Chapter 28

2.6K 269 16
                                    

Hi!
Geçiş bölümüyle karşınızdayım. Gecikme için üzgünüm, Kazılı Mezar'a bölüm yazmakla meşguldüm. Finale de çok az kaldı!

Beğeni Sınırı: 250
Yorum Sınırı: 50

"Işıklar saçıyorsun," dediğinde Barış, şımarıkça gülümsemiştim. İkimiz akşam düğüne katılma kararı alınca giyecek hiçbir şeyim olmadığından apar topar soluğu alışveriş merkezinde almıştık.

Barış, sürekli olarak rahatsız edilip fotoğraflandığımız için dükkanı kapattırmıştı ancak dükkanın kapısında hâlâ bekleyen birkaç kişi vardı. "Emin misin?" dedim aynadaki yansımama bakıp. "Sanki bordo biraz fazla iddialı oldu."

"Sen zaten öylesin," dedi arkasına yaslanıp bir kolunu koltuğun arkasına atan Barış. Ona göre öyle gelebilirdim ancak sizi temin ederim, iddialı biri değildim. "Tenine de çok yakıştı hem," dedi Barış konuşmaya devam ederek. "Pek dekoltesi de yok..." Ofladım. Belli olmuştu derdi.

"Barış bak sırf az dekolteli diye övüp duruyorsan seni mahvederim. Düzgün fikir ver ya!"

"Ya yavrum!" dedi yükselerek. "Sen bana göre hep güzelsin. Çuval da giysen harika olmuşsun diyeceğim. O yüzden seç birini giy işte, ne fark eder?"

Suratına bön bön baktım.

"Öküzsün," dedim ellerimi belime koyup. "Ama tatlı bir öküzsün."

"Eyvallah," dedi elini göğsüne koyup ve bu kahkaha atmama sebep oldu. Neydi bu ağır abi halleri? "Rize sana yaramıyor sanki Barış," dedim gülerek. "İçinden farklı kişiler çıkıyor."

"Ne farklı kişisi kızım? Aynı adamım ben. Dört yıldır tanıyamadın mı?"

"Yok hâlâ sürprizlerle dolusun."

"Sürprizlerle dolu olmak iyidir ya," dedi ayaklanan Barış. "İlişkiyi dinç tutar."

"Öyle mi?" dedim geriye doğru bir adım atarak. "Öyle tabi. Başka ne ilişkiyi dinç tutar biliyor musun?"

"Ne?" dediğimde sırtım kabin duvarına değmişti.

"Adrenalin," dedi Barış ve kabinin kapısını kapayıp sürgüsünü çekti.

"Burada mı yapacağız?" dedim tedirginlik dolu bir gülümsemeyle. "Evet çünkü ben biraz daha bekleyemeyeceğim. Kızım aylar oldu aylar!" Gülerek ellerimi boynuna doladım ve eğilip dudaklarımızı birleştirdim.

Barış'ın eli sertçe boynumu sarmaladı ve beni iyice kendine çekti. İkimizin dilleri dudaklarımızın içinde savaş verirken bir yandan da onun kemerini çözmek için uğraşıyordum.

Barış, aniden beni kucakladı ve dudaklarımdan bir nida koptu. Parmakları uyluğumda gezinirken tüylerim diken diken olmuştu.

"Elbiseyi yırtma, bunu beğendim," dedim dudaklarımızı bir kez daha birleştirmeden önce.

Devamında küçücük kabinin için savaştık mı seviştik mi anlamamıştım.

⚽️

Abim damat oluyor, sıra da bana geliyor.
Gel bana güzel kız, kalbimi çalan hırsız.
Eller havaya, herkes halaya...

Gülerek ellerimi çırptım ve sevinç içinde damat halayına ayak uydurdum. Gelin tarafının Akdenizli olmasına sevinmiştim çünkü karadeniz oyunlarının hiçbirine ayak uyduramamıştım.

Horonda yeteri kadar iyi tepinemiyordum. Kolbastıda deli danalar gibi zıplıyordum.

Doğrusu, geleneksel oyunların hiçbiri ile aram yoktu.

"Gel bakalım," dedi elimi avcuna alıp beni halaydan koparan Barış. "Dinlen biraz." Beni ailesinin olduğu masaya oturttu ve annesinin uzattığı ıslak mendille terimi sildi. "Ne dinlenmesi Barış ya?" dedim isyanla. "Sabahtan beridir oynayabildiğim tek oyun buydu zaten."

"Geleneksel oyunlarda çok kötüsün değil mi?" dedi anlayışla Barış. "Evet," dedim dudağımı büzerek. "Merak etme, ben sana düğünümüzden önce hepsini öğretirim."
Barış, cidden düğünlerin aranan elamanı olacak adamdı. Bana dinlen diyordu ancak sabahtan beri pistten inmeyen asıl kişi oydu.

"Çiçek kapma zamanı!" diye bağırdığında bir kız, dikkatim dağıldı. Gencinden yaşlısına erkek kız demeden gelinin arkasında bir çember oluşmaya başladı.

"Çıkmayacak mısın?" dedi Barış.

"Cık," dedim umursamadan. "Çiçeği kapmam bir şeyi değiştirmeyecek."

"O ne demek?" dedi kaşlarını çatan Barış.

"Şu demek, sevgilim. Seninle her türlü evleneceğiz."

Barış'ın suratına büyük bir gülümseme yayıldı ve "Ağzından bal damlıyor," dedi. Yerinden ayaklanıp kol düğmelerini açtığında ve kollarını dirseklerine kadar sıyırdığında kaşlarımı çattım. "Ne yapıyorsun?"

"Çiçek kapacağım," dedi sahneye doğru ilerlerken. "İşimi şansa bırakamam." Gülerek onu seyrederken masadaki annesiyle göz göze geldim. Emine Hanım, hemen gözlerini kaçırmıştı.

"Atıyorum," dedi gelin. "Atıyorum..."

Barış'ın homurdandığını gördüm ancak ne dediğini işitmedim. "Atacaksan at be kadın," diye mırıldandım ben de sabırsızlıkla. Barış'ın yakalayıp yakalayamacağını merak ediyordum. Belki de yakalarsa düğünü erkene çekebilirdik. Bunu Barış'a söylemeliydim.

"Barış," diye bağırdım sesimi duyurmak için. "Yakalarsan planladığımdan daha erken evlenebiliriz!"

O an, ela gözlerindeki ışıltıyı fark ettim. Gerisini tahmin etmek kolaydı. Gelin çiçek buketini attığında Barış, bir maçtaymışcasına önündekileri devirerek çiçeği kapmıştı.

Onun düşürdüğü birkaç kişi ona ayıplarcasına bakarken ben kahkahalar atmakla meşguldüm. "Al bakalım," dedi bana ilerleyip çiçeği uzatan Barış. "Artık yarın evlenebiliriz."

Sözleriyle beraber dudaklarım açık kalmıştı.

Sahadakiler | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin