Bölüm-24

141 20 2
                                    

-"O'conner. Sana olayı kendi istediğim ayrıntıları vererek anlatacağım ve sen -"anladım"- demekle yükümlüsün. -Neden- diye sormak yok. Anlaşıldı mı?"
-"Başıma neler geleceğini merakla bekliyorum."
Kafasından neler geçtiğini, kendini niye hazırladığını bilmek isterdim. Karşımda dikilmiş pür dikkat benim konuşmamı bekliyordu ve bende anlatmaya başladım.
-"Seni nöroloji uzmanı bir doktora götüreceğim. Ama doktorun yanına kadar seninle gelmeyeceğim." dedim ve çantamdan kullandığım ilacı çıkarıp ona uzattım. "Bu ilacı kardeşinin yıllardır kullandığını ve ikinci bir görüş olarak ona başvurduğunu ilacın genel olarak ne için kullanıldığını, yan etkilerini soracaksın. Ama kesinlikle doktoru göz hapsine alacaksın. İlacı gördüğündeki tepkisi, cevaplarken ki duruşu falan her şeyi bilmek istiyorum."
Anladım deyip ilacı elimden aldı.
-"Bunun karşılığında bende senden bir şey isteyebilir miyim?" dedi.
-"İşi bitirdikten sonra karar veririz. Şimdilik buna odaklanmaya bakalım."
-"Hayır Kate. Bende sana yardım edeceğim demeden olmaz. Söz veriyorum,senden isteyeceğim şey bu kadar soru işareti içermiyor."
-"Peki O'conner. Bende sana yardım edeceğim."
Büyük bir aptallık yaptığımı bile bile peki dedim. Benden isteyebileceği onlarca aptalca şey varken. Umudum gerçekten yapabileceğim bir şey istemesi. Ona yardım edebilmeyi, sözüm ona -odaklanması gereken işleri-nin ne olduğunu öğrenmeyi çok isterim.
-"Öğrenmen gereken ve üzerine düşen her şey bu kadar. Gidelim mi?"
-"Yoksa gitmemiz gereken yere gitmek için de arabama binmez misin?" dedi ve cebinden anahtarları çıkardı.
Hiç düşünmeden anahtarı aldım. "Ne münasebet, yerini göstermen yeter."
"Kate " diye seslendi, ben arabayı bulmak için gözlerimle etrafı tararken. "Bilmelisin ki o arabayı benden başkası kullanmadı ve öyle kalmasını tercih ederim."
İstemsiz bir şekilde güldüm. "Demek polis siren sesleri hatırlanıyor ama seni taşıyıp arabayı kullanmama izin verdiğin hatırlanmıyor. Bu işte şile olduğuna eminim."
-"Şike falan yok. O detayı unutmak için her yolu deniyorum."
-" Peki. O arabayı ilk lez kullanmıcak olduğum konusunda anlaştığımıza göre yerini söyleyebilirsin. Yada söylemezsin, ben buldum zaten." Hızla arabaya doğru ilerlerken arkama döndüm. Karizmaaından ödün vermemek için ağır ağır yürüyordu ve kör gözleri kendine getirircesine tebessüm ediyordu. Gülümsemek ona fena yakışıyordu.
Hayır, hayır, hayır. Etkilenmek yok. Gülümseme...
Araba kullanma delisi değildim ama içimde ki nedensiz hevese bıraktım kendimi.

Boş yolda sakince ilerlerken sessizliği bozdum. "Çok klişe ama yinede bize uygun bir cümle kurabilir miyim?"
-"Onlarca seçenek arasından hangisini seçtiğini merak ediyorum!"
-"Düşünüyordum da normal şartlar altında mükemmel arkadaşlar olabilirdik."
-"İçinde bulunduğumuz durumun anormal şartlar içerdiğini bilmiyordum."
-"Sadece bir düşünceydi O'conner! " dedim, arabayı parkederken.
Arabadan inip O'conner ın yanıma gelmesini bekledim. "Planı bir kez de senin ağzından dinleyebilir miyim?"
Görevine sadık bir asker gibi tek tek anlattı O'conner. "İçeri gireceğim. Şuan doktor müsaitse bir konu hakkında danışmak için izin isteyeceğim. Eğer doktorla görüşebilirsem, ona ilacı verip ne işe yaradığı hakkında bilgi alırken onu göz hapsine alacağım."
Beni kesinlikle çok iyi anlamıştı. "Tebrik ederim. Beni çok iyi dinlemişsin asker. Hadi görev başına."
Hafif tebessümle asker selamı vererek binaya yöneldi.
Ani bir karar değişikliği ile "Brian O'conner" diye seslendim. Bana dönüp "Kulaklarıma inanamıyorum. Az önce bana ilk adımla mı hitap ettiniz." dedi.
Bu kadar samimi ve sevecendi işte. Onu her seferinde terslememe rağmen hemde. İlk izlenimlerimde kesinlikle yanılmıştım. Zengin -ukala- züppenin teki olduğunu düşündüğüm için kendimden utandım. Söyleyebilecek onlarca şey varken sadece "Teşekkür ederim"diyebildim. "Bu yaptığın şey benim için gerçekten önemliydi."
Göz kırptı. Sadece tüm samimiyetiyle göz kırpıp binaya girdi.
Doktorun adının yazılı olduğu kağıdı ona ilacı verirken vermiştim. Gergin bir şekilde beklemeye başladım. Ne duymak istediğimi de bilmiyordum ama bir ilaca ölene kadar bağlı kalma fikri hoşuma gitmemişti. Hemde kendimi bu kadar sağlıklı hissederken.
Arabanın etrafında, ameliyathanenin önünde hamile eşini ve yeni doğacak çocuğunu bekleyen adamın sahip olduğu endişe ve heyecanla volta atarken saatime baktım. O'conner 15 dakikadır içerdeydi.
Geçen süre normalmiydi yoksa endişelenmeye başlamalımıydım bilmiyorum. Gergin geçen 4. beş dakikanın ardından O'conner 'ın binadan çıktığını gördüm. Ama yüzünde bir terslik vardı. Burnundan soluyordu resmen. Kocaman adımla ve hiddetle yanıma geldi.
-"Kedinin fareyle oynadığı gibi oynadın benimle" dedi. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken ağzımı açmama izin vermeden devam etti. "Bende aptal gibi -normal şartları- bozan kişinin ben olduğunu zannedip durdum. Senden hoşlanacağıma nasıl bu kadar emindin diye sormayacağım bile. Sadece bilmek istediğim iki şey var. Bizden olduğunu benden nasıl sakladın? Sende hep bir farklılık vardı ama emin olamıyordum. Hala bile sana bakınca tam olarak bizden gibi gözükmüyorsun. Bunu nasıl yaptın? Ve en önemlisi tüm bunların amacı neydi? Neden herşeyi bildiğini bir doktordan öğrenmemi istedin ki" hızlandırma düğmesine basılmış bir kaset gibi konuşuyordu ve söze girmeme müsaade etmiyordu. Şok olmuştum. Bizdenmişsin de ne demek? Ne farklılığı vardı bende? Neden onla oynadığımı düşünmüştü ki? Benden mi hoşlanıyordu, bunun olacağından emin olmakta neyin nesi?
Tam -yeterrrrr- diye bağıracakken
-"Boşver." dedi. "Sadece boşver, hiçbir şey duymak istemiyorum." Bir hışımla ilacımu yere attı arabaya bindi ve gözden kayboldu.
Kelimenin tam manasıyla şoktaydım. Kalp krizi geçirmeme ramak kaldığına eminim. Anahtarı arabada bıraktığım için kendime lanetler yağdırarak binadan içeri girdim. Asansörü beklemeden 5 kat merdiveni çıktım. Nefes nefese kalmıştım ama bunun merdivenlerle alakası yoktu. Hiçbir planım olmadan kapıyı çaldım. Az önce burada olanları bana anlatacak birini bulmak umudutla defalarca çaldım. Kalp atışlarım yavaşca düzene girerken kapıyı yumruklamaya devam ettim ama açan yoktu.
Kapıyı dinledim, içerden bağırma sesleri geliyordu. Gür bir erkek sesi birşeyler anlatmaya çalışıyordu ama hiç bir şey anlamıyordum. Kapıyı çalmaya, yumruklamaya devam ettim. Birazcık sadece birazcık umursamaz biri olsam -açın şu lanet kapıyı- diye avazım çıktığı kadar bağıracaktım. Ama kocaman bir iş hanındaydım ve etrafa toplanmış meraklı gözlere ne cevap vereceğimi bilemediğim için bunu yapamazdım.
On dakika boyunca kapıyı yumrukladım. İçerdeki sesler kesildi ama bana kapıyı açan yoktu.

DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin