KATE
Haklıydı. Tüm bunları bana anlatmayabilirdi. Yine de anlattıkları doğru bile olmayabilirdi. Derken beynimde şimşek çaktı.
-"Bunu nasıl yapıyorsunuz. Hafızayı etkileme işini yani. Baştan söylemeliyim hala anlattıklarının doğruluğu şaibeli. Yine de dinlemek istiyorum."
-"Çok basit aslında. Suyla ilgili soruyu bu yüzden sormuştum. Ve sende mükemmel bir cevap vermiştin. Vücudumuzun %70 ini oluşturan şey demiştin. Siz hep beyninizin sınırlarını genişletmekten bahsediyorsunuz ama yanlış yerden ilerlemeye çalışıyorsunuz. Su'yun gücünü hafife alıyorsunuz. Klişe olacak ama her şey inanmakta bitiyor demek zorundayım. Vücudundaki suya hükmedersen işte o zaman gerçekten o vücut senin olur."
Bu kesinlikle fazlaydı işte. "Ne yani şuan sen benim vücuduma da hükmediyorsun?"
-"Hayır öyle değil yani kelimelere göre öyle ama öğrendikten sonra kendi vücudunu dışa kapatabilirsin. Kalkan gibi düşün. Şuan etrafımdaki herkesin ne düşündüğünü öğrenebilirim. Onlara dokunmam yeter."
-"Bunda emin misin?"
-" Tabi ki. Ne o inanmaya mı başladın."
"Hayır ama denemeye değer" dedim ve ayağa kalktım. Elimle ona bekle işareti yaparak tezgahtaki amcanın yanına gittim. Ona durumu anlatıp kulağına bir cümle fısıldadım.
O'conner ın yanına döndüğümde " Amca kabul etti. Geç bakalım. Bir dokunmayla kulağına fısıldadığım cümleyi öğrenebilecek misin?"
Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. "Onu buna nasıl ikna ettin?"
-"İşinde bu kadar iyiysen bunu da öğrenirsin." Dedim muzip bir şekilde. Ne beklemem gerektiğini bilmiyordum. Hala bir anda dönüp – aslında şaka yaptım, böyle bir şey yapabilmemin imkanı yok- dese her şey daha kolay olurdu. Yine de bunu yapabildiğini düşünmek beni heyecanlandırmıyor diyemem. Bu, insanoğluna yeni ufukların kapılarını açan bir bilgi olurdu. Bir anda kanım dondu... İnsanların zihnine girmek dünyayı cehenneme çevirirdi. Her güzel bilgiyi şeytanca bir araca dönüştürmekte çok iyiydik. Eğer zihinsel iletişim mümkünse, bu bilgi kesinlikle korunmaya değerdi.
O'conner ın peşi sıra amcanın yanına gittim. Amca; "kolay gelsin oğlum, işin zor" dedi ve tokalaşmak için O'conner a elini uzattı. O ise küçük bir duraksamanın ardından tokalaşmaya karşılık verdi. Tahminen iki buçuk saniye süren el sıkışmanın ardından elleri birbirinden ayrıldı. Ve bakışlarımız O'conner ın yüzünde sabitlendi. O'conner:
-" Çok zekisiniz hanım efendi ama beni küçümsüyorsunuz. Demek ona, söylediğiniz cümleye değil de başka bir şeye odaklanmasını söylediniz." Elde var 1.
"Ve kulağına fısıldadığınız cümle ise ki buna alınmadım diyemem. Demek aşağılık herifin teki olduğumu düşünüyorsunuz." Durum 2-0 ve ben ne tepki vermem gerektiğini bulmaya çalışıyordum. Kelimeler beynimde bir sis bulutunda kaybolurken amca lafa girdi. "Beni kandırabileceğinizi mi sandınız. Daha önceden kararlaştırdığınız bir şeyi gelip burada gösteri sergiler gibi yapıp bir de buna inanmamı mı bekleyeceksiniz. Eğer işinizde iddalı iseniz kendi karar verdiğim cümleyi tahmin edin de görelim" dediği anda kahkahayı bastım. İş beni ikna etmekten çıkmış amcayı ikna etmeye dönmüştü ve beni O'conner ın ortağı falan zannediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016
FantasyHerkes yeryüzünde kendi halinde yaşıyordu. Bastıkları toprağın neler gizlediğini bilmeden...