onyedi

4.4K 226 141
                                    

  Didem, Barış'ın istirahat ettiği odanın kapısının önünde beklerken ağlamaya devam ediyordu. Bir tarafında Semih, öte tarafında Kerem onu telkin etmek için ne söylerlerse söylesinler hiçbiri kadını sakinleştirmeye yetmiyordu. Barış ile tanıştıktan sonra azıcık aklı kalmıştı. Barış sonunda o azıcık aklı da almıştı ondan.

"Okan Hoca geliyormuş, takımla birlikte." Dedi Kerem telefonunu kontrol ederken. "Uyanmasını bekliyorlar."

"Yani uyanması demeyelim," Semih araya girdi. "Zaten uyanık. Sadece önlem amaçlı... Didem abla uyandırırlar akşama. Sen bu kadar harap etme kendini."

  Didem, Kerem'e ters bir bakış attı. Semih omzuna attığı elini tutup sıktı. Yaşından çok daha olgun, beklediğinden çok daha makul biriydi.

"Tamam tamam." Dedi Semih'e. "Sen istersen dön artık. Ben buradayım zaten."

"Yok, olmaz." Dedi Semih. "Ben uyanana kadar bekleyeyim."

"Yarın maçın var Semih." Diye araya girdi Kerem. "Hem ben de buradayım bak."

"Sen gidebilirsin Kerem." Dedi Didem. Bu çocuğu sevmiyordu. Hiçbiri sebebi yokken, nedensizce irrite oluyordu çocuktan.

"Olur mu öyl..."

"Hem Semih burada. Hadi git sen."

  Kerem sabır çekti. Bu kadın kimdi de kovuyordu onu? Olanları bilmese Barış'ın gerçekten karısı diyecekti. İnat değil miydi? Gitmiyordu hiçbir yere.

"Hep birlikte bekleriz o zaman."

"Dido!" Koridorun karşısından bir ses duydu. Kafayı kaldırdı, arkadaşı Devrim'i gördü. Didem haberi alır almaz ilk onu aramıştı. Çocuk da gelebileceği en hızlı şekilde gelmişti. Kıza sarıldı. Başının üzerinden öptü. Didem'in ağlaması onu görünce daha da şiddetlendi. "Nasılmış? Konuştunuz mu doktorla?"

"İyi abi." Dedi Semih. "Bir seyi yok valla. Sadece tedbir amaçlı. Kırık çıkık hiçbir şey yok. Kafayı vurmuş sadece."

"Kızım dur ağlama!" Devrim onu sarsılan omuzlarından kavrayıp geri çekildi. "Ayıp sana, bu kadar güçsüz durur mu insan?" Kerem'in yargılayıcı bakışları arasında sildi Didem'in gözyaşlarını.

  Devrim, Semih'e döndü. Omzunu sıvazladı. Kerem'e de bir baş selamı verdi.

"Bir seyler yedin mi?" Diye sordu Didem'e. Didem kafasını iki yana salladı. "Ben sana bir şeyler alayım. Sen dur burada."

   4 saatin ardından, Barış'ı bekleyen kişi sayısı kulüp yöneticileriyle birlikte yirmiyi bulmuşken doktor Barış'ın uyandığını ve isterlerse görebileceklerini söyledi. Neyseki korktukları gibi bir durum olmamış, hakikaten ucuz atlatmıştı.

  Didem, Barış'ın yanına girdi. Normal odaya alınmıştı.

"Barış!" Didem ağlayarak tuttu elini. Öptü. "Çok korkuttun beni! Aptal!"

"Kızım dur ağlama ya." Barış gülümsemeye çalıştı. Bir yarası yoktu ama ilaçlar onu mahvetmişti. Uyukluyordu sürekli. Elini Didem'in yanağına attı.

"İyi misin? Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu Didem. Sesi titriyordu hala.

"İyiyim ya. Bir şeyim yok. Sadece yorgun hissediyorum. Valla bak doktor da dedi. Ben bir maçta daha çok darbe alıyorum."

"Niye dikkat etmiyorsun Barış ya! Ya bir sey olsaydı sana? Aklımı yitiriyorum."

"İnan ben de düşündükçe aklımı yitiriyorum. Ama düşünme. Burnum bile kanamadı. Bitti gitti."

"Of!" Didem elleriyle yüzünü kapattı. Barış güldü. Ellerini tutup çekti yüzünden.

"Yaklaş bakayım, öpeceğim seni." Dedi.

"Ne?"

"Yavrum ölümden döndüm ya. Süründürme artık beni. Valla şu sakinleştiriciler iktidarsızlık yapmasa ben daha başka şeyle..."

"Sen sapıttın iyice."

"Didem 2 ay olacak. Valla onun beni öldürmesi daha muhtemel."

"Allah korusun!" Dedi Didem. Hala kendisine beklentiyle bakan Barış'a baktı. "Tamam hadi, öpeyim bari."

  Barış'ın üzerine eğildi. Dudaklarını öptü. Barış anında karşılık verdi. Bir eli Didem'in ensesinde öpücüğü derinleştirdi. Nefes nefese geri cekildi. Ama kızı bırakmadı, boynuna yöneldi.

"Ya Barış!" Didem kıkırdadı. Huylanmış gibi yaptı. "Tüm Galatasaray camiası ve Semih kapının önünde. Bırak beni de onları gör en azından."

"Of!" Barış ağrısı varmış gibi inledi. "Uyuyor de!"

"Çok ayıp olur."

"İyi bari sadece Okan Hoca'yla görüşeyim."

"Tamam ben yollarım şimdi içeri."

  Didem onu son kez öpüp çıktı odadan. Okan Hoca'ya içeri girebileceğini söyledi, dışarıda bekleyenlere de kısa bir durum değerlendirmesi verdi.

"Devrim," diye döndü arkadaşına. Sabahtan beri o da burada onunla bekliyordu. "Senden bir şey isteyebilir miyim ya?"

"İste yavrum." Dedi Devrim. Didem boğaz temizledi. Ayarsız çocuk, herkesin içinde söylenecek laf mıydı bu?

"Barış'ın ailesi geliyor, kazayı duymuşlar tabii. Gidip havalimanından alır mısın onları? Ben Barış'ı bırakmayayım."

"Tamamdır." Devrim telefonunu cebine atıp ayaklandı. "Sen numaralarını bana mesaj at. O iş bende."

"Çok sağ ol ya, valla." Devrim'e sarıldı. Devrim de sağ yanağını öptü.

"Lafı bile olmaz. Haberlesiriz."

"Tamam canım."

   Devrim yanlarından ayrılınca onun kalktığı yere Didem çöktü. Kafası zonkluyordu. Hem açlıktan hem stresten.

"Bu kadar samimiyete gerek var mı?" Kerem'in konuşmasıyla Didem yumduğu gözlerini açtı.

"Anlamadım?" Diye sordu. "Bana mı diyorsun?" Parmağıyla kendini işaret etti. Bu kadar insanın içinde ne saçmalıyordu?

"Barış da görse rahatsız olurdu. Ben de arkadası olarak uyarayım dedim. Malum başkaları yapmıyor." Burada laf Semih'e gelmişti. Semih şaşkınlıkla baktı Kerem'e. Ne alakaydı şimdi?

"Kerem..." Didem sakin kalmaya çalıştı. "Bak farkındaysan ben senden zaten hiç hoşlanmıyorum. O yüzden benim asabımı bozma."

  Kerem iki adım attı Didem'e doğru. Aralarındaki gerginliği konuşulanları anlamasa hisseden Mauro Didem'in önünde durdu. "Sen nasıl konuşuyorsun ya?"

Didem'in şalter attı. Bir anda fırladı yerinden. Parmağını salladi Kerem'e. "Asıl sen nasıl konuşuyorsun benimle? Senin haddine mi beni uyarmak? Ne sanıyorsun sen kendini? Ne sıfatla ya!"

  Semih onu tutmaya çalıştı. "Abla, tamam. Yorgun o da, gergin. O yüzden."

"Allah allah! Gitseydi? Ben mi kal dedim?"

Kerem ağzını açacaktı ki Mauro onun ağzını kapatıp uzaklaştırdı koridordan.

Takımın kalanı şaşkınlıkla Didem'e bakıyordu. Barış gibi uyumlu ve iyi huylu bir adamın bu kadar agresif bir karısı olmasını kimse beklemiyordu. Didem onlara da ters bir bakış attı.

"Barış! Barış nerede?" Koridorun ucundan bir ses duyuldu.

  Didem aylardır görmediği o yüzü gördü. Kolunda yine o saatle, Miray'ı.

****

Yoruma cok ihtiyacım var.

kadın // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin