Chapter 20

2.5K 217 70
                                    

Hey, hangi arkadaş toksikliklerini özledim demişti? Sonraki bölüm onun için 😉

Ve sınır koyacağım çünkü öbür türlü yorum alamıyorum 😮‍💨
150 beğeni, 50 yoruma yeni bölüm gelir.

Ceylan, sizi bir fotoğrafa etiketledi.

Gülümseyerek bildirime tıkladım ve Ceylan'ın gönderisini görüntüledim. Ceylan, dün gece çektiği bütün fotoğrafları toplu bir şekilde atmıştı. İlkinde ikimiz vardık, ikincisinde beni ortada dans ederken görüntülemişti ve üçüncüsü de partiye katılan herkesin olduğu toplu çekilen bir fotoğraftı.

Ceylan'ın hesabı herkese açıktı ve toplu fotoğraflarda kameraya gülümseyenlerden biri de Deniz'di ancak bir sorun çıkacağını düşünmüyordum çünkü Barış'ın aksine Deniz, magazinsel bir kişilik değildi.
Belki Ceylan'ın İstanbul'a giden yolcu kalmasın açıklaması futbolseverlere Deniz'in İstanbul'a transfer olacağını düşündürürdü o kadar.

"Of, sana telefonu yasaklıyorum!" dedi Barış, elimden telefonu çekip. "Şurada dizlerine yatıp sevgi dileniyorum, ben hariç her şeyle ilgileniyorsun." Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. "İki saattir dizlerimde uyuyorsun, Barış. Sen uyanma diye ne hareket ettim ne de gıkımı çıkardım. Sen uyurken telefonla oynamayıp ne yapsaydım?"

"Beni izleseydin," dedi huysuzca.

"İki saat boyunca mı?"

"Evet." Barış, kafasını dizlerimden kaldırdı. "Sen neye bakıyordun hem?" dedi ve şifresini ezberlediği telefonumu açtı. "Özel hayata saygı!" diye carladım telefona uzanmak için uğraşırken. "Hem ben seninkine karışıyor muyum ya?" Barış, telefonumu havaya kaldırıp diğer eliyle cebinden çıkardığı telefonunu bana fırlattı. "Al, karıştır istediğin kadar." Sonra da Ceylan'ın attığı gönderiyi görüntüledi. Deniz'i de görmüştü ancak yorum yapmamıştı.

"Hadi, biz de gönderi atalım," dedi Barış birden. "Şimdi mi?" dedim rüzgardan uçmuş saçlarımı düzeltmek için uğraşırken ancak faydası olmadı çünkü denizin ortasındaydık ve teknenin tepesinde güneşlendiğimiz için rüzgarı engelleyebilecek hiçbir şey yoktu. Sabah Bodrum'a gelmiştim ve Barış beni karşılamaya gelmişti. "Evet, bir mahsuru mu var?" Kafamı iki yana salladım.

Barış telefonunu alıp kamerasını açtı ve göğsüme doğru yanaşıp bikinimin dekoltesini kamera açısından çıkardı. Gözlerimi devirdim. Onun boynuna kollarımı dolayıp çenemi kıvırcık saçlarının üstüne koydum ve gülümsedim. Çekmiş ve hemen instagrama girmişti. "Beklesene birkaç tane daha çekinip en güzelini seçerdik."

"Gerek yok, sen her türlü güzel çıkıyorsun yavrum." Gülümsedim ve "Yaa," dedim eriyerek. "Ya ya," dedi Barış kafasını sallarken.

Öküz.

"Napıyorsun?" Çoklu gönderi atıyordu. İlişkimizin ilk yılından şimdi çekindiğimiz fotoğrafa kadar.

"İçimde kaldı atamadım zamanında diye, aradan çıkartıyorum." Kahkaha attım ve yanağını öptüm.

📷
@barışalperyılmaz: Birlikte büyüdük.

Cidden öyleydi.

Barış instagramdan çıktı ve telefonunu sessize aldı. Benimkine de uzandı ve onu da sessize aldı. "Huzurumuzu bozmasınlar." Gülümsedim ve ona sarıldım ancak kalçam yerden havalandı. Barış, beni kucaklamıştı. "Teknenin tepesinden denize atlasak sence canımız ne kadar acır?" diye sordu. "Çok," dedim panikle. "Yok ya, çok acımaz. Bence az acır." İtirazlarımız dinlemeden ikimizi birden denize attı.

Sahadakiler | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin