Sessizce arabaya bindik. Akşam olmak üzereydi. Resmen tüm günümü O'conner'la geçirmiştim... Bu sefer arabayı kullanmasına izin vermiştim. Ona beni Marley'e bırakmasını söyleyip, adresi verdim. Oysa sadece "Tamam" demekle yetindi. Bu kadar kolay tamam dediğine göre şehri biliyor olmalıydı.
-"Ne kadar zamandır buralardasın?"
-"Şehrin her köşesini ezberleyecek kadar uzun zamandır" dedi aklımı okumuşçasına.
-"Bunu sana ilk ve son kez soruyorum O'conner, akıl okuma işini sadece fiziksel temasta yapabildiğin konusunda ciddi miydin?"
-"Tabi ki, bunu da nerden çıkardın?"
-"Boşver, sadece emin olmak istedim."
...
Marley'in apartmanına gelmeden bende babamı aradım ve birkaç gün Marley de kalmak istediğimi söyledim. Neyse ki babam, Marley'e fazlasıyla güvenirdi. Böylece izin almam sıkıntı olmadı. Ben telefon görüşmesini bitirdiğimde O'conner da arabayı park etmişti. Fazlasıyla yorucu bir gün olduğu için biran önce kendimi eve atmak istiyordum ve tabi ki Marley'e verdiğim görevin sonucunu da dinlemek için sabırsızlanıyordum.
Arabadan indik. "Henüz her şeyi konuşabilmiş değiliz O'conner ve bunu en kısa sürede yapabilmeyi umut ediyorum. Ama şimdilik görüşmek üzere."
-"Sen keyfine bak. Ben Marley gelene kadar buralarda olacağım."
-"Saçmalama O'conner. Peşimde kiralık katiller yok sonuçta ve burayı bulmalarına imkan yok. Ya da var mı?"
-"Henüz neyin peşinde olduklarını kestirmek güç ve güvende olduğunu bilene kadar buralarda olacağım."
-"Keyfine bak!" dedim ve apartmana girdim.
Her zaman ki gibi anahtar hoş geldiniz yazılı süsün arasına gizlenmişti. İçeri girdiğim gibi Marley2e bakındım ama yoktu. Aradım, uzun uzun çaldı ve telefonu açan olmadı. Herhalde yoldadır deyip keyfime bakmaya karar verdim. Tüm yorgunluğuma rağmen kendimi yatağa atma isteğine direnip duşa girdim. Uzun ve serin bir duşun ardından banyodan çıkıp Marley2in odasına girdim. Onun kıyafetlerinden üstüme rahat bir şeyler geçirirken kapı yumruklanmaya başladı. Zil bozuk bile olsa kapıda olduğunu belirtmek için fazla şiddet dolu bir kapı çalıştı. Tamamen giyinip kapıya ilerliyordum ki O'conner ın ciğerlini patlatan haykırışını duydum. Hemen en kötü senaryolar beynime üşüşmeye başladı. Sonuçta okulun girişinde kıçımı kurtaran oydu ve bunu herkes görmüştü. Bana yardım ettiği için benim kadar başı beladaydı. Onu aşağıda yalnız bıraktığım için vicdan yaparak kapıyı açtım. Bir hışımla açık kapıdan girdi ve ben ne olduğunu anlamadan kapıyı kapattı.
Vücudundaki tüm kanın yüzüne hücum ettiği belli oluyordu. Ses tonuna hakim olmaya bile çalışmadan "Sen böyle bir şeyi nasıl yaparsın. Hadi bana güvenmemeni anlarım. Ama sevdiğin insanları nasıl böyle sorumsuzca tehlikeye atarsın. Lütfen tüm hırçınlığını kendine sakla çünkü bu sefer tüm suç senin!"
Şu durumun, sabah ki durumdan hiçbir farkı yoktu. Kendince bir şeyler düşünüp karşıma geçip çemkiren O'conner. Rahat bir nefes almıştım. En azından yerimizi bulmamışlar.
-"Sakin ol O'conner. Bu agresif hallerini kendine saklamanı söylemiştim. Lütfen bu durumu alışkanlık haline getirme. Sakinleş ve bana ne olduğunu anlat."
-"Buna inanamıyorum" deyip panikle nefes almaya devam ediyordu. Kolumdan tutup beni koltuğa oturttu ve tam karşıma geçip orta sehpanın üstüne oturdu. "Lütfen bu sakin halini korumaya çalış. Panik yapman kimsenin işine yaramaz" dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016
FantastikHerkes yeryüzünde kendi halinde yaşıyordu. Bastıkları toprağın neler gizlediğini bilmeden...