bir

16.1K 298 198
                                    

  Didem, duştan sonra kuruttuğu saçlarını bornoz ipine sardıktan sonra ayna karsısına geçti. Saten şort gecelik takımını giydi. Geçen gün doktorunun yazdığı kremi sivilcelerinin üzerine sürdü. Sonra masasıma ilerledi. Botanik notlarını aldı, çalışabilmek için salona geçti. Kahvesini de yapınca artık huzur içinde ders çalışabilirdi. 100 sayfalık notun henüz 5.sayfasındayken gelen müzik sesiyle irkildi. Yüksek başlayan müzik sesi sonradan kısılsa da Didem okuduğu nottan hiçbir şey anlamıyordu. Önce duymamaya çalıştı ama duyulmayacak gibi değildi. Kulaklığını taktı, ses gelmeye devam ediyor üstelik müzikle de ders çalışamıyordu. Biraz sonra gür bir kahkaha sesi de yükselince Didem hışımla kalktı yerinden. Üzerine hiçbir şey almadan, kafasında bornozun kuşağıyla ve anahtarıyla yan komşusunun kapısına dayandı. Kapıyı çaldı.

"Buyrun?" Kapıyı uzun boylu, kıvırcık saçlı, kumral bir adam açtı.

"Saatten haberiniz var mı?" Diye sordu Didem.

Barış önce anlamadı. Sonra müziği kast ettiğini anladı. Ciddi bir cevap verecekti ama karşısındaki kızı ciddiye alamadı. Baştan aşağı çapkınca süzdü. Komşusu bu muydu? Saten takım vücuduna yakışmıştı. Ama suratındaki yer yer beyaz krem ve kafasında ne olduğunu anlamadığı şeyle ciddiye alınacak bir tarafı yoktu.

"Evet saat daha 9."

"Daha 9 derken? Müzik açıp komşunuzu rahatsız etmek için geç bir saat."

"Ne bu şiddet bu celal?" Dedi Barış. Kızın tavrı katlanılabilir gibi değildi.

"Bak, yarın önemli bir sınavım var ve ders çalışmak istiyorum. Müziğin sesini lütfen kıs ve mümkünse de gürültü yapma."

"Çattık ya!" Dedi Barış. Kızın kendisiyle emir verir gibi konuşmasından rahatsız oldu. "Canım ne zaman isterse o zaman kapatırım. Sen de bir daha son güne bırakmazsın çalışmayı."

  Kapı Didem'in suratına kapandı. Kız sinirden kıpkırmızı oldu. Arkasını döndü evine girdi. 2 saat kadar o gürültüyle ders çalıştı.

"Senin belanı sikeceğim."

****

  Botanik sınavı herhalde bu kadar fiyasko geçebilirdi. Gece boyunca çalışmaya çalışmış ancak müzikten odaklanamamıştı. Müzik durduğunda ise asabı o kadar bozulmuştu ki çalışabilecek gücü kalmamıştı.

"Anne kötü geçti işte. Babama da söyle arayıp durmasın." Dedi kız, apartmanın asansörüne yetişmeye çalışırken. Bir yandan da ağrıyordu. O kadar çok sınavı kötü geçmişti ki artık sayamıyordu bile. İkinci dönem iyi çalışmazsa kesin kalacaktı.

  Asansöre bindiğinde dün geceki adamı gördü. Ahmak komşusunu.

"Tamam anne sonra konuşuruz." Dedi Didem. Telefonu kapattı. Kendisine kısa bir bakış atan adamı görmemezlikten geldi. Ama yüzü gözü ağlamaktan şişmişti. Hala da burnunu çekiyordu.

"Sınav iyi geçmemiş herhalde." Dedi Barış. Açıkçası biraz kötü hissetmişti.

"Sen şaka mısın ya?" Diye sordu Didem. Elinde zar zor tutabildiği tableti ve notlarını adamın kafasına geçirmekten hiç de uzak değildi. "Bir de soruyor musun?"

Barış göz devirdi. Özür dileyecekti aslında ama bu kız hiç de onu hak edecek biri değildi. Omuz silkti. "Eh bir dahakine daha iyi çalışırsın." Dedi Barış. Sonra kızın kızaran yüzüne baktı.

Çok güzel bir kız değildi. Ama etkileyici gözleri vardı. Badem gibi. Bir an duraksadı.

"Birazcık aklın varsa bir daha yapmazsın." Dedi Didem, adama. "Benim asabımı bozma."

  Asansöz durdu. İndiler.

****

Sonunda Didem'in sınav haftası bitmişti. Arkadaşlarıyla dışarıda güzel bir yemek yedikten sonra evine geldi. Pamuklu pijamalarını giydi. Dolaptan uzun zamandır beklettiği şarabı çıkardı. Televizyonu açtı, klişe bir türk dizisi açtı. Bu gece tadını çıkaracaktı.

  Henüz ikinci kadehindeyken kapısı çaldı.

"Kim ya bu saatte?" Kalktı yerinden. Kapı deliğinden baktı. Annesi yaşlarında bir kadın gördü. Tanımıyordu.

"Buyrun?" Diye sordu Didem.

  Kadın Didem'e baktı. Yüzü kireç gibi oldu. "Ben Barış'a gelmiştim." Dedi kadın. "Annesiyim."

  "Yanlış geldiniz sanırım." Dedi Didem. "Yan taraf." Dün kapının üzerinde yazan isme bakmıştı.

"Kusura bakmayın." Dedi kadın. Sevecendi. Kısa bir özürle yan tarafa ilerledi. Kapıyı çaldı. Ama açan olmadı. Didem de kadinla birlikte bekledi. Sonra kadın telefonunu çıkardı, aradı oğlunu. Telefon da cevapsız kaldı.

"Şey..." dedi Didem. Hiç de huyu değildi ama. "İsterseniz gelin bende bekleyin. Dışarıda kalmayın."

"Yok kızım rahatsızlık vermeyeyim." Verecekti aslında ama Didem ısrar etti.

"Estağfurullah, geçin içeri."

  Kadın içeri girdi. Salonda sehpanın üzerine konulmuş açık şaraba ve yanında özenle hazirlanmış peynirlere baktı.

"Bir şey içer misiniz?" Diye sordu Didem. Kadın herhalde şarap içmezdi, biliyordu ama başka ne diyeceğini bilemedi.

"Yok kızım, zahmet etme. Barış gelir zaten biraz sonra."

"Olsun." Dedi Didem. "Ben size bir kahve yapayım." Arkasını döndü, amerikan mutfağa ilerledi.

  Kadın, Neriman Hanım da kızı izliyordu. Altında kısacık şort, elinde şarap hiç tasvip etmemişti. Allah vere de Barış'ın aklına girmeseydi kız.

"Okuyor musun?" Diye sordu birden.

"Evet efendim, eczacılık 3.sınıfım."

  Neriman Hanım bunu beklemiyordu. Pek becereksiz, aptal duruyordu kız. "Allah nasibini versin kızım." Dedi.

"Amin." Dedi Didem. Kadının ne demek istediğini pek anlamamıştı. İmali söylüyor gibi gelmişti.

"Ee nerelisiniz?" Diye sordu bu sefer de.

"Antakya efendim."

"Hmmm..." dedi kadın yine. "Biz de Rizeliyiz."

"Gitmiştik birkaç kere. Çok güzel bir yer."

"Öyledir."

  Kadın kahvesini içti. Didem de onun yargılayıcı bakışları arasında şarabını yudumladı. Bir süre sonra Barış annesini aradı. Neriman Hanım, yan komşuda olduğunu söyledi. 10 dk sonra da kapı çaldı.

  Didem kapıyı açmak icin ayaklandı. Kendince gayet normal bir şekilde üstüne hiçbir şey almadan açtı kapıyı. Neriman kızı şaşkınlıkla izledi. Bu ne rahatlıktı?

"Kusura bakma, sana da ayıp oldu." Dedi Barış, kapının ağzında.

"Geç içeri," Didem istemeye istemeye davet etti Barış'ı. Barış aslında girmezdi de içeri, kızın bacaklarına takılı kaldı gözleri.

5 dakika daha görmekten zarar gelmez.

  İçeri girdi. Annesinin kötü bakışlarıyla oturdu yanına.

"Anam valla antrenman uzadı. Ben de uçak saatini yanlış hatırlamıştım."

"Aferin çocuğum el alemin evinde beklet beni."

  Didem şaşkınlıkla kadına baktı. Bunlara iyilik yapanda kabahatti gerçekten. Anasına bak oğlunu al.

"Sana da zahmet oldu." Dedi Barış, Didem'e. "Teşekkür ederim."

"Hmmm..." dedi Didem. Ona cevap vermedi. Hala çok sinirliydi.

  Ama Allah vardı. Herif felaket yakışıklıydı. Geniş omuzlarına bakmaktan da alamıyordu kendini.

"Biz kalkalım artık." Neriman Hanım ikisinin bakışmasını fark edince araya girdi. "Hadi oğlum."

kadın // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin