sekiz

5.6K 201 59
                                    

   Barış, düşündükçe Didem'e hak verdi. Evine gidip parmak sallayarak konuşmanın mantıkli hiçbir açıklaması yoktu. Öfkesine yenilmişti. Hatasının farkında olsa da hata hataydı. Görüşmedikleri 1 haftada bunu iyice anladı. Hasret'in gittiği gün elinde papatyalarla döndü eve. Didem'in kapısını çaldı.

"Selam." Dedi en tatlı surat ifadesiyle. Özlemişti Didem'i. Görmediği ve konuşmadıkları şu 1 haftada yokluğu öyle belirginleşti ki Barış ona ne zaman bu kadar anlaştığını düşünmeden edemedi. "Eşeklik ettim. Çok büyük eşeklik. " çiçekleri Didem'e uzattı. "Af dilemeye geldim. Hatta bu af içini o kadar ciddiye alıyorum ki dizlerimin üzerine de çökerim istersen." Didem güldü. Barış'ı süründürmek isterdi ama bu tatlı ifadeye karşı koyamadı. "Çökeyim mi?"

"Geç içeri, geç." Dedi Didem.

"Bence sen geç. Bugün bende oturalım." Dedi Barış. Planını çoktan yapmıştı. Dışarıdan yemek ve şarap bile alarak Didem'in küskünlüğünü ortadan kaldırmak için çaba sarf etmişti. Kızın da görmesini bekliyordu.

"Anahtarımı alayım bari. Bekle."

  Didem telefonunu ve anahtarını aldıktan sonra yan daireye geçtiler. Barış, sofrayı kendi elleriyle özenle hazırladı. Şişenin ağzını açtı. Şarabı yeni aldığı şık kadehlere doldurdu. Hatta evin ışıklarını bile kıstı. Sakin ve huzurlu bir yemek yediler. Şişenin kalanıyla birlikte salona geçtiklerinde ikisinin de bu geceden sevişmenin ötesinde bir beklentileri vardı.

"Nasıl gidiyor okul? Notlarını toparlayabildin mi?" Diye sordu Barış. Geçen sefer okul konusu açıldığında Didem'in canı çok sıkılmıştı.

"Fena değil. Yani daha ikinci vizelere girmedik ama toparlayabileceğimi düşünüyorum. Geçen dönem biraz savsakladım. Eve alışma süreci vs derken doğru düzgün evde bile oturmadım."

"Ben yeni taşındın sanıyorum."

"Yok bir 6 ay oluyor ama dediğim gibi bitakım problemler oldu. Antakya'ya gitmek zorunda kaldım sık sık."

"Anlatmak ister misin?" Diye sordu Barış. "Iyi bir dinleyiciyi."

"Yani..." Didem tereddüt etti. Anlatmasaydı daha doğruydu ama birileriyle paylaşmak iyi gelecekti. "8 ay önce  15 yaşında bir kardeşim olduğunu öğrendim. Daha doğrusu öğrendik. Babam da dahil kimsenin haberi yokmuş. Seneler önce yediği bir bok. Bir anda karşımıza çıkınca tabii neye uğradığımızı şaşırdık. Çok öfkeliydim, çok sinirliydim. Babama yani. Aklım almıyordu, inanmak istemiyordum."

  Barış dikkatle dinledi kızı. Kötü bir durumdu. Hem de çok. "Anneme babamdan boşanmasını söyledim.  Çünkü bana göre babamın yaptığının affedilecek bir tarafı yoktu. Yani... düşünsene... aşkla yürüttüğün bir evliliğin olduğunu düşünüyorsun. Sonra bir yerden bir kadın ve yanında bir oğlan geliyor. Bu zamana kadar sevildiğini düşündüğün tüm zamanlarda ihanete uğradığını söylüyor." Şarabından biraz daha içti Didem. "Annem babamdan ayrılmayı reddetti. Önce korktuğunu düşündüm. Babamdan yani. Babam tam da öyle bir adamdır. Demiştin ya bana mafya mı diye? Değil. Ama güçlü bir ailesi var. O da güçlü. Ve sınırlarını ne ben ne annem kestiremiyoruz. Deniz gelince... erkek kardeşim yani. Kardeşim değil de... biyolojik olarak. Ne demek istediğimi anladın." Sesli bir nefes verdi. "Babamın hiç görmediğim bir yüzünü gördüm. Sevecen bir baba. Beni sevmedigini söylemiyorum. Illa ki seviyordur. Şimdiye kadar da hep arkamdaydı. Ama olmamı istediği kişi olduğum için. Ahlaklı bir kız, iyi bir evlat, başarılı bir öğrenci. Ama Deniz öyle değil. 3 ayda ortalığı birbirine kattı. Bulaşmadığı bok yok. Annem mevzuuyu çakmasa uyuşturucu bağımlısı olacaktı. Ama..." Gözleri doldu, artık ağlamaklıydı. "Babamın ona bir kez sesini yükselttiğini görmedim."

"Didem..." Barış, omzunu sıvazladı. Ağlasın istemiyordu. Hiç yakışmıyordu ağlamak.

"Ben hayatım boyunca bir şeyleri yanlış yaparsam babam ile yüzleşecek olacağım gerçeğiyle yaşadım. Tüm isteklerim, arzularım hep babamın dayatmaları arasında yok oldu. Bir kez olsun sesimi çıkarmadım. Ama ilk hatamda, tek hatamda en ağır psikolojik şiddeti gördüm."

"Hiç konuştun mu bu konuyu babanla?" Diye sordu Barış. "Sana bu kadar yüklendiğinin farkında değildir belki de. Kız çocuğu bir başka oluyor klişesini söylemek istemiyorum. Ama gerçekten öyle."

"Barış..." Didem artık basbaya ağlıyordu. Katarsis yaşıyordu. "Ben de babamdan korkuyorum ki!" İtiraf etti.

  Barış ne dese bilemedi. Bunu beklemiyordu. Didem'e baktıkca, tavrını gördükce onun herhangi bir şeyden korkacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Üstelik babasından korkabileceğine ihtimal bile vermezdi.

"Baban... yani..." Nasıl soracaktı bunu? "Sana zarar verir mi ki?"

Didem güldü. "Fiziki olarak hayır." Dedi. "Ama zarardan ne anladığına bağlı."
 
  İkisi de sustular. Kızı konuşarak teselli edemeyeceğini anladı. Koltukta geriye yaslandı, onu da göğsüne çekti. Elleri Didem'in saçlarına gitti. Okşadı, sakinleştirmeye çalıştı. Bir süre sonra uyuyakaldılar.

*****

Miray sabah sevgilisinin evine yedek anahtarı ile girerken bu manzarayı kesinlikle beklemiyordu. Geçen haftalarda barda gördüğü yabancı kızla Barış'ın koyun koyuns uyuması. Ayrıca romantik bir ortam, boş şarap şişesi. Nefesi kesildi. Aptallığı öyle sert yüzüne vurdu ki... ne yaptığını bilmeden Barış'ın hediyesi olan saati çıkarıp televizyona savurdu. Çıkan sesle ikisi de irkildiler.

"Miray?" Dedi Barış hayretle. Üzerindeki Didem'i aceleyle itip ayağa kalktı. Gece sıcakladığı için çıkardığı tişörtünü giymeye çalışıyordu.

"Yaklaşma bana!" Miray avazı çıktığı kadar bağırdı. "Sen ne yalancı, ne lanet herifsin! Allah senin belanı versin."

"Miray lütfen..." Barış kendini açıklamak için çabalıyordu. Evden çıkmaya yeltenen kızın önüne geçti. Koltukta şaşkınlıkla onları izleyen Didem'in varlığını unutmuşcasına yalvarmaya başladı kıza.

  Miray dinlemedi. Arkasını dönüp gitti. Barış da onun peşinden.

  Didem o salonda tek başına kalakaldı.

  Bir kez daha güveni boşa çıkmıştı.

kadın // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin