Chapter 15

2.9K 125 9
                                    

"Uyuyan güzel," dediğini işittim birinin. "Uyanman gerek artık yoksa geç kalacağız."

Homurdanarak yastığa sarıldım ancak beklediğimden daha sertti. "Uyuyan güzel, yoksa uyanmak için masaldaki gibi öpülmeyi mi bekliyorsun?" Sonra yanağımda tüy gibi hafif bir öpücük hissettim. Çok yakınımdan birisinin nefesi suratımı adeta yalıyordu.

Gözlerimi yavaşça açtığımda hiç beklemediğim bir pozisyonda buldum kendimi. Barış, burnumun dibindeydi ve ben koala misali ona sarılmıştım. "Ay," dedim birden ve Barış'ı itip doğrulmaya çalıştım ancak Barış kendi isteğiyle doğrulana dek başarısız olmuştum.

"Napıyorsun ya?" dedim homurdanarak ve gözlerimi ovaladım. "Seni uyandırmak için uğraşıyordum," dedi Barış masumca. "Burnumun dibinde mi?"

"Beni çeken sendin," dedi omuz silkip ve valizime ilerleyip bir şeyler aramaya başladı. "Napıyorsun?" dedim merakla. "Sen takıldın ha! Napıyorsun, napıyorsun. Ebe—" Sustu. Ona ters ters bakmaya devam edince de açıklamaya girişti.

"Sinem'e sözün varmış, Hakan'larla akşam yemeğine gidecekmişiz. Hakan, antremanda söyledi." Sertçe alnıma geçirdim. "Doğru ya, unutmuşum ben onu!" Barış bana tersçe baktı. "Unutmuşsan unutmuşsun, ne vuruyorsun alnına?" Güldüm. "Pardon ya, jestlerimi de sana soracaktım."

"Her neyse, Deren." Valizden çıkarttığı uzun eteği ve oversize tişörtü bana uzattı. "Giy bunları da inelim." Bir ona bir de yaptığı kombine baktım. "Ne bu Barış?"

"Kıyafet."

"Sağol ya ben farkında değildim. Sen ne zamandır bu kadar zevksizsin ya?" Onu baştan aşağı süzdüm. Üstünde açık mavi kot şort, yakasından üç düğme açık bıraktığı beyaz bir gömlek vardı. "Sen açılmış saçılmışsın bana verdiklerine bak ya!" Valize ilerledim ve siyah renkli kısa bir kot etekle leopar desenli straplez bir bluz çıkarttım.

"Leopar?" dedi kaşlarını kaldıran Barış. "Bu sene çok moda," dedim omuz silkip. "Sen bekle ben giyinip geliyorum," dediğimde banyoya girmiştim ancak homurdanmasını işitiyordum.

"Sanki görmediğim şey," diyordu kendi kendine. "Çocuk peydahladığın adamım ben, neyi gizliyorsun?" Gözlerimi devirdim. Çocuğun varlığından emin bile değildik ancak Barış kaptırmış gidiyordu.

"Senin çocuğun yok!" diye bağırdım banyodan. "Nereden biliyorsun?" diye bağırdı Barış da. "Sen olduğunu nereden biliyorsun?" diye bağırdım eteği giydiğimde. "Hissediyorum."

"Çocuk benim içimde yalnız, sen nasıl hissedeceksin?"

"Babalık içgüdüsü."

"Peh, pabucumun babası," dedim gülerek. Barış'ın telefonu çaldığında banyodan çıkmıştım. "İniyoruz abi," diyordu. Hakan ile konuşuyor olmalıydı. Telefon kulağındayken beni baştan aşağı süzdü ve yüzünü buruşturdu. "Değiş," dedi ağzını kıpırdatarak. Omuz silktim ve valizden aldığım küçük çantama cüzdanımla rujumu koydum.

"Tamam abi, siz oturun." Telefonu kapadı ve bana döndü. "Ne bu?" dedi üstümü gösterip. "Kıyafet?" dedim salağa yatarak. Barış, kalçamın altında biten eteğe baktı. "Daha kısası yok muydu?"

"Ya aradım ama bulamadım," dedim dudak büzüp. Kapıdan çıkmak için ilerlediğimde Barış, kolumdan tutmuştu. "Düzgün bir şeyler giy, Deren. Nereden tutsam elimde kalıyor. Üstün de açık, altın da." Gözlerimi devirdim ve kolumdaki eline baktım. "O elini çek, Barış. Unuttun herhalde biz ayrıldık, kıyafetlerime karışamazsın. Beraberken de karışamıyordun, orası ayrı." Evet, kıyafet de sorunlarımızdan biriydi.

"Ayrıldık evet ama burada benim sevgilim olarak varsın ve ben seni erkek kaynayan bu otelde böyle gezdirmem." Göğsüne iki elimle sertçe vurdum. "Pardon, köpek miyim ben de gezdirmeyeceksin? Ağzını topla Barış, yoksa—"

"Yoksa ayrılır mısın?" dedi sinirle gülüp. "Ah dur, biz zaten ayrıldık! Çocuk var ama. Yoksa çocuğu mu aldırırsın? Senin işin gücün tehdit kızım, işlev yok!"

İki adım geri çekildim ve kapıyı açtım. "Umarım hamile değilimdir Barış çünkü şu hayatta en son istediğim şey senin gibi hasta bir herifle ömür boyu sürecek zorunlu bir bağ kurmak."

Kapıdan çıktım.

Sahadakiler | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin