Bölüm-6

421 51 13
                                    

         Evden o kadar hızlı çıkmıştım ki sabahtan beri hiçbir şey yemediğim bir anda kafama dank etti. Çocukken geçirdiğim hastalık yüzünden bünyem hassastı ve öğün atlamamya dikkat etmeliydim.

         Hemen Marley'i aradım. O benim kuzenimdi ama aramızdaki şey kan bağından fazlasıydı her zaman. Onla takılmak her kötü şeye birbirdi. Kafamı dağıtacak en güzel alternatifti. Ve tabi ki adı Marley değildi ama hayat dolu olması, her şeye verilecek bir cevabının olması gibi özellikleri onu filmlerden fırlamış gibi gösteriyordu  ve bende ona kendisi gibi olan çok sevdiğim bir film kahramanının adını verdim. İnsanlara kendimce isim bulmayı hep sevmişimdir. İnsanları telefonuma ad-soyad şeklinde kaydetmek bana 70 yaşında hissettirdiğinden,  bende insanlara en belirgin özelliklerine dayanarak isim takmayı hobi haline getirdim.

         Telefonu ilk çalışta açtı. Yemek yemiş olmasına rağmen yemek teklifimi hayatta geri çevirmezdi. Gizli oburluk diye bir hastalık varsa o bunun yürüyen kanıtıydı. Yine de o kadar yemesine rağmen incecik ve hoş bir fiziği vardı. On dakika içerisinde yerleşkenin en sade sokağında bulunan ve favori yerimiz olan vira fastfood da buluşmak için sözleştik. Vira bizim en az üç günde bir gittiğimiz, dünyanın en güzel patates kızartmasını yapan yerel bir işletmeydi ve her zamanki gibi fazla kalabalık değildi. Buranın keşfedilmemiş, sade bir yer olmasına seviniyor hemde insanlar bu lezzetten uzak kalıyor diye onlar adına üzülüyordum. Babam "beynin bu çelişkilerle fazla yaşayamaz" der her zaman.

          Girişten hemen karşıda cam kenarında boş bir masa bulup yerleştim. İlk gelen olmayı her zaman sevmişimdir. Oturmak istediğim yeri seçmek güzel bir ayrıcalıktı.

          Kapı açıldı ve nerdeyse beline kadar gelen kıvırcık turuncu saçlarıyla Marley içeri girdi. Tabi ki nerde oturduğumu bulması zor olmadı. Işıl ışıl gülümsemesiyle yanıma gelip "selam" dedi.

     - Hoş geldin,  diye karşılık verdim.

          Kalkıp kucaklaşmak gibi bir adetimiz yoktu ve zaten nerdeyse her gün görüşüyorduk.

          Her zamanki gibi bol patatesli hamburgerimizi sipariş ettikten sonra, ona güzel başlayıp hüsrana dönen günümden bahsettim.

          Biz konuşmaya devam ederken Marley bir anda sustu. O kapıyı görebilecek şekilde oturuyordu ve yüzünden içeri yakışıklı birinin girdiği okunabiliyordu. Marley böyleydi. Dikkatini aynı anda milyonlarca şeye birden yönlendirebiliyordu. Ondan dikkatini tek bir şeye vermesini istemek tüm uzuvlarını aynı anda kesip atmasını istemek gibiydi ve bunu istesede yapamazdı. O yüzden bende dönüp kapıya baktım çünkü önümüzdeki beş dakikanın konusu içeri yeni giren yabancının olacağı kesinleşmişti.

          O buralarda gerçekten yabancı olmalıydı çünkü onu daha önce hiç görmemiştim. O yakışıklı kelimesini bile utandıracak bir gülüşle etrafı tararken kafedeki herkesin dikkatinin onda olduğu aşikardı. O, 1.85 boylarında geniş omuzlu ve her gün vücut çalıştığı belli olan yapısıyla bulunduğu her ortamda odak noktası olmaya alışmış tiplerdendi. Ve öylece kapıda duruyorken hızlı ve öfkelinin Brian O'conner ı gibi gözüküyordu. Bir el hareketiyle Vira'nın sahibini selamladı ve bizden iki geride olan boş masaya yerleşti. Yüzü bana dönüktü ama bir kez olsun kafasını kaldırıp bana bakmadı. Bende bakışımı Marley e kaydırdım. Ve aynı anda " O'conner a ammada benziyor"  deyi verdik. Aynı şeyleri düşünüp aynı anda bunu dile getiriyor olmamız insanları fena kızdırsada biz bundan keyf alıyorduk ve şimdi de her zaman ki gibi aynı şeyi söyleyince kahkahalara boğulduk.

          O'conner ın yakışıklılığı ve gizemi hakkında küçük bir konuşmadan sonra kafamı kaldırıp ona baktım. Ve irkilmeme neden olan bir şey oldu. Onunla başka bir yerde bulunduğumuz hissine kapıldım. Hayır hayır his değilde bir anının üstünden sis perdesi kalkarmış gibi bir duyguydu ama geldiği gibi gitti.

          Marley'in "hey, burda mısın?" demesiyle düşüncelerimden sıyrılıp o ana odaklandım. Tabi ki ona içimdeki histen bahsetmedim, çok meraklıydı ve bilmediğim bir şeyi ona anlatmamı isteyecek kadar da inatçıydı.

     - Dalmışım,  deyip lafı geçiştirdim ve kafamı kaldırıp baktığımda O'conner ın gitmiş olduğunu farkettim.

          Güzel bir yemek ve keyifli bir sohbetin ardından Marley'den ayrılıp eve geçtim...

                       ❄         ❄         ❄
           Marley=bir tutam cennet filminden...

Sabırla hikayemi okuyan herkese teşekkür ederim. Ve beklentilerinizi yada eleştirilerinizi belirten yorumlarınızı bekliyorum :)

DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin