chapter 8

2.9K 130 5
                                    

onsuz geçen bir ay, sessiz ve sakindi. finalleri vermiş, staja devam etmiş ve sonunda, sınıf birincisi olarak mezun olmuştum.

Onun da burada olmasını düşlerdim bir zamanlar ancak her düş gerçeğe erişemezdi. Üniversiteden arkadaşlarımla son kez sarıldım ve en kısa sürede görüşmek için sözleştik. Hepsi, ailelerinin yanına döndü ve ben ise yalnızlığıma çünkü ne doğumdan gelen ailemi ne de kazandığım ailemi elimde tutamamıştım.

Konferans salonunu terk ettiğimde, kalabalığın içinde uzun zamandır görmediğim o yüzü görmüştüm. Deniz Ereğli. Ankara'daki ilk arkadaşım. Ankara Keçiörengücü'nden teklif aldığında üniversiteyi bırakmış ve sahalara atılmıştı. Barış Alper Yılmaz ile yollarımın kesişmesinde büyük bir rol oynamış ancak hikayenin geri kalanında sayfalara karışıp gitmişti çünkü hisleri ağır basmıştı. Bana olan hisleri.

"Merhaba," dedim çekinerek. Deniz'in hisleri Barış ile kanlı bıçaklı olmasına sebep olduğundan arkadaşlığımızda zarar görmüştü ve artık seni hayatımda tutamam demiştim ona. "Merhaba," dedi gülümseyerek ve elindeki çiçek buketini bana uzattığında şaşırdım. "Tebrik ederim." İkinci kez düşünmeden çiçeği aldım ve "Teşekkürler," dedim.

Deniz, ensesini kaşıdı kararsızlıkla. "Deren, müsaitsen bir şeyler içelim mi?" Onun kadar kararsız kalmışken "İki eski arkadaş, eski günleri yad edelim istiyorum yanlış anlama," dediğinde rahatladım. Ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum, hissetmeyecektim. "Olur," dedim onun da böyle bir beklentisi olmadığını fark ettiğimde. "Arabam şurada," diye işaret ettiğinde beni yönlendirmek için elini sırtıma koymuştu ancak bir ses, yürümemizi engelledi.

"Hey, kameraya gülümseyin," dedi kameraman. O an, nolduğunu biz henüz kavrayamadan bizi fotoğraflamıştı. "Üniversite'nin sayfasında paylaşılacak," diyip ortadan kayboldu. Panikle Deniz'e döndüm. "İkimizin internete düşmesi dedikodulara sebep olmaz mı?"

Gülerek kafasını iki yana salladı. "Sandığın kadar bir ünüm yok, rahat ol," dedi Deniz rahatlıkla. "Senin de Barış'ın sevgilisi olduğun bilinmiyor, bir sorun çıkmaz."

"Eski sevgilisi," diye düzelttiğimde Deniz'in suratına büyük bir şaşkınlık yayıldı. "Ayrıntıları öğrenmek istiyorsan bana bir kahve ısmarlamalısın," dedim gülümseyerek. "Umarım büyük gazetelere satabileceğim kadar büyük bir dedikodu verirsin de kahvenin parasına değer," dedi alayla Deniz ve arabaya ilerledik.

⚽️

"Öyle işte," dedim olanları sonlandırırken. "Yürütemedik kısaca." Sıcak çikolatadan bir yudum aldım. Kahve sipariş etmiş ancak tadını beğenmeyerek yeni bir sipariş vermiştim.

"İnanamıyorum," dedi büyük bir içtenlikle Deniz. "Sizin birbirinize olan sevginiz o kadar büyüktü ki biteceğine hiç inanmazdım." Suratıma acı dolu bir gülümseme yayıldı. "İnan, biz de inanmazdık ama bir gün uyandığımda her şeyin çok fazla geldiğini fark ettim. İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden kavgalar etmeye başlamıştık. İlişki yaşamıyorduk da savaşıyor gibiydik. Onunla uyandığım her gün, diken üstündeydim. Birbirimizi seviyorduk ancak sevgimizi tüketmeye de başlamıştık ve günün birinde uyandığımızda birbirimizden nefret etmemek için bitirdik."

Onun suratına baktım, bütün art niyetinden uzak sadece bizim için üzgün görünüyordu. "Belki de senin ahını almışızdır," dedim gülerek. "Saçmalama," dedi kaşlarını çatarken. "Ah falan etmedim size."

"Senin etmen gerekmiyor ki canım, karma diyorlar buna." Suratımdaki gülümsemeyi görenler mutlu olduğumu sanabilirlerdi ancak için kan ağlıyordu. "Senin bana hislerini itiraf etmek için çağırdığın maçta tanışmadık mı biz, Barış'la? İçinde ukte kalmadım mı? Kaldım."

"Ve salak değilim, Deniz," diye ekledim. "Hislerini tahmin edebiliyordum ve yine de takım arkadaşına kapılıp gittim. Barış'ın ya da senin bir suçun bir günahın yok ama benim var. Hislerini görmezden geldim."

Deniz, durmadan titreyen elime uzanıp tuttu. "Çünkü bana sevgi borcun yoktu, Deren. Seni beni değil de Barış'ı seçtin diye suçlayamam, kimse suçlayamaz." Gözlerim doldu. Ve o an fark ettim, kendime bile itiraf edememiştim ancak ben yıllarca kendimi suçlamıştım. Deniz'in hislerinden haberdarken Barış'a şans vermiş, Barış kariyer basamaklarını tırmanırken Deniz'in olduğu yerde saymasını seyretmiştim. Barış ile mutlu olduğum her an, içten içe kırdığım bir kalbin yasını tutmuştum.

"Özür dilerim," dedim birden ve Deniz'e sarıldım sıkı sıkı. Deniz'e üzüldüğüm için mi sarıldım yoksa kendim ihtiyaç duyduğumdan mı bilmiyordum ancak dakikalarca öyle durduk. Ağlayacak bir omza ihtiyacım vardı.

Gözyaşlarımı silerek ondan ayrıldım ve "Umarım dedikodum kahveye değmiştir," dedim alayla. "Değdi değdi."

O sırada telefonum çaldı. Glown Medya. Staj yaptığım köklü bir medya kuruluşuydu. Kariyerime de orada devam etmeyi planlıyordum. "Efendim?" dedim merakla.

"Tebrikler Deren," dedi halkla ilişkiler uzmanı Sıla. "Türkiye - Viyana maçında görev alacak gazetecilerden birisi seçildin!"

Türkiye - Viyana maçı demek, Barış demekti.

Sahadakiler | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin