-"En son büyük bir hışımla sınıftan çıktığını hatırlıyorum ki takriben 10dakika önceydi. Geri gelecek kadar yüzsüz olmanı beklemiyordum." dedi, beni daldığım düşüncelerden çıkarırken.
-"Hakaretlerinle ilgilenmiyorum Kate. İlgilendiğim tek şey neden bu kadar agresif olduğun ve neden - ilgilenmem gereken sorunlarım- olduğunu düşündüğün." Doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Söyleyecek bir yalan mı arıyordu doğru kelimeleri mi bulmaya çalışıyordu kestiremedim.
-"Böyle konularda iyi değilim O'conner. Aptal dizilerdeki gibi "seni korumaya çalışıyordum, işine burnumu sokmak istememiştim" palavraları bana göre değil. Her şeyi olduğu gibi aktarmak huyumdur. Kısaca agresif dostun ki benim deyişimle Zeyna yani kütüphane görevlisi kadın, senden uzak durmamı ve senin ilgilenmen gereken sorunların olduğunu söyledi. Ayrıca neden agresif olduğum seni ilgilendirmez. Şimdi müsade edersen yanlız kalmak istiyorum. Bu koca sınıfta ne kadar mümkünse."
-"O aptal kadın sana benden uzak durman gerektiğini söylediği için sende beni tersliyorsun öyle mi. Film klişelerinden kaçıyorsun ama başaramıyorsun."
-"Evet klişelerden kaçtığım doğrudur. Çünkü klişelerden uzaklaştıkça hayatın keyfine varırsın. Ve bir aptal kadın yüzünden bu keyften kaçtığımı sanıyorsan yanılıyorsun."
- "Benimle takılmanın keyfli olabileceğini düşündüğünü mü söylemeye çalışıyorsun" dedim ama kulaklarım bunu duyduğunu inkar ediyordu. Bunu gerçekten söylemiş olamam Ve kibar olmaya çalıştıkça kibirli olmakta rekorlar kırma ödülü O'conner a geliyor...
Hem sinirlenmiş hemde kızarmıştı. Söyleyeceği şeylerden korktuğum için konuşmaya devam ettim "Özür dilerim. Öyle söylemek istemedim. Senin yanındayken düşündüklerimi kelimelere dökemiyorum. Çoğu zaman saçmalıyorum."
-" O'conner! Bana kur yapıyorsun. Bayım yanlış yoldasınız. İlk kestirmeden dönmeniz önemle rica olunur." Bu sefer daha kibardı ama sonuç aynı. 3.kez ve kesin bir dille beni reddetmişti. Ona ilan-ı aşkta etmemiştim tabi ama beni anlıyor gibiydi. Daha ileri gitmeme engel oluyordu her seferinde. Acaba sevgilisi mi vardı. Onu aylardır izliyorum. Kimseyle buluştuğunu görmedim. Belkide uzaktadır. Yada sadece kalbi doludur. Tıpkı benim gibi... Heyy heyy aklımdan ne geçiyor benim. Kalbim dolumuydu gerçekten. Uzaktan uzağa koşuştururken bu gözleri ışıl ışıl ama bana sevgisiz bakan kıza kapılmışmıydım gerçekten. Hiç mantıklı seçim yapamayacak mıyım ben! Neden hep zor yolu seçmek zorundayım ki.
Kalbimde zor farkedilen depremler eşliğinde ayağa kalktım. "Zeyna nın kibarlık algısı farklıdır. Yani kaba davranmışsa özür dilerim." dedim ve sakince sınıftan çıktım. Zamanlamam mükemmeldi. Hoca sınıfa girdi neyseki çıkmıştım. Peşimden gelmeyeceğini bilmeme rağmen arkama baktım. Tabi ki yoktu ama böylesi daha iyiydi. Vicdan muhasebesine yenik düşüp peşimden gelmesi durumu daha da kötüleştirirdi.
❄ ❄ ❄Kate'den 1mesaj saat/ 00:22
--"Sabahki agresif tavırlarım için özür dilerim."Dengesiz O'conner dan 1mesaj "Sadece sabahkiler için mi?"
Kate'den 1mesaj "Önemli değil demek istedin galiba"
Dengesiz O'conner dan 1mesaj "Seni, sen yapan özelliğin bu. Değişme, alışmam için zaman ver yeter."
Kate'den 1mesaj "iyi geceler O'conner"
- - - - KATE - - - -Sabah müthiş bir fikirle uyandım. Saatin kaç olduğuna bile bakmadan O'conner a "saat 9'da merkezde beni bekle" diye mesaj attım. Ardından gözüm saate kaydı. Henüz saat 6bile olmamıştı. Hemen kalkıp eşofmanlarımı giydim ve koşuya çıktım. Temiz havada planımın detaylarını ve O'conner ı nasıl ikna edeceğimi düşündüm. Zor olacağı kesin ama bunu başka kimseden isteyemezdim. Özelliklede amacımı anlatmak zorunda kalmadan.
Eve döndüğümde O'conner ın mesajını gördüm. Sadece "tamam" yazmıştı. Ha birde tamam olmasaydı. Seni pis, ne idüğü belirsiz, dengesiz şapşal.
Saat tam 9'da O'conner ı merkezdeki anıtın önünde buldum. Uzaktan ona bakıyordum. Oturuyordu ve sanki biraz endişeliydi. Herkes gibi gözükmesine rağmen ondaki belirsiz farklılığı yanlızca ben mi görüyorum merak ettim.
Gözlerinin mavisini ortaya çıkaracak kadar soft mavi keten gömlek ve koyu tonda kot. Ya uyumdan çok iyi anlıyordu yada onu giydiren özel biri vardı. Umarım ilk seçenektir. Bir ona bir kendime baktım. Çok da özensiz sayılmazdım ama yinede yerin dibine geçmiştim. Benim için hayat kullanışlı ve rahat olanı seç modundaydı, şimdi neden bu kararımı sorguluyorum ki. Neyse... Derin bir nefes aldım ve karşıdan karşıya geçip O'conner ın karşısında durdum. Kibar bir şekilde ayağa kalktı. Bu hareketi, hafif esen rüzgarla birlikte parfümünü daha net hissetmeme sebep oldu. Müthiş kokuyordu. Bunu daha önce farketmediğime inanamıyorum. Farklıydı, ormanın derinliklerinde saklı saf toprak kokusu gibiydi. Bu güzel kokuyu tekrar içime çekip sevimli olmaya çalışarak "Günaydın" dedim.
- "Sizede günaydın efendim. Sabah sabah sizi görebilme şerefini neye borçluyuz acaba?"
- "Direkt olarak konuya girmene bayıldım. Şimdi senden bir şey yapmanı isteyeceğim ama bunu neden yaptığımızı sormayacaksın. Anlaştık mı?"
-"Bana seçme şansı bırakmış gibi gözükmüyorsun!"
-"Anlaştık mı?" diye tekrar ettim.
-"Sabahın köründe burda olduğuma göre emrinize amadeyim. Yalnızca bir şey sormak istiyorum. Bu yaptığımız şey bizi polislerle karşı karşıya getirir mi?"
-"Tabi ki hayır O'conner, seninle bir daha poliscilik oynayabileceğimi sanmıyorum."
- "Biliyordum." diye çığlık atıp, enerjisini kontrol altına alamayan hiperaktif çocuklar gibi etrafımda zıplamaya başladı. "Biliyordum. Siren sesleri çok yakından geliyordu ama polisler hiç gelmedi. Dur bir saniye" dedi ve bir şeyi yeni idrak eder gibi duruldu karşımda. Bana doğru eğilip işaret parmağını bana yönelterek "Bunu nasıl yaptın? " dedi. Hiç bir şey anlamamıştım.
-"Ne saçmalıyorsun sen?"
- "Hadi ama Kate. Sahilde dayak yediğim gece, ergenler bir anda kaçşmaya başladı ama polis hiç gelmedi" deyince benim şetonum şimşek hızında olması gereken yere düştü. Ne diyeceğimi bilemedim. Ağzıma kan tadı geldi. Lanet olsun, yine dudağımı dişledim.
-"O'conner, konumuz bu değil. Yapacağımız şeye odaklanman gerek."
- Hayatta olmaz" dedi net bir şekilde.
- "Öncelikle sen olduğunu bilmiyorumdum" dedim kaçamayacağımı anlayınca. "Kütüphaneden çıktıktan sonra, senin sanki asit yağıyormuşcasına yağmurdan kaçmanın siniriyle doyasıya ıslanmak için sahile kadar yürüdüm. Karanlıkta ilerlerken, kalabalığın arasında dayak yiyen bir genç gördüm ve yardım etmek istedim. Bir şeyler yapmasaydım vicdanım beni asla rahat bırakmazdı. Önce polisi aramayı düşündüm ama bana daha hızlı bir çözüm yolu lazımdı. Sizden biraz uzaklaşıp telefonumdan polis siren sesini açtım. Hepsi bu kadar, abartılacak bir şey yok." Gerçekten abartılacak bir şey yapmamıştım. Onu kurtarmak için ergenlerin önğne atlasaydım işte o zaman takdir edilesi bir şey yapmış olurdum.
-"Kate. Hiç bir telefonun sesi o kadar çıkmaz. Koca bir ekip bize doğru geliyor gibiydi." Bana inanmamasına bozulmuştum.
Çantama uzandım. Harici hoparlörü bulup ona uzattım ve " O zaman bunu yanımda taşıyor olmam isabet olmuş desene" dedi bozulduğumu belli eden bir ses tonuyla.
Yüzüne tuhaf bir ifade yerleşti. Şaşırmıştım. Yanlış bir şey mi söyledim diye sözlerimi içimden tekrar ettim ama mantıklı bir açıklama bulamadım. O'conner hala anlamsız bir ifadeyle bana bakıyordu. Ve ani bir refleksle eğilip bana sarıldı. Çok samimi ve içten gelmişti. Ne yapacağımı bilemedim. Anormal derecede aıcaktı. Kendimi saf toprak kokusuna kaptırdım ve istem dışı bir şekilde başımı boynuna yasladım. Kendime engel olamadım, sarılmasına karşılıklı verdim ve kollarımı ona doladım. Tek ihtiyacı bu olan masum bir çocuk gibiydi. Aynı şekilde güven vericiydide. Her ne kadar günlerce böyle kalabileceğimi bilsemde merakıma yenik düştüm "iyi misin" diye sordum sakin bir tonda. Cevap vermedi. Bir kaç saniye daha sessiz kalıp sakince geri çekildi. Lanet olası tam aşık olunasıydı...
- "Özür dilerim" dedi. "Teşekkür ederim. Orda, o dayağı gerçekten haketmiştim. Çoğu zaman dengesiz davrandığımın farkındayım. Yine de beni kurtardın. Fazla bir şey yapmadığını söylüyorsun ama yaptığın gerçekten zekiceydi. Hayatını altüst etmeme rağmen."
-" Söylediğim gibi. Vicdanımla başım derde girsin istemedim" içeriğiyle tezat olacak şekilde vicdansız ve duygusuzca bir cevap olmuştu. Bu şekilde cevap verdiğim için kendimden nefret ettim.
- Kate, neden her sözünde önğme bir set çekmeye çalışıyormuşsun gibi hissediyorum." Haklıydı,farklı davranıyordum. Onun yanında kendimi rahat hissedemiyorum.
-"Bilmiyorum O'conner. Marslıların dost olup olmadığına karar veremediğimden olabilir." Esprili bir dille hem sorusunu savuşturdum hemde ortamdaki gerginliği almış oldum. "Şimdi işimize odaklanabilir miyiz?" dedim.
-"Sizi dinliyorum efendim. Görevimiz nedir?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016
FantasyHerkes yeryüzünde kendi halinde yaşıyordu. Bastıkları toprağın neler gizlediğini bilmeden...