Barış ellerini kıvırcık sarı saçlarından hararetle geçirdi.
"Senin sorunun ne, biliyor musun?" dedi sinirle. "Sen kendinden nefret ediyorsun, Deren. Sen kendinden öyle nefret ediyorsun ki kendini sevilmeye değer görmüyor, seni sevmek isteyen herkesi itekliyorsun. Seninle benim sağlıklı bir ilişki yürütememizin tek sebebi bu. Siktiğimin üç yıl öncesinin mevzusu değil sorun. Sorun, sensin!" Sözleri birer kurşun misali göğsüme saplanırken nefesimi tuttum.
"Sana ne oldu, ne yaşattılar bilmiyorum ama senin tedavi olman şart çünkü..." Barış bir müddet soluklandı. Sanki söyleyip söylememek konusunda kararsızlıkları vardı. "Çünkü sadece kendini değil, çevreni de hasta ediyorsun. Üç yıl önceki kişi olmadığım konusunda haklıydın çünkü bu sinirli asabi, istediklerini sadece zorlayarak alabilen adamı sen yarattın!"
Gözlerimden yaşlar açık bir musluk gibi akarken hıçkırıklarım yüzünden nefes almakta zorlanıyordum. Barış'ın hırs dolu yüzüne baktım. Canını yakmıştım, canımı yakmak istiyordu ve başarıyordu.
O an, yeniden safra tadını damağımda hissettim ve aniden gelen öğürme hissiyle kabinlerin birine koştum.
"Deren!" diyerek koşuşturmuştu peşimden Barış. İçim dışına çıkana kadar kusarken ben, Barış ise önüme gelen saçlarımı tutuyordu. Midemde koca bir boşluk hissedene kadar kustum.
"İyi misin?" dedi beni lavabo tezgahına oturtup ıslattığı peçeteyle dudaklarımı silen Barış. "Sanırım," dedim zorlanarak. "Bilmiyorum. İki gündür midem hassas."
Suratında çözemediğim bir ifade oluştu. "Deren," diye fısıldadı alnını alnıma yaslarken. "Hamile olabilir misin?"İşittiklerimle beraber aniden geri çekildim ve Barış da dikleşmek zorunda kaldı. "İmkansız," dedim sadece. İkimiz de hep korunurduk. "Kısır değilsen imkansız diye bir şey yok," dedi Barış ciddiyetle. "En son ne zaman regl oldun?"
Kaşlarımı çattım ve aklıma gelenlerle suratıma şok ifadesi yayıldı. "Bir aydır olmadım," dedim panikle. Barış paniğim karşısında suratını buruşturdu. "Ve dün de bugün de kustun, öyle değil mi? İhtimaller doğrultusunda hamilesin." Barış'dan kaçırdığım bakışlarımı karnıma diktim. Sen, dedim içimden. Hiç sırası değildi. Babanla ayrıldık, farkında mısın? Üç yıldır gelmedin, neden şimdi geldin ki? İstemiyorum seni. Çocukları sevmiyorum, bilmiyor musun?
Çenemden tutan Barış, dikkatimi üstüne çekti. "Çocuk daha doğmadan azara başlamasan mı?" dediğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. O nasıl anlayabilmişti? "Bakışların seni ele veriyor."
"N'apacağız?" dedim korkuyla. "Sen ne istersen onu," dedi Barış rahatlıkla. "Neydi? Senin vücudun senin kararların." Lavabonun tezgahından dikkatle indim. "Önce birkaç gebelik testine ihtiyacım olacak," dedim. Varlığından emin olmadığım bir bebeğin geleceğine karar vermek için kafa patlatmayacaktım.
Barış, telefonunu çıkardı ve Google'a girdiğini fark ettim. Barış'ın parmakları klavyede gezindi ve heh sesi döküldü dudaklarından. Aradığını bulmuştu.
Barış arka cebinden cüzdanını çıkarıp içinden aldığı bir kartı bana uzattı. "Odama çıkıp beni bekle," dedi aceleyle. "Ben de birkaç test alıp gelirim." Onu kafamı sallayarak onayladım ve peş peşe lavabodan çıktık."Çifte kumrular yine barışmış," diyordu bizi tanıyan birkaç kişi. "Huzur sona erdi," demişti biri. "İyi ki de sona erdi ya, hayatlarımıza heyecan katıyorlardı," dedi öteki.
Ve hiçbiri haklı değildi. İkimiz barışmamıştık ve çok tuhaf bir durumun içine tıkılı kalmıştık. Onun suratına bakarken utanmadan edemiyordum. Barış'ın arkasından ilerlerken elini sırtıma koyup ittirmesiyle bir adım önüne geçmiştim ancak sırtımdaki eli yine de gitmemişti. Sanırım herkese eski sevgililer olduğumuzu duyuruyordu.
Onun odasına çıktım ve dağınık yatağına oturup gelmesini bekledim. Barış, yarım saat sonra gelmişti ve ben delirmek üzereydim. Hızla elinden poşeti alıp lavaboya adeta koştum. Dört test almıştı. Hızlıca ve özenle kağıtları okuyup testleri uyguladım ve lavabo tezgahına sırayla dizdim. O sırada lavabo kapısını tıktıklarak Barış içeri girmişti. "Sonuç ne?" dedi beklentiyle. Sesinde korku namına hiçbir şey yoktu ancak ben tir tir titriyordum.
"Bekleyeceğiz," dedim testleri süzerken. Ve dakikalar sonra sırasıyla testler belirmişti.
"Tek çizgi," dedim büyük bir rahatlamayla. "O ne demek?" dediğinde Barış, bilmediğine kızmadım çünkü yıllardır sadece benimleydi ve başımıza böyle bir şey hiç gelmemişti. "Negatif, yani bebek yok."
"Anladım," dedi suratı düşerken. Onun hamile olmamı istediğine inanamıyordum. Ayrıydık biz, farkında mıydı?
İkincisinde iki çizgi belirdiğinde nefesimi tuttum ve "Pozitif," dedi keyifle Barış. Üçüncüsünde de iki çizgi belirdi ve Barış'ın dudaklarında bariz bir gülümseme oluştu.
"Dua et," dedim dayanamayarak. "Üçüncüsü de pozitif çıkmasın. Bu hasta kadınla bir çocuk sahibi olmak istemezsin." Barış'ın gülümsesi kaybolurken hevesini kursağına dizdiğime memnundum.
"Negatif," dedi Barış soğukça. "İki negatif, iki pozitif. Ne demek bu?"
Barış'a boş boş baktım. İnan, ben de bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahadakiler | Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Ankara Keçiörengücü'nün yıldızı Barış Alper Yılmaz, Galatasaray'a transfer oldu." Ona kariyerinin zirvesini yaşatan bu cümle, bizim ilişkimize dibi boylattı.