''6. BÖLÜM: TEKİNSİZ İLE DENGESİZ.''

2.7K 124 63
                                    

|Yalancı Bahar|

Boynumda bir ip var, ama herkes tabureyi sen mi kirlettin diyor. Anlıyor musun?

*Medya- Solmaz Çavuşoğlu
Model- Dani Garci

*Helö bal okurlar, kitabımız gittikçe büyüyor. Umarım kitabın hayyasını silkelemem. >:'(

6. Bölüm: Tekinsiz ile Dengesiz.

Özet:

"Gece Soykan, kan kokmaya devam etsin."

Hepimiz insanız, hepimiz büyük, kocaman yanlışlar yapabilirdik. Hani derler ya, ‘İnsan altından kalkamayacağı işin sorumluluğunu almaz.’ diye, pekâlâ sanırım ben bu sınırı kat be kat yıkmıştım çünkü ben bu şekilde yaşamıma devam edemezdim.

Başımı ağırca kaldırdığımda donukça bana baktığını gördüm. Belki de söylediklerim ağır basmıştı, o söylediğinde bana ağır bastığı gibi. ‘Duş al Gece, kan korkuyorsun.’ ne de zoruma gitmişti o kelimeleri.

Kalbimi orta yerinden çatlatmış, kanımı sızdırmıştı.

İtiraz etti. "Gece Çavuşoğlu, kan kokmuyor." dedi, yine araya o muhteşem ve büyük sandığı soyadını sıkıştımıştı. Elimi tutmaya çalışırken "Hadi, elini saralım." dediğinde kendimi geri çektim. "İstemiyorum. Öyle kalsın." ayağa kalktığında bakışlarımı elime indirdim. Kanım birazı kurumuştu ama hâlâ kanayan yerler de vardı. Dört parmağımın içi cam ile kesilmişti; belki kesikler derindi, belki de sadece derim kesilmiş, cam damarlara kadar inmemişti ama iz kalacağını sanmıyordum.

Tekrar kadrajıma girdiğinde elindeki yardım çantasıyla geldiğinde, "Kalmasın," dedi baskın sesiyle. Yanımda durup oturduğunda kana bulanmış avucumu tuttu ve kıstığı gözleriyle incelemeye başladı. Daha sonra kapağını açtığı çantadan çıkardığı pamuğu ince parmaklarının arasında tutup kanları temizlemeye başladığında her bastırdığında acıyan parmaklarımı her seferinde çekmeye çalışsam da izin vermedi.

"Rahat dur, sadece yardımcı olmaya çalışıyorum." gözleri bana dönme gereğinde bile bulunmamıştı. Tek istediği kanın silinmesi miydi, yoksa canımı yakmak mıydı?

"Tamam, acıyor. Bırak," bir kere daha nefesini verdi. Sayamadım, kaç kere bu şekilde nefesini verip durdu?

Gözlerimi kırpıştırıp sadece bekledim. Başka, temiz bir pamuk çıkardı ve üzerine ilaç damlattı. Pamuğu yavaş yavaş kesiklere sürerken tek yaptığım ona bakmaktı. "Bu kadar mı kendinde değildin?" dilini damağına vururken homurdanmaya devam ediyordu. "Bunu da fark ederdin, ama hayır önemli olan tek şey kaçmış olduğunu bana söylemiş olması ve benim seni bu eve geri getirmem..." gözlerini yukarıya doğru devirdi. "Ah, tabii ya."

En azından ondan haz etmediğimi anlamıştı. "Bunu mu konuşacağız?" diye bıkkınca sordum. "Senden nefret ediyorum Cihan." üstten bakışlarını üzerime gezdirdi, kaşlarını bükerken, "Anlayamadım Gece?" kaşlarımı çatarken, "Neyi anlayamadın?" diye sorduğumda omuzlarını kaldırdı ve indirdi. "Sesin çok kısık, duyamadım."

"Yaşlılıktan diyemiyor ya," diye homurdandığımda başını eğerek bana baktı, bakışları komik gelirken istemeden kıkırdadım. "Yaşlı mı?" gülümsedi, "Seni öpmemi mi istiyorsun? Bunu da anlayamadım." yüzüm kızarırken bakışlarımı bileğimi tutan eline çevirdim. "Bitmedi mi bu? Acele etsene, rahatsız oluyorum." diye kızdığımda doğrulup çıkardığı sargıyı yavaş yavaş parmaklarıma sarmaya başladı. Aynı zamanda ağzında bir şeyler geveledi. Belki yaşananlardan bir kaç saniyeliğine kurtulmuştum ama yüzüm soldu. "Cesede ne yapacaksın?" yanaklarım ısınmıştı. Önceki stabil hayatımda silik bir insandım; varlığıyla yokluğu bir denebilecek olanlardandım. Bazen susardım ve hiç konuşmazdım, bazen ise konuşasım gelir ve hiç susmak istemezdim. Kimi zaman kötü sesimle bağırarak şarkı söyledim kimi zamanda ‘Nasılsın?’ diye soranlardan çekinerek ortamı terk ettim.

SAPLANTI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin