''9. BÖLÜM: RÜYALAR VE KÂBUSLAR.''

1.8K 110 134
                                    

| Kapalı kapılar|

Herşeyi tamamiyen anlamak bir hastalıktır.

*44'ün Wase ile bir alakası yoktur!!

*Yeni bölüm sınırı- 50 oy 70 yorum 

9. Bölüm: Rüyalar ve Kâbuslar.

Özet:

Elim ağzıma giderken, "Lânet olsun," diye sertçe fısıldadım. "Rüya değilmiş."

Güldü, sinsi gülüşü kalbimi cızırdatırken, "Rüya gibiydi, asla unutmayacağım, 44 saniyeydi." yutkunurken şoktaydım, nasıl olur da kendi isteğimle onu öpmüş olabilirdim?

Ah Gece, nasıl bu kadar aptallaştın?

Sıcak basmıştı beni; yüzümü kulaklarımı parmaklarımı avuç içlerimi hatta belki de kirpik ve saç tellerimi bile. Terlemiştim ve şuan bu elbisenin altında kendimi zor tutuyordum, "Bilinçsizce yapılan bir şeydi, fazla önemseme yani." diye bir açıklamada bulunduğumda başını geçiştirir gibi salladı. "Bir ara bilinçli bir şekilde de uygula bana." tırnaklarım yavaş yavaş avuçlarıma batarken ensemden aşağıya, sırtıma doğru akan ter damlası beni huylandırmaya başlamıştı, elimi sırtıma atıp kumaşın teri emmesini sağlarken dik bir pozisyon sergilemeye çalıştım fakat yapamadım.

"Uykum var benim!" diye sesimi yükselttiğimde başını eğerek kahkaha attı. Yanaklarım daha da kızarırken, "Uyumak istiyorum," dedim. O kadar güldü ki gözünden akan bir yaşı sildiğini bile gördüm ve bu fazlasıyla can sıkıcı bir durumdu. "Karım, uyumak istiyorsa uyuturum." dedi az önceki hâline ters bir ciddiyetle. Nefesimi dağınıkça verdim ayağa kalkarken merdivenlere ilerledi, hadi ama, yine mi merdiven?

En azından küpeştesi yoktu ve sanırım bu iyiydi, hadi ama Gece! Az önceki öpücüğü düşünmemek için küpeşteden mi söz açıyorsun? Arkasından adımlarken çıplak ayaklarım soğuk zeminde hafif bir ısı bırakıp geçerken, onun ayaklarındaki ayakkabılar onu yeterince belli ediyordu, adımlarını bastırıyor hatta yeri gerçek anlamda ezer gibi bastırıyordu tabanlarını. Merdivenlerden döndüğünde burada iki oda vardı, korkuluğa dayanan odaya girdi peşinden girdiğimde buranın bir yatak odası olduğunu anlamak zor olmadı.

Duvarlar odundan olduğu için boya yoktu, zemin de aynı şekildeydi. İçerisi soğuk ve rıhtım gibiydi, karanlık odayı aydınlatan tek şey duvardaki boş fotoğraf çerçevesinin çivisine asılmış olan gaz lambasının kısık ateşiydi. Yerde küçük, pislendiği solan renginden belli olan pembe bir paspas ve kirli olan herşeye kafa tutan beyaz ve temiz, çift kişilik yatak. Bu ev nostaljik bir hava taşıyor gibiydi kendi içerisinde, fakat parıltılı bir elbise ve takım elbise ile buraya fazla değil miydik?

"Neden buraya geldik, anlamıyorum." dedim yatağın üzerine otururken. Aşağıda olanları unutmaya çalışıyor, ona unutturmaya çalışıyordum. "Özgür hissetmen için," dedi kravatını gereksiz birşeymiş gibi çekiştirirken. "Bunun neresi özgür hissetmemi sağlıyor? Hâlâ karşımdasın ve tedirginim." kaşlarını kaldırdığında kravatını yere attı ve yanıma oturdu. Gömleğinin kol kısımlarının düğmelerini açarken, "Evden nefret ediyorsun, bu yüzden buraya geldik," devam edecekti fakat müsade etmedim, "Evden de rahatsız oluyorum ama bunun en büyük sebebi sensin. Ben, senden nefret ediyorum." söylediklerimden sonra yanağımın içini ısırdım, sert mi olmuştu bu dediklerim?

SAPLANTI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin