Bölüm-25

210 17 1
                                    

                  Geldiğim hızla binadan ayrıldım. Belki en mantıksız hareketti ama yinede aklıma gelen tek yere yöneldim. Taksiye atladım ve üniversitenin kütüphanesine götürmesini söyledim. Başka bakacak hiçbir yerim yoktu. Onu orada bulmalıydım. Ne öğrendiğini neyi yanlış anladığını öğrenmeliydim. Sonra istediği kadar hakaret edip çekip gidebilir...

                   Bir türlü sakinleşemediğim gibi yolda bitmek bilmiyordu. Onu o kadar sinirlendirecek ne öğrenmiş olabilir ki! Gerçekten benden hoşlanıyor muydu? Sabah uyandığımda ne kadar mutluydum.

                   -"Öğrenci kimliğini görmek istiyorlar." taksi şoförü onu duymam için elini şıklatmak zorunda kaldı. Ona baktığımı fark edince sözünü tekrarladı. Üniversitenin girişinde güvenliğin bizi durdurduğunu ve kimliğimi beklediğini fark ettim. Kimliğimi cüzdanımdan çıkartırken telefonum çalmaya başladı. Kimliğimi alan güvenlik görevlisi telsizine eğilip

                   -"Evet, geldi. Hemen gönderiyorum efendim." dedi ve bana doğru dönüp "lütfen arabadan çıkıp benimle güvenlik ofisine gelir misiniz?"

                  -"Neden? Bir sorun mu var?" derken telefonum çalmaya drvam ediyordu.

Güvenlik görevlisi:

                  -"Başınızı nasıl bir belaya soktunuz bilmiyorum ama lütfen önce şu lanet telefona cevap verin ve ardından benimle gelin." dedi bu sefer daha agresif bir ses tonuyla.

                   Taksiden indim ve telefona uzandım. Ekranda O'conner yazısını görünce istemsiz bir histerik kahkahaya tutuldum. Son yarım saattir bu lanet çocuğa ulaşmayı umuyordum ama numarasının bende kayıtlı olduğunu anımsayamamıştım. Tam benlik hareket.

                  -"Efendim fevri dostum. Aklınıza yeni ve bir o kadar da saçma hakaretler mi geldi?"

                  -"Saçmalamayı kes Kate. Başın dertte. Nerdesin?"

                  -"Başımın dertte olduğundan çok buna senin sebep olup olmadığını merak ediyorum."

                  -"Bak Kate, gerçekten özür dilerim. Eğer dilersen bir ömür hiç durmadan özür dileyebilirim ama lütfen önce nerede olduğunu söyle!"

                -"Burada neler döndüğünü bana anlatacağına söz verirsen, sana okulun ana giriş kapısında olduğumu ve güvenliğin gözünü dikmiş konuşmayı bitirmemi beklediğini söyleyebilirim." tabi ki bunları görevlinin duymayacağı şekilde sessizce söyledim.

                 -"Söz veriyorum, baş belası söz veriyorum. Ve sakın telefonu kapatma hemen oraya geliyorum. Telefonla konuşmaya devam ederken dalgın bir şekilde yürüyormuş gibi yap ve okuldan çıkan araçlar için ayrılan tarafa geç."

                  Ona "Tamam" dedikten sonrasını zihnim unutmaya çalışıyordu. Her şey şimşek hızıyla gerçekleşti. Güvenlik görevlisinin göz hapsindeyken, O'conner ın arabası ufukta gözüktü. Her ne kadar görevli "Kızı tutun" diye bağırsada yeterince erken değildi. O'conner ın arabasına bindiğimde kalbim yerinden çıkmak istercesine hızla atıyordu. Başımı belaya sokan yabancı, aynı zamanda bana yardım ediyorken ben geride bıraktığımız güvenliğe baktım. Yüzünde büyük bir öfke vardı ve telsizle konuşuyordu.

                   O'conner gazı köklemişti. On dakika içerisinde şehir merkezinden çıktık, sahil yolunda ilerliyorduk. Sıra her şeyin aydınlanmasına gelmişti.

                    -"Sen anlatmaya başlar mısın yoksa soru cevap mı yapmamız gerekiyor?" dedim beklenti içinde.

                   -"Soru-cevap kadar eğlenceli bir tercih göremiyorum ama şimdi değil. Arabada olmaz. Kabul etmelisin ki nasıl tepki vereceğin belli olmuyor. Araba kullanırken bana saldırmandan korkuyorum."

DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin