Didem'in değil babasını ikna etmek, konuşacak kadar bile cesareti yoktu. Ancak birlikte devam etmeleri de mümkün değildi. Barış valizini toparlayıp taşındı Didem'in yanından. Ondan uzak, tesislere yakın bir ev tuttu. Ne sabrı kalmıştı artık ne de sevgisi. Didem'e baktığında sadece nefret dolu birini görüyor bu da onun bir gram kalmış yaşama hevesini de söndürüyordu. Serdar da ne yapıyorsa yapsındı! Umrunda bile değildi artık. Canını mı alacaktı? Alsındı. Tek düşündüğü şey bebek ve bu seneki şampiyonluktu. Başka hiçbir şey umrunda değildi.
Galatasaray'lı Barış Alper Yılmaz, 3 aylık hamile eşine boşanma davası açtı.
Geçtiğimiz ayarda dünya evine giren ikili, iddia edilene göre son zamanlarda şiddetli geçimsizlik yaşamaya başladı. Barış Alper, yakın çevresine daha fazla katlanamayacağını söyleyerek boşanma davası açtı!
Medyaya düşen ilk haber buydu. Kim yumurtlamıştı bilmiyordu, peşine de düşmedi. Sonuçta yazılanlar doğruydu. Evden ayrıldığı günden beri de görmemişti Didem'i. Sadece mesaj atıyor, bazen de arıyordu. Ama kavga etmeden konuşmaları neredeyse imkansız olduğundan telefonu olabildiğince çabuk kapatmaya özen gösteriyordu.
Ama mutsuzdu. Hem de çok. Didem'i öyle çok merak ediyordu ki kendi isteğiyle kısa tuttuğu bu aramalar yetmiyordu. Son yaptığı aptallık, Devrim'in numarasını bulup ona sorular sormak olmuştu.
İyi mi?
Kusuyor mu?
Kaç kilo şu an?
Bir şeye ihtiyacı var mı?
Bugün uzun zaman sonra ilk defa görecekti Didem'i. Doktor kontrolleri vardı. Cinsiyeti öğrenme vaktiydi artık! Sabahtan beri yerinde duramıyor, evin içinde dolanıp duruyordu. Nihayet randevu saati yaklaştığınde Didem'in kapısında bitti.
"Merhaba." Dedi Didem, onu içeri buyur etmeden çantasını alıp çıktı. Barış belli etmeden süzmeye çalıştı kızı. Biraz toparlamış görünüyordu. Yine halsizdi ama bıraktığı gibi değildi. Karnı da hafiften belirginleşmişti.
Arabaya bindiklerinde Didem'in kemerini Barış taktı. Sonra farkında olmadan elini kızın karnına attı. Barış'ın elini zar zor dolduruyordu. Ne kadar küçüktü ki?"Daha iyi misin?" Diye sordu Barış, Didem'e. Kız kafa salladı. Cevap vermedi. Terk edilmişti nihayetinde. Ne diyecekti ki bu adama? "Sevindim."
Doktorları İlkay Hanım, çok tatlı bir kadındı. Muayeneden önce uzun uzun konuştu. Didem'in riskli hamileliğine dair ikisine de direktifler verdi. Sonra ultrasonu açtılar.
Barış'a sonsuz gibi gelen bir bekleyişin ardından, "Erkek." Dedi doktor.
"Yani öyle görünüyor. Tabii çok az da olsa bir yanılma payı var ama."
Barış'ın ağzı kulaklarına vardı. Aslında onun için fark etmiyordu da yine de bir anda erkek çocuk düşüncesine heyecanlandı. Tıpkı Didem gibi.
"Ama biraz küçük kalmış. Yemenize içmenize daha dikkat etmeniz gerekiyor."
"Etmeye çalışıyorum ama bulantılarım hala devam ediyor."
"Ben size birkaç takviye yazacağım. Onları kullanın bir dahaki aya kadar. Ters bir durum olursa arayabilirsiniz beni."
"Teşekkür ederiz." Dedi Barış kadına. Sonra ultrason resimlerinden birini aldı, cüzdanına koydu.
*****
"Erkek demek ha!" Kerem keyifle bağırdı. "Oğlum Ciro gibi bir şey olacak. Çok güzel!"
Barış güldü keyifle. Akşam yemeğindeydi takımla. Güzel haberi vermişti.