Yaz sıcağı haftanın ilk gününün ilk saatlerinde beni bunaltmayı başarmıştı. Sıcaktan bezmiş bir şekilde kendimi kantine zor attım. Buz gibi bir soda alıp arkadaşlarımın yanına geçtim. Tüm haftamı ve haftasonumu normalden farklı değerlendirdiğim için okul programından uzak kalmıştım. Ki bu uzak kalma finallerin yaklaştığını unutmamı da kapsıyor. Ben ders çalışmaya başlamamış olduğum gerçeğiyle yüzleşirken kızların bana anlamsızca bakmalarıyla başımı gömdüğüm masadan kaldırıp etrafa bakarken yanı başımda dikilen O'conner ı gördüm. Benim bir şey söylememe fırsat vermeden arkadaşlarımla tokalaştı ve "Günaydın kızlar. Ben arkadaşınızın deyimiyle O'conner."
-"O halde bizde bücürük ve Johnson " dedi Johnson bana manalı manalı bakarken.
-"Desenize arkadaşınızın özel bir yeteneği var isim bulma konusunda. Şimdi izninizle benim deyimimle Kate'i birkaç dakika sizden ayırabilir miyim?"
Kızlar buyur tabi diye dillerini yutmuş bir şekilde gülümserken ayağa kalktım." Beş dakikaya geliyorum." Ve O'conner ın peşi sıra kantinden çıktım. Birkaç adım ilerledikten sonra O'conner:
-"Perşembe günü gelemediğim için özür dilerim. Güzel bir başlangıç yapamadık. Okul çıkışı birlikte bir şeyler içmeye ne dersin?"
-"Yapmaya çalıştığın şey tasasız ve ilgisiz görünmeye çalışmak mı yoksa ilgili bir insanın kendini ifade edemeyişi mi bilmiyorum. Ama seni ilk defa kütüphanede gördüğümde ne oldu, neden seni sınıfta bir anda hatırladım. Neden seni 3 yıldır okulda görmezken son zamanların favori adamı oldun, niye yağmurdan kaçtın, niye dayak yedin, nasıl hemen iyileştin ve kütüphane görevlisinin bu karmaşada yeri ne? Her ne kadar güvenilir bir insan olmanı umsam da kim olduğunu hatta ne olduğunu bile bilmediğim biriyle ne kadar konuşabilirim bilmiyorum."
-"Ne olduğunu bilmiyorum derken neyi kastettin?"
-"O'conner, o kadar şeyden takıldığın nokta bu mu? Bu Alacakaranlık filminde Edward'ın Bella'ya hadi bana en temel soruyu sor dediği sahne değil. Bu Edward'ın Bella'yı kurtardıktan sonra kıza güvenip her şeyi anlattığı sahne."
-"Teknik olarak iki sahnede peş peşe geliyor ama şimdi konumuz bu değil. Ben kafanda bu kadar soru olduğunu bilmiyordum. Sadece her şeyi unutup baştan başlasak olmaz mı?"
-"Senin durumunda bu imkansız O'conner" dedim ve kantine arkadaşlarımın yanına geri döndüm. Tabi ki şaşkın şaşkın beni bekliyorlardı. O'conner la ne zaman ona isim bulacak kadar yakınlaştığımı merak ediyorlardı.
Masaya oturdum ve artık sıcak olan sodamdan bir yudum aldım. Söze onların başlamasına izin verdim. Bana ne kadar kırgın olduklarını anlamanın en iyi yolu buydu. Tepkilerine göre bende ne kadarını anlatabileceğime karar verecektim. Her şeyi baştan sona anlatamazdım. Ban kafayı yemişim gibi bakacaklarına ve ilaçlarımı daha düzenli almam gerektiğini söyleyeceklerine eminim. Neyse ki Johnson sessizliği bozdu.
-"Sende bir şeyler olduğunu biliyordum. Her zaman içine kapanıktın ama şimdilerde bizimle takılmayıp kütüphaneye kapanmanın yani bize öyle söylemenin altında bir şey olduğunu biliyorum. Hadi anlat bakalım !"
-"Bir şeyler çevirdiğim falan yok. Onu ilk kez Marley'le yemek yerken bizim kafede gördük ki ona ilk gördüğüm yerde O'conner dememem için aptal olmam lazım."
-"Orda kesinlikle haklısın. Eee?"
-"Bir gün kütüphaneden sonra sahilde yürürken ki hava biraz karanlık olmuş olabilir. O'conner ı sahilde dayak yemiş bir şekilde buldum onu hastaneye götürdüm ve hepsi bu kadar."
-"Şimdi ne istiyormuş?"
-"Arkadaş olmak istiyormuş ama ona yeterince arkadaşım olduğunu söyledim."
-"Neden böyle bir şey yaptın. Sen ne zamandır bu kadar kabasın?"
-"Kaba olduğum falan yok. Yakışıklı ve muhtemelen zengin züppenin tekidir. Ortak bir sosyal çevremiz olsaydı onu daha önce görürdük. Görmediğimize göre ortak noktamız yok demektir."
-"Haklı olmandan nefret ediyorum. Hem de tüm bunları bizden sakladıktan sonra. Ne zamandır böyle şeyleri birbirimizden saklıyoruz?"
-"Saklamak değil. Dayak yediği için egosu incinmiş ve kimseye söylemememi rica etti o kadar."
-"Sır saklama konusunda iyi olmandan nefret edeceğim aklıma gelmezdi" dedi Bücürük hafif kırılgan bir tavırla.
Böylece ikisini de kırmamış olarak rahat bir nefes aldım ama her şeyi olduğu gibi söylememiş olmanın burukluğu olduğu gibi yerinde duruyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYALAR ARASINDA #Wattys2016
FantastikHerkes yeryüzünde kendi halinde yaşıyordu. Bastıkları toprağın neler gizlediğini bilmeden...