmasını beklemekten, bu şoktan kendi kendine kurtulmasını beklemekten başka çareleri yoktu. Yorulmuştu Balım, hem fiziken hem ruhen. İyileşmeye çalışıyordu. Akartuna Beyleri ise bu süreçte hırslarını bodrumlarında tuttukları baba ve oğuldan çıkarıyorlardı.
Kurul izin vermişti Yiğitin de cezalandırılmasına. Hoş! İzin verilmeseydi bile Akartuna Beyleri bunu sineye çekemezlerdi. Yağız karşı çıkmaya çalışmış, hatta Uygar Yavuzoğlu ile kavga edecek kadar ileriye gitmişti kardeşini korumak için. Ama çabaları nafileydi. Yiğit ölmeyecekti. Ama Akartunalar tarafindan belirlenen cezasını çekecekti. Salim Hancı için ise kesin bir ceza vardı zaten. Ölüm. Ancak bu ölüm de bu kadar basit olamazdı.
Son karar şu olmuştu: Balım uyanınca Salim Hancı ölecek, Yiğit serbest bırakılacak.
Aras, elleri cebinde, ayağının altındaki kırık parmaklara sahip ele biraz daha bastırdı. Yiğitten çıkan iniltiler bağırışlara dönerken Aras'ın yüzünde mimik oynamadı. Normal, soğuk ses tonu ile konuşmaya başladı.
"Balım bugün de uyanmadı. Yarın bu eğlenceye devam edeceğiz demek oluyor."
Ardından ayağını kaldırıp Yiğitin eline bir tekme savurdu. "Orospu çocuğu!" Diye eklemeyi de ihmal etmedi odadan çıkarken.Hava kararmıştı. Salim Hancı'nın yanında babası Aytaç olduğunu anlayabiliyordu gelen seslerden. En son Salim'in vücuduna elektrik vermek gibi planları vardı babasının. Eğlencesini bölmek istemediği için yanına uğramadan ayrıldı çiftlikten.
Gideceği yer belliydi.
Kız kardeşinin yanı.
Günlerdir düzenleri bu şekildeydi zaten. Bir çiftlik bir hastane arasında mekik dokuyorlardı.
Hastane otoparkına arabayı park edip önce bir sigara yaktı. Diğer Akartuna Beyleri gibi o da bundan sonrasını düşünüyordu.
Bundan sonra Balım daha iyi olacak mı?
Bundan sonra Balım kendini
toparlayabilecek mi?Bundan sonra Balıma daha iyi nasıl bir abi olabilirim?
Balım ne zaman uyanacak?
Ve bunun gibi bir sürü soru...
Sigarasını söndürüp artık yolunu gözü kapalı bulabileceği odaya adımladı. Kapının önünde yerde oturmuş Alp'i gördü önce. Alp, Balım'ın yanına girmeye cesaret edememiş ama bu kapının dibinden asla ayrılmamıştı. Kardeşini o şekilde yatakta yatarken görmek istemiyordu. İçindeki bir diğer korku ise Balım'ın onları bırakıp gitmesiydi. 'İyileşecek' demişti doktorlar ama Balım gözlerini açmadan inanmayacaktı buna.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Parça
Ficção GeralBalım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti. Peki neden annesinin hatalarını ailesinden uzaklaşmak zorunda bırakılarak Balım ödüyordu?