Sabaha kadar deliksiz uymuştum. Uyku benim için kesinlikle en etkili ilaç... Tüm yorgunluğum geçmiş, yeni bir güne hazır bir şekilde uyandım. Derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Hava, yaz mevsimini sevenleri kendine hayran bırakacak kadar güzeldi. Erken kalkabilseydim koşu yapabilirdim. Ama iş içten geçti.
Her zamanki rahat tarzıma uyan bir şeyleri üzerime geçirip mutfağa yöneldim. Annem tek başına kahvaltı ediyordu. Ona günaydın deyip, kendime çay aldım. Ve karşısına geçip oturdum.
"Günaydın, bugün nasılsın?" Hiç modunu bozmadan ve aynı zamanda sonuna kadar ilgisiz görünmesine karşı bunu sormayı nasıl başardığına hayret ederek "Daha iyiyim" dedim.
-"Akşamki konu halloldu mu?"
-"Evet anne sorun kalmadı" kesinlikle daha samimi olabilirdi ama bu onun mizacına uygun değildi.
Annemle olan yegane sohbetimiz buydu. Kahvaltımı bitirip kendimi sokağa attım. İlginç bir olacaktı. Bu günün gidişatını annemi ve hastalığımı düşünerek değiştirmek istemiyorum diye tekrar edip durdum ve ilgimi bu güne kaydırmayı başardım.Öncelikle okula gidecek iki saatlik dersimi dinleyecek sonra O'conner la buluşmak için kütüphaneye gidecektim.
Saat 9:30da okuldaydım. Canım arkadaşlarım tom&jerry yada bireysel adlarıylabücürük ve johnsonsınıfta sohbet ediyordu. Hemen yanlarına geçtim. Havadan sudan, dün yaptıklarımızdan konuştuk ama onlara O'conner dan bahsedemedim. Benimde tam anlayamadığım bir olayı anlatmak anlamsız gelmişti. her şeyi çözdükten sonra anlatabilirim tabi ama umarım bunu belli bir süre sakladığım için bana kızmazlar.
Ders her zamanki sıkıcılığıyla devam ederken bende sınıfa göz gezdirdim. Tabi ki O'conner görünürde yoktu. Tabi ki ders muhasebe değildi, gelmemesi anlaşılabilirdi ama nedensiz bir şekilde geleceğini düşünmüştüm. Yada o kadar dayak yedikten sonra tabiki gelemez, salak kafam.
Heycanlı bir şekilde dersin bitmesini bekledim. Umarım yaraları buluşma yerine gelmesini engellemez diye düşünürken, arkadaşlarım "Hadi kalksana ders bitti" deyip daldığım için bana gülmeye başladılar. nerdeyiz biz ilkokulda mı!
-"Hadi söyleyin" dedim. "Bana dalgın deyin de dünyanızı karartayım."
-"Tamam sakin ol, bir şey dediğimiz yok" dedi bücürük. "Kalk sinemaya gidiyoruz. Bizim film vizyona girmiş." Lanet olsun, bu da nerden çıktı.
-"Bu şimdi mi söylenir" diye sordum zaman kazanmaya çalışarak.
Johnson araya girdi. "Telefonlarımıza cevap verseydin haberin olurdu."
-"Telefonum çalmadı ki!" derken telefonumu almak için çantama uzandım. Ve neden çalmadığını anlamış oldum. Şarjım bitmiş. Tabi ki dün olan o kadar olaydan sonra hatırlamamam normal.
-"Çok özür dilerim gençlik. Telefonumun şarjı bitmiş ve farketmemişim. Halletmem gereken işlerim var. Yarın gitsek olmaz mı?" Çok mahçup olmuştum. Onlardan bir şey saklamak hoşuma gitmemişti. Yalanlara devam edip daha fazla batırmamak için "acil çıkmam lazım " deyip çıkışa yöneldim. "Yarın dersten sonra Hızlı ve Öfkeli'ye gidiyoruz, anlaştık" dedim. Amacım oldu bittiye getirmekti ve başardımda. Benim ne yöne gittiğimi farketmemeleri için binadan çıkıp fakültelerin arkasındaki patika yoldan kütüphaneye yöneldim.
Kütüphaneye vardığımda küçük çaplı bir hayal kırıklığı yaşadım. Ne olurdu ben geldiğimde bekliyor olsaydı. Ama tabi ki o kadar şanslı değilim. Gelmemesi ve gelememesi gibi iç karartan düşünceler arasında gidip gelirken yarım saati geride bıraktım. Artık gerçekten gelmeyeceğini düşünme vakti gelmişti. Acaba ağrıları yüzünden mi gelmemişti -yada ben göz kırpmayı yanlış mı anlamıştım- yoksa Zeyna gelmesine engel mi oldu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016
FantasyHerkes yeryüzünde kendi halinde yaşıyordu. Bastıkları toprağın neler gizlediğini bilmeden...