Onun canımı yakan sözlerinden sonra bedenimde adım atabilecek kadar bile güç kalmamıştı. Onun bana kal dediği yerde saatlerce oturmuş, bedenimdeki bütün su tükenene kadar ağlamıştım. Barış'ın sözleri bir ok gibi saplanmıştı kalbime ancak kalbimi en çok acıtan ise sözlerinde haklı olmasıydı.
Benim kaybedecek bir ailem yoktu, hiç olmamıştı.
Onu, Barış'ı kendi ailemin yerine koymuştum. O benim ailemdi, ben de onun tek ailesi olmak istemiştim. Onun ailesiyle yıllardır tanışmamın sebebi evlilik korkum değildi, Barış'ın benden başka bir ailesinin olduğunu kabul etmek istemememdendi.
Ama vardı.
Barış'ın bir ailesi vardı ve bu aileye ben dahil değildim; hiçbir zaman da dahil olamayacaktım.
Teknenin motor sesini işittiğimde aniden kafamı kaptan köşküne çevirdim. Barış, tekneyi çalıştırmıştı. Nereye gidiyorduk? Tatilimiz bitmiş miydi yoksa yolları mı ayırıyorduk?
Sessiz kaldım ve bakışlarımı telefona çevirdim. Telefonum rahatsız etme modunda olduğundan yapabildiğim tek şey candy crush oynamaktı. O şekerleri kalbimi kıranların kalbiymiş gibi kırıyordum.
"Evet, marinaya şimdi demir attım," dedi Barış tekneyi durdurduğunda. "Geleceğim oğlum, bırak evli adamların peşini artık." Kafamı ona doğru hızla çevirdim. Nereye gidecekti? Barış, kaptan köşkünden çıktığında merdivenlere yöneldi ancak ona seslendim ve ilerlemesini durdurdum.
"Nereye gidiyorsun?"
Bodrum'a onun için gelmiştim ve beni bir başıma bırakıp gidebileceğini mi düşünüyordu? "Kerem, abi bir dakika," dedi Barış ve kulağından telefonu çekti. "Bizim çocukların yanına uğrayacağım," dedi soğukça. "Gelmek ister misin diye sormadım çünkü onlardan pek haz etmediğini biliyorum." Suratıma acı bir gülümseme yayıldı. Kısaca gelmeni istemiyorum ama bunu söyleyemem demek istiyordu.
"Peki," dedim bakışlarımı kaçırarak. "Sana iyi eğlenceler."
O gittikten sonra bir müddet daha minderlerde uzandım, ardından aşağı inip bir şeyler atıştırdım, tekneyi bir ucundan diğerine dolaştım ve en sonunda sıkıntıyla ofladım. Barış, ne yapıyordu? Telefonum rahatsız etme modundaydı ve aramalara da kapalıydı. Beni merak edip aramış olabilir miydi?
Telefonumu rahatsız etme modundan çıkardım ve ardı ardına düşen bildirim sesleriyle suratımı buruşturdum. Barış'tan tek bir mesaj bile gelmemişti. Hangi cehennemdeydi? Barış'ın en sükse olduğu vakitlerdeydik ve biz kavgalıydık. O kalbi yaralı bir avdı ve dışarısı avcı kaynıyordu.
İnstagram'a girdim ve fake hesabımdan onun nerede olduğunu yazabilecek bütün magazin sayfalarında dolaştım. Barış'ın ve takımdan birkaç kişinin fotoğrafları basına düşmüştü. Barış, kafasını önüne eğmiş kadehindeki içkiyi yudumluyordu. Suratı asıktı. Birkaç hayranla da fotoğraf çekinmişti. Storyleri üstün körü kaydırmaya devam ettim ve en sonunda, dikkatimi çekende durdum.
Barış bir kadınla el sıkışıyordu. Sıradan bir kadın değildi. Vakti zamanında adının aşk dedikodularına karıştığı oyuncuydu bu. Asılsızdı ancak zamanında canımı çok sıkmıştı. Oyuncu bile tanışmıyoruz diye açıklama yapmak zorunda kalmıştı.
Kızlar, tanışmıyoruz diyorlardı; tanıştıklarına göre bu iş tamam mı?
Okuduğum yazı ile kaşlarım çatıldı ve bir sonraki storye geçtiğimde kan beynime sıçradı. O kadın, Barış'ın yanına oturmuştu! Sinirle bir o yana, bir bu yana adımladım. Delirecektim.
Selam, güzelim. Bodrum'daymışsın. Çocuklarla biz de Bodrum'a kaçmıştık bu haftasonu için. Canının sıkıldığını tahmin edebiliyorum. Bize katılmak ister misin?
Mesaj, lisedeki en yakın arkadaşlarımdan birinden gelmişti.
Merhaba, Çiğdem. Çok isterdim ancak insan içine karışıp fotoğraflanmak istediğimden emin değilim.
Çiğdem mesajımı hızla cevapladı.
İnsan içinde değiliz ki! Erkek arkadaşımın teknesindeyiz ve birazdan açılacağız. Çok kişi değiliz yani. Senin için telefonlarına bile el koyabilirim.
Barış'ın sarf ettiklerine ve beni burada öylece bırakıp eğlenmeye gitmesine hâlâ kızgındım. Onun gelip beni affetmesini sefil bir şekilde beklemeyecektim.
Tam olarak neredesiniz?
Marinanın sonuna doğru ilerle ben seni bulurum.
Üstümdekilere kısaca bir göz attım. Askılı haki rengi bol bir elbise vardı. İdare ederdi. Tekneden dışarı adımladım ve aklıma gelenle telefonumu açtım.
Barış bir arkadaşımın teknesiyle açılacağız. Büyük ihtimalle sen dönmeden dönerim ancak haberin olsun.
Mesajı yazdığım gibi telefonu rahatsız etme moduna geri aldım.
⚽️
"Lütfen yapma," dedim Cenk'e. "Yalvarırım."
Cenk'in suratına geniş bir gülümseme yayıldı. "Gören de kartlarını değil canını istedim sanacak."
Ona ters ters bakıp kartlarıma sarıldım. "Of başkasının kartını alsana, benim bitirmeme çok az kaldı!"
"O yüzden istiyorum ya akıllım," dedi Cenk ve kartlarımı vermem için elini uzattı. Çiğdem'in arkadaşlarıyla beraber Uno oynuyorduk. Kalabalık değildik. Benimle beraber altı kişiydik. Cenk ise Çiğdem'in sevgilisinin kuzeniydi ve kalan son iki kartımı almak isteyen bir haindi.
"Mızıkçılık yapma, Deren," dedi Çiğdem'in kardeşi Çisem. "Uno oynarken içinden bir canavar çıkıyor." Söylediklerine gülüp kartlarımı Cenk'e uzattım ve onun neredeyse otuz tane olmuş kartlarını aldım. "Sen de biraz canavarlaşsan iyi olur, Çisem. Unuttun mu, en az kazanan denizi boylayacak."
Evet, iddiaya girmiştik. Uno'da en az kazanan gecenin bu saatinde denize atılacaktı. Çisem, Burak'ın göğsüne sindi. "Sevgilim benim yerime atlar, öyle değil mi?"
"Hey," diye atladı Cenk. "Sevgi gösterileri yasak. Hepimiz rakibiz."
"Of, tamam be atlarız," dedi suratını buruşturan Çisem. O an, parmaklarımda bir şey hissettim. Çiğdem bana gizlice kart uzatıyordu. +4 kartıydı. "Cenk'e," diye ağzını oynattı.
Birkaç kez daha oynadıktan sonra denizi boylayacak kişi Çiğdem'in sevgilisi Berk olmuştu. "Hadi atla," dediğinde Çiğdem, Berk'in suratında bir gülümseme belirdi. "Sensiz mi?" Berk, Çiğdem'i de çekip suya atladı.
"Su güzel mi?" diye laf attım Çiğdem'e.
"Kendin baksana," dedi Cenk ve saniyeler sonra sudaydım. "İntikamını alacağım, Deren," diyen Çisem de onu benim peşimden atmıştı. Burak da durmamış, Çisem'i kucaklayarak denize atlamıştı. Günün sonunda hepimiz denizdeydik ve bolca kahkaha atmıştık.
"Teşekkürler ama gerek yok," dedim bana tekneye kadar eşlik etmek isteyen Cenk'e. "Sen de sırılsıklamsın üşütmeden bir duş alsan iyi olur."
"Emin misin?"
Kafamı salladım ve tekneden inip ona el salladım. Çiğdemlerin teknesi bizimkinden çok uzak değildi. Üstüm hâlâ ıslaktı ve her yürüdüğümde ardımda izler bırakıyordum. Eğlenmiştim. Birkaç saatliğine her şeyi unutup eğlenmiştim ve şimdi gerçekliğime doğru adımlıyordum.
Teknenin önüne geldiğimde bağırıp duran Barış'ı ve onu sakinleştirmeye çalışan Kerem'i gördüm. Noluyordu? "Barış," diye seslendim. Suratı kıpkırmızı olmuştu. O kasvetli bakışları beni bulduğunda ağladığını fark ettim.
"Sen iyi misin?"
Cevap vermedi ancak koşarak bana sarıldığında kalp atışlarımız birbiriyle eşleşmişti.
Beğeni Sınırı: 150
Yorum: 75
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahadakiler | Barış Alper Yılmaz
Fanfic"Ankara Keçiörengücü'nün yıldızı Barış Alper Yılmaz, Galatasaray'a transfer oldu." Ona kariyerinin zirvesini yaşatan bu cümle, bizim ilişkimize dibi boylattı.