Chapter 24

3.2K 301 56
                                    

Barış'ın kaslı kolları bedenime canımı acıtabilecek kadar sıkı dolanmıştı.
İkimizin arasında kaldığından kollarım, sarılmasına karşılık da veremiyordum ki vermek istediğimden de emin değildim.

Kerem'e baktım ve noluyor dercesine kaş göz yaptım. Kerem'in suratında sıkıntı dolu bir ifade vardı. "Sarhoş," dedi ağzını oynatarak.
Sarhoş olduğu belliydi, bir bira fıçısında yıkanmış gibi kokuyordu ancak benim sorduğum sorunun cevabı bu değildi.

Neden bana bu kadar sıkı sarılıyordu?

"Gittin sandım," diye mırıldandı Barış. "Gitmedim," dediğimde nihayet kolları biraz olsun gevşemişti. "Geldiğimde yoktun, tekneyi aradım taradım telefonunu da aradım ama açmadın." Sarhoş olduğundan kelimeleri yuvarlayarak konuşuyordu. Onun bedenimdeki baskısını azaltmasını fırsat bilerek geri çekildim. Barış'ın dikkatini bu sefer ıslak kıyafetlerim ve saçlarım çekmişti.

"Neredeydin?" dedi panikle. "Kıyafetlerinle gecenin bu saatinde suya mı atladın?"

"Sana mesaj atmıştım, görmedin mi?" dedim sorusunu es geçerek. Barış'ın parmakları aceleyle telefonunu buldu ve açıp mesajlara girdi. "Yok," dedi ekranını hızla kaydırırken. "Mesaj atmamışsın."

"Telefonumu rahatsız etme moduna mesaj gitmeden almışım demek ki," dedim umursamazca. "Üstümü değişmem gerek, çekilir misin?" Teknenin köprüsünün önünde duruyordu. O hareket etmeyince yanından geçip gitmek istedim ancak parmakları bileğime dolandı. "Neredeydin?" dedi tekrardan. Barış'ın sarhoşluğunun kademeleri vardı. İlk başta deli gibi güler, ikinci aşamada karalara bağlar, üçüncüsündeyse esip gürlerdi.

Sanırım üçüncü aşamadaydık.

"Sen ayılınca konuşuruz nerelerde kimlerle olduğumuzu," dedim sertçe. Onun aksine ben partilememiş delicesine sarhoş olup elalemin kadınlarıyla görüntülenmemiştim. "Şimdi konuşalım," dedi ısrar ederek. "Sarhoş değilim ben."

"Üstümü değişeceğim, Barış. Sonra ne konuşacaksak konuşuruz."

"Hadi Barış," diye destekledi beni Kerem. "Sana bir kahve yapalım, içip ayıl sonra konuşursunuz."

"Sarhoş değilim dedim!" diye bağırdı Barış ve marinaya zincirli birkaç tekne sakininin daha dikkatini çektik. Rezillik çıkacaktı. "Tamam," dedim sakince. "Sarhoş falan değilsin ama bileğimi bırakman gerek Barış. Gidip üstümü değişeceğim. Üşüdüm." Gözlerindeki öfke üşüdüm dememle kayboldu ve bileğimi aceleyle bıraktı.

"Pardon," diye homurdandı ve önümden çekildi. Tekneye çıktığım gibi kamaraya yönelmiştim. Üşütmek istemiyorsam sıcak bir duş almalı ve kuru kıyafetler giymeliydim. Hızlıca yıkandım ve kamaradan çıktım ancak Barış ortalarda görünmüyordu.

"Sızdı," dedi Kerem. "Ben de diğer kamaraya yatırdım."

"İyi yapmışsın," dedim gülümseyerek. "İçecek bir şeyler ister misin?" Kerem kafasını iki yana salladı. "Hiç zahmet etme, gitsem daha iyi olur."

"Gitmeden sana bir şey sorabilir miyim?"

"Tabi," dedi Kerem gülümseyerek. Barış'ın en sevdiğim arkadaşıydı. Çevresine yaydığı enerji daha güvenilirdi. Masaya oturdum. Kerem de karşıma. "Sevdiğin kişinin ailesi seni istemeseydi napardın?" Suratına şaşkın bir ifade yayıldı. "Seni istemiyorlar mı?" dedi inanamayarak. Onun bu tepkisine kahkaha attım. Kerem'in gözünde bir azize olmalıydım ki istenmiyor olmama bu kadar çok şaşırmıştı.

Sahadakiler | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin