Tezgahta ki poşet dolusu çikolatayı çöpe doğru sallarken, bir an olsun yanımdan ayrılmadan sorular soran adile cevap vermiyordum daha doğrusu veremiyordum.
Çünkü barayın yaptığı şeyin hala şokundaydım, düpe düz benimle evlenmek istediğini söylemişti ve bunda çok ciddiydi.
Belkide beni o durumdan kurtarmaya çalışmıştı, ama işleri iğice sarpa sardığının farkında değildi."Abla kime diyorum ben ya!"
Aniden kulağımın dibinden gelen sesle sinirle ona döndüm.
"Ben ne zamandan beri sana hesap veriyorum?"
Yüzünde oluşan hayal kırıklığıyla, sesim gibi yüreğimde karanlığa gömüldü yutkundum.
"Bak, o adamla bankada tanıştım yani.."
Aklıma zar zor sığan yalanları nasıl dizeceğimi bilemiyordum, yüzünde ki merakla beni dinliyordu.
"Aramızda birşey olmadı bana aşık olduğunu bilemedim, herhalde ali amcalara karşı beni korumak istedi"
İnanmadığını belirten bir gülüş atarken, işaret parmağını sertçe kaldırıp kalbine bastırdı.
"Ben burdayım abla, seni koruyacak kişi benim gerekirse hepsini öldürürüm"
Masum yüzüne bakarken, ağzından çıkan cümlelere yumuşakça gülümsedim.
"Sakın birdaha böyle söyleme, düşünme"
Ensesinden tutarak yanaklarına ellerimi yerleştirip göğsüme yasladım.
"Annem seni birilerini öldür katil ol hapislerde çürü diye doğurmadı, benim biricik kazandibim ol diye doğurdu"
Sonlara doğru sesim eğlenen bir tonla çıkarken bunu engelleyememiştim, kolları belimi sıkıca sararken sakinleşmişe benziyordu.
"Seni herşeyden daha çok seviyorum, bi sen kaldın abla sende beni bırakma olurmu?"
Yüreğinde ki buruk his kalbime hançer gibi saplanmıştı, gözlerim dolmaya başladığında bakışlarımı tavana çıkarıp kirpiklerimi kırpıştırdım.
"Bende seni benim yakışıklı, güzel kardeşim.
Daima yanında olacağım söz veriyorum, sende bana bir söz ver; ne olursa olsun ablana güven"Kafasını kaldırarak yanağıma ufacık bir öpücük kondurdu, ergenliğinden ötürü çıkan küçük sakallar yanağıma batınca, onun ne ara bu kadar büyüdüğü gözümün önünden film şeridi gibi geçmişti.
"Baray abi seni seviyor demek, peki sen onla evlenmek istiyormusun?"
Tezgahta ki hala açılmamış poşetlere uzanarak kafamı onlara eğdim, kafam da birsürü tilki dolaşıyordu ben o adamla nasıl evlenebilirdim bu saçmalıktı.
"Hayır istemiyorum, bu durumu düzelteceğim birtanem, şimdi şu aç midemizi doyuralım"
Ağır adımlarla odasına giderken, makarna suyunu koyup yorgunlukla sandalyeye çöktüm.
Stresten saçlarım dökülüyordu, zaten ruhumda ne yanlış gitse o hep bedenime vururdu her insan gibi.
Demek ki neymiş, insan önce kafa sağlığını toplamalıymış ama baray ve yavuz gibi adamlar hayatımdayken bu imkansızdı.Resmen yıllardır aynı mahallede oturduğumuz insanların önünde bana talip olduğunu söylemişti.
Ayrıca talip ne ya? insan evlenmek istiyorum derdi, bilerek öyle söylediğine adım gibi emindim.
Her konudan kendine eğlenilecek bir konu çıkarıyordu.
Ama yalan yok, onun alaylı gülüşleri bile gözlerime güzel geliyordu.İnci!
Kendimi boğmak istiyordum, adamdan hep deli gibi kurtulup kaçmak isterken.
Bir şekilde ona hayran kalıyordum, duruşuna ve bakışlarına tutulup sürükleniyordum.
Düşünmeye gücüm nasıl yetiyordu bu kadar şeyin arasında ama, bir yanım küçük bir an hayal etmişti.
Kafamı iki yana sallayıp, onunla pembe evlilik hayalini kenara attığım gibi makarnayı yapmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐅𝐀𝐑𝐄𝐋𝐄𝐑 (+18)
General FictionBanka da sıradan bir gündü inci için, günler zorla geçerken her zaman ki gibi işin bitmesini hevesle bekliyor, saatler sayıyordu. Taki bir grup hırsız koskoca bir şanssızlık içerisinde onun olduğu bankayı soyana kadar. "Sansar bu kız personellerden...