"İstemiyorum," dedim kafamı geri çekip dudaklarıma uzatılan kaşıktan kaçarken. "İstiyorsun," dedi tahin dolu kaşığı çekmeyen Barış.
İkimiz kahvaltı masasına oturduğumuzdan beridir, kaymaktan tut pekmeze kadar sevmediğim her şeyi sağlıklı olduğunu iddia ederek ağzıma tıkıyordu.
"Kusarım bak," diye tehdit ettim onu. "Kus," dedi omuz silkerek. "Üstüne kusacağım ama," dedim emin misin der gibi kaşlarımı kaldırıp tehdit eder gibi çatalımı ona doğrulturken. "İğrenmem ki." Gözlerimi devirdim ve el mecbur, uzattığı tahini yedim.
"Şundan da al bak," dedi ve tabağıma keçi peynirinden de koydu. "Yok bu kokuyor," dedim yüzümü buruşturarak. Kahvaltı tabağımdaki her şey normalde yemeyeceğim kadar sağlıklı kahvaltılıklardı ve bunun sebebi tabağımı bizzat Barış hazırlamış olduğundandı. "Burnunu kapayıp ye öyleyse," dedi zekasını kanıtlamak ister gibi Barış.
Sabrımı zorluyordu, az sonra onu boğazlayabilirdim çünkü böyle ilgili davranmasının tek sebebi varlığından bile emin olmadığımız bir bebekti.
Ona çatık kaşlarla bakarken umursamadan tabağımı doldurmaya devam etti. "Bakma öyle, yokluğumda kendine hiç iyi bakmamışsın. Sana güç gerek." Doğruydu. Onsuz geçen bir ayda dört kilo vermiştim.
"Ona değil, sana güç gerek," dedi masadaki tanımadığım bir kadın. "İki gün sonra depar atacak olan sensin." Sarı saçlara ve denizi andıran mavi gözlere sahipti. Çok güzeldi ve bu kadar güzel bir kadının Barış'ın yakınlarında olması özgüvenimi yerle bir etmişti. Barış'a döndüm bu kim der gibi ancak Barış, sarışın kadına bakıyordu.
"Diyetisyen Hanım," dedi gülerek. "Siz merak etmeyin, ben kendime gayet iyi bakıyorum."Çatalımı sinirle tabağımdaki domatese batırdım ve ağzıma atıp sinirle çiğnemeye başladım. İsminin Bade olduğunu öğrendiğim sarışın kadın ve Barış, Barış'ın diyet listesi üstüne konuşuyorlardı. Onları duymamak için ilgimi masadakilere yönelttim ve İsmail ile göz göze geldim. Ona gülümsediğimde ve "Merhaba," dediğimde ağzımı oynatarak o da aynısını tekrarlamıştı. Önündeki kahvaltılık çikolatayı gösterdi ve "İster misin?" dedi ağzını oynatarak.
Sanırım o da Barış'ın masadaki sağlıksız olan her şeyi önümden uzaklaştırdığını fark etmişti. Gülerek kafamı salladım ve fırlatması için avcumu açtım ancak İsmail küçük paketi attığında benden önce başkası yakalamıştı.
"Heyt be," diye yükselmişti Barış'ın yakalayışını gören Kerem. "Okan Hoca'ya söyleyelim, seni kaleye de alsın ara sıra."
"Aynen kanka," dedi umursamazca Barış ve çatık kaşlarıyla bana döndü. "Arkamdan iş mi çeviriyorsun?" Kafamı iki yana salladım. "Yok, gözünün önünde iş çeviriyordum ancak konuşmaya daldığından biraz geç fark ettin," dedim kollarımı göğsümde bağlayıp. "Diyet listem hakkında muhabbet ettik sadece," dedi Barış. "Et, ben etme mi dedim?"
Ona elimi uzattım ve "Çikolatamı verir misin?" dedim. "Olmaz, sağlıksız bu dedi," ve çikolatayı Kerem'e doğru fırlattı. O an, bir fısıltı işittim.
"Eyvah, kavga geliyor," demişti Kaan'ın yanındaki Aylin. Kaan ise onu susturmak ister gibi işaret parmağını kendi dudağına tutmuştu. Ona ters bir bakış atıp Barış'a döndüm. "Ama benim canım çekmişti," dedim nazlanarak. Barış bir bana, bir de çikolatayı attığı Kerem'e baktı ve en sonunda omuzları pes etmişlikle düşerken "Geri at," dedi Kerem'e.
Çikolatayı bana uzattığında sevinçle paketi açmış ve ekmeğime sürmeye başlamıştım. Hamileysem 9 ay boyunca Barış'ın sağlık naralarına maruz kalacaktım o yüzden şimdi doyasıya bütün sağlıksız şeyleri yemeliydim. Önümde iki gün vardı.
⚽️
"Otobüsle gitmek istediğinden emin misin?" dedi son bir kez Barış. "Federasyon ile konuşup bir araba ayarlayabilirdim." Kafamı iki yana salladım. "Benim için çocuklardan ayrı seyahat etmene gerek yok. İki saatlik yol hem, katlanabilirim."
Berlin'e diğer takım oyuncularının eşleri ve sevgilileri gibi federasyonun sağladığı bir otobüs ile gidecektim.
"O katlanabilir mi peki?" dedi Barış, karnıma bakarken. Göz devirdim. "Pes, ben de benim rahatımı düşünüyorsun sanmıştım!" Arkamı dönüp otobüsr binmek istediğimde kolumu tuttu. "Ne alaka kızım? Sana rahat edecek misin diye sordum, evet dedin. Şimdi de onu soruyorum işte. Sırayla.""Sen merak etme, anası rahatsa o da rahat olur," dedim ve kolumu kurtarıp otobüse hışımla bindim. Onun kahkahasını işittiğimde ne dediğimi ancak kavrayabilmiştim. Anası rahat mı, cidden mi Deren? Alnıma vurdum ve cam kenarına geçtim.
Otobüs oyuncuların yakınları ve görevliler ile dolmaya başladığında yanıma kumral bir kadın oturdu. "Merhaba," dedi suratını gördüğüm an tanıdığım Sinem. "Sinem ben, Hakan'ın eşiyim."
"Deren ben de," dedim sadece. "Biliyorum," dedi gülümseyen Sinem. "Barış'ın sevgilisisin." İkimizin arasındaki tuhaf durumu bir yabancıya anlatamayacağımdan "Evet," demekle yetindim. "Rahat olabilirsin," dedi Sinem. "Hakan bana bir şeyler çıtlatmıştı. İlişki dinamiğiniz hakkında az çok fikrim var."
Harika!"Sizi biraz bize benzetiyorum hem. Bizim ilişkimizde de kavga eksik olmazdı," dedi gülerek. "Gençlik aşkıydı bizimkisi de sizinki gibi, yetişkinliği beraber öğrendik."
"Peki, nasıl duruldunuz?" dedim merakla. "Çocuk falan olduğunda mı?""Yok," dedi acı bir şekilde gülümserken. "Çocuk haberi bizi iyice bataklığa sapladı. Ayrılık noktasına kadar geldik, birbirimizi rezil ettik ancak en sonunda hisler galip geldi."
Zoraki bir gülümsemeyle "Görmüştüm," dedim. "Buradan da dönülmez bile demiştim ancak başardınız, nasıl?""İstediğin kadar kır parçala, aşkın onaramayacağı bir şey yok."
Onun dediklerine, tecrübesine güvenmek istedim ve öyle de kabul ettim.
İnanıyordum ben de, aşkın iyileştiremeyeceği çok az şey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahadakiler | Barış Alper Yılmaz
Fiksi Penggemar"Ankara Keçiörengücü'nün yıldızı Barış Alper Yılmaz, Galatasaray'a transfer oldu." Ona kariyerinin zirvesini yaşatan bu cümle, bizim ilişkimize dibi boylattı.