"Hayır ne gerek var anlamadım ki? Fasulye kadar şeye? Böyle erkenden hiçbir şey kutlanmaz." Didem bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu.
"Ya ısrar ettiler tamam dedim ben de." Dedi Barış. "Nolacak iki saat gidip geleceğiz?"
"Tamam Barış, bir şey demiyorum ben. Hadi gidelim."
Tüm yol boyu Barış, Didem'i eğlendirmeye çalıştı ama nafile. Kıza göre her şey o kadar ama o kadar yeniydi ki kutlansın istemiyordu. Hatta Didem'e kalsa aileleri dışında kimseye de söylemeyecekti. Ama Barış'ın boşboğazlığı tutmuştu.
Kutlamanın yapılacağı mekana vardılar. Tüm takım, kulüp yöneticileri, muhabir derken 100 kişilik bir partiyle karşı karşıya kalmıştı. Barış onu tonla insanla tanıştırırken zoraki gülümsemeye çalıştı.
"Bak bu da Ciro!" Barış, kucağındaki sarışın çocuğu gösterdi. Yanaklarını ikişer kez öptü. "Bal bu bal!"
"Çok tatlıymış!" Dedi Didem de. Ama çocuğa sanki bir canavarmış gibi bakıyordu. Nasıl bakıyorlardı buna mesela? Nasıl her daim güvende olduğundan emin oluyorlardı. Mesela Didem olsa asla böyle birilerinin kucağına vermezdi herhalde.Ciro'nun annesi ve babasına baktı. Çok rahat görünüyorlardı. Keza Barış da öyle. Problem kendinde miydi?
"Ben de ilk çocuğumda çok gerilmiştim." Dedi tanımadığı bir kadın ona. İngilizce konuşuyordu. Kim olduğunu bir süre suratına baktıktan sonra anladı. Mauro'nun eşiydi. "Ona zarar verecekmişim gibi hissediyordum."
"Çok stresli."dedi Didem sadece. Tanımadığı biriyle annelik hakkında konuşmak istemedi. Wanda da onun bu tavrına şaşırdı. Kız çok yabaniydi. Barış ile nasıl anlaşıyorlardı ki?
"Öpecek misin?" Diye sordu Barış, Ciro'yu hala kucağında hoplatırken.
Didem kafasını iki yana salladı. Ciro'nun suratı kıpkırmızı olmuştu. "Sen de öpme. Mahvettin yanağını çocuğun." Elinin tersiyle Ciro'nun yanaklarına dokundu. Çok kuruydu.
Annesine döndü, "Ben size bir krem ismi söyleyeyim, yanaklarına sürün. Mevsim geçişlerinde böyle çatlıyorsa ağrıyordur." Dedi.
Katrin ona gülümseyip onayladı. Sonra Ciro'yu Barış'ın kucağından aldı.
"Milletin çocuğu şap şup öpülmez."
"Ciro benim kankam artık. Seviyor beni."
"Olsun."
Barış göz devirdi ona. Yanlarına orta yaştan biraz daha yaşlı bir adam yanaştı.
"Metin Abi! Gel sizi tanıştırayım Dido. Metin Abi, ikinci başkanımız. Didem, eşim." Didem kibarca adamın elini sıktı.
"Tanışmak sonunda kısmet oldu." Dedi kıza.
"Düğüne gelmiştiniz aslında." Dedi Didem.
"Canım o tanışma sayılır mı? Eee Barış, kız mı erkek mi sence?" Diye sordu adam.
Didem göz devirmemek için kendini zor tuttu. Bir aylık fetüs için ne bu tantanaydı? Bir sürü ihtimal vardı. Düşük yapabilirdi, bebeğin anomalisi olabilir bu sebepten kürtaj olabilirdim... Kendine ve Barış'a ait bir şey neden diğer insanları bu kadar ilgilendiriyordu?
"Abi sağlıklı olsun da." Dedi Barış. Didem'in beline attı elini. Bir süre sohbet ettiler.
Bu partinin en rahatsız edici tarafı muhabirlerin çektiği fotoğraflar ve bir anda tüm yöneticilerin verdiği demeçti. Hatta Dursun Özbek bir ara Barış'ın oğlu ile kaç senelik sözleşme yapacaklarını dahi konuşuyordu. Sabır çekti. Sağlam bir sabır çekti. Birilerinin ağzına tokatı geçirmeden şu gece bir bitseydi.