|Камин|
İnsana en çok acı veren şey, söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki uçurumdur.
24. Bölüm, Final.
❥
Cihangir.
"Güzel karım," diye mırıldandım yanağını okşarken, buruk bir gülümseme dudaklarıma yayıldı, "Güzelim..." eğilip alnını öptüm. "Gece'm..." başımı eğip göğsüne yasladım, gözyaşlarım bedenini ıslattı. "Neden bıraktın beni? Beraber olacaktık Gece'm..."
Yavaş yavaş ısısını kaybeden bedenine sokuldum, kollarım belini sardı, benim güzel karım, yanlız bırakmıştı beni. Asla geri dönmeyeceği şekilde gitmişti, burada haykırarak ağlasam kimse beni sorgular mıydı? Sanmıyorum, sâhi; hakları da var mıydı ki sorgulasınlar? Omuzlarım sarsıldı, dik durmak imkansızdı, "Nasıl yaparsın bunu? Beraber geldik buraya, beraber, kızımızla gidecektik buradan. Neden yine bana yokluğunu aratacaksın?"
Bir hıçkırık boğazımdan dudaklarıma kaydı, "Yine yoksun, neden sıkı sıkı tutamadım seni? Neden daha çok sevemedim? Öpüp koklasaydım seni, alıpta kalbimin içinde saklayabilseydim, beni bencil mi sanardın, yoksa hak verir miydin?" alnımı omzuna yasladım, içime derin bir nefes çektim, "Neden her zamanki gibi lavanta ve vanilya gibi kokmuyorsun? Bundan da mı mahrum kalacağım, senden geriye tek kalan şey bir bebek mi?" saçlarını avucuma alıp öptüm, "Senin canını alan bir bebek mi bıraktın bana?" bir hıçkırık daha, "Bir kâtil olarak Dünya'ya geleni," gözlerimi kapadım, titrek bir nefes aldım, "Ben nasıl olur da sevebilirim onu?"
"Seni aldı benden, bunca sene beklediğim nârin çiçeğimi benden 1 saat içinde aldı." parmak uçlarım yanağında gezindi. "Sende çok mu istedin gitmeyi hmm? Ben sana daha doyamadım ki." omzumda hissettiğim bir el ile başımı kaldırmadan önce gözlerimi sildim. Gelen kişiye doğru dönmek için ayağa kalktım, bir süre bana baktı, gözlerinde yorgunluk vardı, şok içerisindeydi, ağlamıştı, "Başımız sağolsun," dedi Melike bana sarılarak.
Başını göğsüme yaslayarak hıçkırdı, "Haketmedi abi, çok üzgünüm." sırtını okşadım, üzülsek, ağlasak geri döner miydin Gece'm? Senin yerine ben ölemez miydim ki? Melike, zar zor başını kaldırdı, "Doktorlar..., cenazeyi götürmeleri gerektiğini söylediler," duraksadı, söyleyeceğini tartmak istedi, "Söyleyeceğin herhangi birşey, canımı daha fazla yakamaz Melike." dediğimde tereddüt etse de, "Yıkayıp defnetmek için... Yani," devam edemedi, gücünü yitirmiş gibiydi.
Başımı güçsüzce salladım, "Ahmet Bey, nasıl oldu?" Melike'yi bırakıp Gece'ye döndüm, hülyalı yüzünü, gerçek bir şekilde son kez izledim, bir daha asla canlı göremeyeceğim yüzünü... "Hâlâ aynı, değişen birşey yok," yavaşça başımı salladım, ona geri döndüğümde puslu gözlerle Gece'ye baktığını gördüm, son kez döndüm ona, güzel karıma. Buruk bir tebessümle veda ettim, "Gel, daha da yorma kendini." izin verseler, burada geberene kadar izlerdim solgun yüzünü, her bir santimini izlerdim, aklıma kazımak isterdim.
Elimi Melike'nin omzuna koyarak onu kapıya yönlendirdim, bir kere daha çevirdim başımı, şimdi uyansan, hepsi bir şakaydı desen, çok mu absürt düşünmüş olurdum? Kapıdan çıkarken ayaklarım bana ihanet etmek ister gibi oraya geri götürüyordu resmen. Bir kere daha bakmak istedim, ama kapandı kapı yüzüme, dişlerimi sıktım, yerdeki zemini izledim bir süre, orada öylece durdum, derler ya, birşeyin kıymetini kaybedince anlarsın diye, sanki ben sana hiç sahip olmamışım gibi güzelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI (+18)
Chick-Lit!! TAMAMLANDI !! Bedenimi kendiyle birlikte duvara yasladı. "Seni yıllarca takip ettim, her gün, her hafta, her saniye..." gözlerime baktı. "Nefesim her zaman ensendeydi." sertçe yutkunduğumda dilini alt dudağımın üzerinde gezdirdi. "Sence de ye...
