oniki

5.1K 228 119
                                    

   Rize'ye vardıklarında Barış iyiden iyiye Didem'in sessizliğinden korkmaya başlamıştı. Kız gergindi, bariz bir şekilde. Zaten gelmek de istememişti. Hatta bundan sıyrılmak için bahaneler bile üretmeye başlamış ama en sonunda Barış'ın çileden çıkmasıyla el mahkum kabul etmişti.

  Yayla yolunda ise arabayı sürekli uçurumun kenarında sürme gerginliğiyle Barış'dan sağlam bir azar da yemişti. Böylece Barış'ın ailesinin evine vardıklarında ikisi de burnundan soluyordu.

"Aslanım benim, hoşgeldin!" Babası, Mehmet Bey, oğluna sıkı sıkı sarıldı. Birkaç kez sırtına vurdu. Sonra gelinine döndü. "Kızım hoşgeldin!" Elini uzattı.

  Didem kendine uzatılan eli öptü, gülümsemeye çalıştı. Ama Mehmet Bey kızın asabiliğini ilk bakışta çözmüştü.

  Onun arkasından Neriman Hanım geldi. Didem ile hiç muhatap olmadı, Barış'ı öptü. Didem göz devirdi. Çok ihtiyacı vardı sanki onun elini öpmeye. Salona geçtiler. Burasi ahşap, iki katlı, güzel bir yayla eviydi.

"Ee yolculuk nasıldı?" Babası sordu.

"Güzeldi baba, gerçi yollar yine bozulmuş ama. Gelene kadar çok gerildik."

"Geçen gün yağmur yağdı, ondandır."

"Ben süreyim dedim, izin vermedi." Dedi Didem. Aslında sohbete katılmaya çalışmıştı ama Barış onun konuşmasıyla daha da sinirlendi.

"Sen bilmezsin bizim buraları." Dedi.

"Sen de bizim oraları bilmezsin." Diye çıkıştı Didem. "Gayet de sürerdim."

"Tekken sürersin." Neriman Hanım lafa karıştı. "Ben oğlumu yerde bulmadım ya."

  Didem göz devirmemek için çok çaba sarf etti. Cevap verirdi ama ayıp olmasın diye sustu. Yemeğe oturdular. Sofrayı kurarken Neriman Hanım'a yardım etti. Ama sofraya koyulan hiçbir şeyi yiyemedi.

  Her şey çok tatsız, çok baharatsız ve çok yavandı. Kendini zorlaya zorlaya birkaç tane sarma yedi. İçinde bir gram salça yoktu, resmen pirinç pilavıydı. Zar zor yuttu.

"Kızım, beğenmedin mi?" Diye sordu Mehmet Bey. Aslında o mangal yapmak istemişti ilk gün için ama hanımı izin vermemişti.

"Yok, olur mu? Elinize sağlık." Dedi Didem.

"Sizin oralarda böylesini bulamazsın," dedi Neriman Hanım. "Herkes bilir benim yemeklerimi."

  3 günün sonunda açlıktan ölecekti.

"Elinize sağlık." Dedi Didem tekrar. Hamsi yedi biraz.

  Ama akşamın sonunda Barış ile ikisine hazırlanmış yatağa girdiklerinde karnı guruldamak üzreydi.

"Barış?" Diye seslendi Didem, hala kendisine sinirli olan adama.

"Hmm?" Barış gözleri kapalı mırıldandı.

"Bana biraz fındık falan getirir misin?"

"Ne?" Barış anlamadı.

"Fındık diyorum. Çerez falan. Ne varsa işte."

"Niye ki?"

Didem sabır çekti. "Çünkü annenin tuz ve salçadan haberi yok."

  Barış ona göz devirdi. Memnuniyetsizlikte dünya markasıydı Didem. "Ayıp oldu zaten kadına, hicbir şey yemedin. Bir de şimdi fare gibi şey mi aşıralım? Yat uyu Didem ya."

  Didem başının altındaki yastığı çekip  Barış'ın suratına vurdu. "Öleyim mi açlıktan ya?"

"Of!" Barış nefes verdi. Sabır testiydi bu kız. "Tamam ya, tamam."

kadın // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin