"Beni de Sevmeni İstiyorum"

1.4K 197 339
                                    

Daha erken atacaktım da kaynadı. Linçlerle uğraşıyordum kusura bakmayın. 7 days hakkında konuşmaya bayılıyorlar bazıları.

Garip ama bu ficte arada linç yiyor.

Neysee yorum kasalım geçen bölüm çok iyidiniz aynı performansı isterim.

kaçıncı bölümde olduğumuz hakkında bir fikrim yok dolma içine sürülmüş krem peynirli doritoslarım.

İyi okumalar

***

İçim yanarken artık benim de omuzlarım sarsılıyor ve ağlıyordum, daha fazla orada duramazdım. Bu yüzden mutfağa doğru ilerledim, omegam ise beni yalnız bırakmamış ve hemen arkamdan gelmişti. "Jungkook!"

Hızla bana sarıldı, arkamdan sarılıyordu ve sırtıma beni rahatlatmak için öpücükler bırakıyordu.

Öpücükleri... şu an tek sığınağımdı.

İçimi saran bu duygu ile başa çıkabilmemin tek yolu idi ve ben kendimi onun ellerine, onun dudaklarına bırakmıştım. Karnımda sarılan ellerini tuttum ve onun kumaş üzerinden sırtıma bıraktığı öpücükleri derinden hissederken gözlerimi kapattım. 

"Ne korkunç bir durum olduğunu tahmin edebiliyorummuş ama sen çok güçlü bir adamsın. Bunun üstesinden geleceksin, birlikte geleceğiz. Bebeklerimiz de bizimle hem... arkadaşlarımız da var ve hepsi güçlüler. Yani ben şimdi ağır konuşmak istemiyorummuş ama tüm halkı toplasan bir bu evdekiler kadar etmezmişti."

Duyduğum şeylerle kaşlarımı çattım ve gözlerimi geri açtım. Sonra tuttuğum bir elini çekiştirip onu önüme aldım. Bu düşüncesine şaşırmıştım, bana niye kızmıyordu? Hadi diğerleri ağır tepki veremezdi ama omegam istese yapabilirdi. Diğer bir yandan kendimi suçlu hissetmesem bu dediğine kızardım. Halkım benim için çok önemliydi. Onlar için ne kadar uğramıştım, ırkçılık yapar gibi neydi bu söylediği? Yine de bir şey demedim.

"Bana kızmıyor musun?"

Omega yavaşça gülümsedi ve bu sefer o beni çekiştirip mutfak masasına oturtturdu. Onun bu tutumuna çok şaşırmıştım. Kendisini çok iyi toparlamış görünüyordu, belki de benim içindir bilemem. "Otur, yorulmuşsundur. Bir de su vereyim sana. O kadar koşturdun, thitaların özelliği bu herhalde, suya ihtiyacınız yok mu? Theodore da hiç içmiyor."

Bir bardağa su koymuştu ve önüme bırakmıştı. İçemedim şaşkınlıktan, bana neden kızmıyordu? İçmediğimi gördüğünde başını iki yana sallamış ve bardağı tutup dudaklarıma dayamıştı. "İçsene yahu!"

Su dudaklarımdan taşmadan ağzımı araladım. Onu daha fazla zorlamayıp suyu yudum yudum içmiş ve yerine bırakmıştım. "İçtim" dedim ve o da gülümsedi. Şimdi gözlerime bakmış ve ciddi bir şekilde konuşmaya başlamıştı.

"Öncelikle sana kızmıyorum" diye hemen konuya girdi. Onun bu yaklaşımı ile içimdeki dalgalar sertçe bir kayaya çarptı ve durdu. Hemen yanımda oturuyordu ve bizim birbirimize dönmememizi sağlamıştı.

"Belki şu an duygusal açıdan bakıyorsunmuş, anlıyorummuş. Sen halkını her zaman en tepeye koydun, onlara her zaman yeni bir dünya sözü verdin. Onlara bir konfor alanı yarattın ve bu cıvıl cıvıl, renkli dünyayı sen yarattın. İlk geldiğimde cennetteyim sandım... Çok güzeldi her şey."

Anlattıkları ile daha da fena oluyordum ve bu resmen içimi cayır cayır yakıyordu, dalgalar yine kendini belli etti. Ne yapacaktım ben? Neredeyse beş yüzü kişi... ölmüştü. Gözümden düşen bir parça damlayı işaret parmağıyla nazikçe dokundurup sildi. Masum insanların canını aldığımı da bilmiyor muydu?

1 OMEGA ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin