"Bir şeye ihtiyacın olursa, ne olursa olsun. Arayabilirsin beni." Dedi Didem, Ali'ye. Taziye dağılmıştı, sadece Ali'nin birkaç yakın arkadaşı ve teyzesi kalmıştı. Didem de son bir kez başsağlığı diledikten sonra kendisini almaya gelen Barış'ın yanına gidecekti.
"Teşekkür ederim." Ali içtenlikle söyledi. "Yani buraya gelmen o kadar değerli ki..."
"Senin için gelmedim." Didem kestirip attı. Böyle duygusal bir konuşma yapmayacaktı tabii ki. "Anneni çok severdim. Hala seviyorum. Onun için geldim."
Ali bir şey demedi. Zaten ne diyebilirdi ki? Her şeyi mahvetmişti. Hayatında sadece bir kez bulabileceği bir aşkı uçkuru uğruna mahvetmiş, yetmiyormuş gibi Didem'in başka bir adamla evlenip hamile kalmasını izlemişti.
"Ben artık gideyim." Dedi Didem. Kapı pervazına ilerledi. Ayakkabılarını giydi, çantasını aldı. Barış'ın yanına döndü.
****
Barış, Didem'in cenazeye gitmesini normal karşılamıştı. Kızın zaten kendisine fikrini sorduğu yoktu da en azından kendi içinde bir sorun yoktu. Tabii başıja gelecekleri az çok kestiriyordu. Yine de ülkenin en büyük magazin sayfasında karısının ve eski sevgilisi ile sarılmış fotoğrafını görmeyi arzu etmemişti. Bozuldu ama Didem'e bir şey demedi. O da kalkıp Miray'ın yanına gitmişti. Ne denilirdi ki şimdi?
"Barış! Maça hazır mısın?" Diye sordu Mauro. İnönü'de Beşiktaş derbisine çıkacaklardi biraz sonra. Didem bu maça gelmeyi istemişti ama yas tuttuğu için gelmedi. Barış da teklif etmedi.
"Hazırım. Şu Semih'i yere indireyim bir."
"Kimi indiriyorsun abi?" Semih arkalarında belirdi. Sarıldılar. Maça çıkmak üzereydiler, koridorda bekliyorlardı.
"2 tane sallayacağız, onu konuşuyordum." Türkçe'ye döndüler.
"Ben kılım bu herife." Dedi Semih. Geçen derbi burnunu kırmıstı neredeyse. Mauro da o gelince başını çevirdi.
Barış güldü. Fena olaylı bir derbiydi. "Neşe geldi mi?" Diye sordu.
"Geldi, locada izliyor."
"Benim hatun ekti beni." Dedi Barış. "Gerçi gelse bjk formasıyla gelecekti. İyi oldu belki de."
"Didem abla yapar." Semih güldü.
"Gelsenize bize bir gün yemeğe. Hem kız arkadaşınla tanışırız."
"Olur olur, geliriz."
Maç başladı. İlk yarı çok pozisyon vermeseler de ikinci yarı Beşiktaş hücumcuları bastırdı. Durdurmakta çok zorlandılar. En çok da Semih'i. Barış sağ kanat oynamasına rağmen devamlı kendi yara sahalarındaydı. Resmen hapsolmuşlardı. Sonunda Semih ceza sahasının dışından sert bir gol attı. Barış'ın omuzları çöktü. Bu sıralar hicbir şey yolunda gitmiyordu.
***
"İyi misin?" Didem gelir gelmez kendini yatağa atan Barış'a sordu.
"Moralim bozuldu."
Didem cevap vermedi. Bir maç için bu kadar canını sıkmasını saçma buluyordu. Ama Barış'ın sakatlıktan sonra çok hassas bir dönemden geçtiğini bildiğinden anlayış göstermeye çalışıyordu.
"Semih ile sevgilisini davet ettim." Dedi Barış. "Seviyorum o çocuğu."
"İyi yapmışsın."
Barış güldü. Didem ona baktı, neden güldüğünü cözmek ister gibi. "Kerem ile sevgilisini çağırdım deseydim kafamı kırardın. Semih'i duyunca nasıl ağzın kulaklarına vardı."
Didem sırıttı. "Kerem beni çok geriyor." Diye anlatmaya başladı. "Yani böyle bana uymayan tabuları, kuralları var. Yani bana uymasın zaten kendi bileceği iş de bir de söyleniyor."
"Nasıl yani?" Barış sordu.
"Sen kaza yaptığında hastanede beklerken Devrim geldi. Ben çağırdım yani tek kalmak korkuttu. Neyse işte, sonra annenleri karşılamaya havaalanına gitti. Biliyorsun. Sen hastanedeyken de sağ olsun ilgilendi etti. Neyse o gün gitmeden bana sarıldı diye Kerem'i görmen lazım. Vay efendim, neymiş bu samimiyet! Herkesin içinde bir de! Nevrim döndü Barış. Sen o durumda olmasan çıplak elle boğardım."
Barış bu duyduklarından çok rahatsız oldu. Onun aklında Devrim ile ilgili tek bir şüphe yoktu. Aklı selim kimsenin de olmazdı. Kerem ne diye karışıyordu? Ne rahatsız etmişti onu? Didem ile ilgili her şeyle neden bu kadar ilgileniyordu.
"Ona ters ya öyle şeyler, ondan demiştir."
"Bir daha böyle bir sey yaşanırsa tersi de düzü de gösteririm ona." Didem haklıydı. Hem de çok. Ama Barış ona bunu söylemedi. Önce kendi aklındaki soru işaretlerini gidermesi gerekiyordu.
"Yemek yedin mi bugün?" Diye konuyu değiştirdi.
"Evet!" Didem'in yüzü aydınlandı. "Hem de ne yedim tahmin et!"
"Tavuk pilav?"
"Doğru." Gülüştüler. "Deniz beni çok güzel bir pilavcıya götürdü. Nereden öğrenmişse?"
Barış Didem'i kendine çekti, oyunbazlıkla. Deniz'in evdeki varlığından rahatsız değildi ama Didem'in saten geceliklerden çizgili pijamaya geçisi onu mutsuz ediyordu.
"Ne kadar kalacak daha?" Diye sordu.
Didem gözlerini kıstı. "Kovayım mı çocuğu?"
"Yok," Barış boynunu öptü Didem'in. İyice altına aldı onu. Hala sevişmeye korkuyordu ama biraz oynaşmaktan zarar gelmezdi. "Ben ona bir ev alayım bizi başbaşa bıraksın."
"Kapımızı kitleriz." Dedi Didem. Barış bu sözle kalktı hemen yataktan. Kapıyı kitledi. Deniz de herhalde uyumuştur şimdiye diye düşündü.
"Ee?" Barış sordu. "Sonra ne yaparız?"
"Ne istersen?"
"Aklımda bir şey var ama..." Üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkardı Barış. Yapılı vücudu göz önüne çıkınca Didem keyifle güldü. Tam böyle anlarda kendini çok şanslı hissediyordu. "Daha önce yapmadığımız bir şey ama."
"Hmm?" Didem oral seksten bahsettiğini anladı. En ufak bir fikri yoktu nasıl yapıldığına dair. "Yapalım bakalım."
"Yani miden bulanmazsa?" Barış sortunu indirdikten sonra tedirginlikle sordu. Didem reddederse bu gece ona uyku yoktu.
"Bulanırsa kusmuk temizlersin. Bu riski alıyorsan?"
"Alıyorum alıyorum!"
*****