Teklifi kabul etmemiştim çünkü onunla karşılaşma riskini göze alamamıştım ancak o an elimden telefonu çekip alan Deniz, memnuniyetle takımın bir parçası olacağımdan ve heyecan anında yanlışlıkla reddettiğimden bahsedip telefonu kapamıştı.
İşte, şimdi Almanya topraklarındaydım.
"Deren, odalara yerleşelim sonra da bir etrafı turlarız," dedi Refa. Refa, spor muhabiriydi ve ben işi öğrenmek için ona eşlik eden çaylağıydım. "İstersen seni tanıdığım birkaç futbolcuyla da tanıştırırım."
"Teşekkürler," dedim gülümseyerek ancak futbolculara yaklaşmak bile istemiyordum. Onunla aynı oteldeydik, doğrusu bütün futbol takımından tut gazetecilere kadar federasyon hepimizi aynı otele doldurmuştu. İki adımımdan birinde bir Türk'e denk geliyor, Barış'ın ne kadar hayvani olduğunu işitiyordum ve bu yorumların sahiplerinin çoğunlukla kadınlar olması damarlarıma kıskançlık pompalıyordu.
Odama çıktım ve çantamı bir köşeye atıp yatağa oturdum. Maç, yarın akşamdı. Refa ile ben ise bu öğleden sonra uçağa binmiş ve akşam Almanya'ya ulaşmıştık. Refa'dan mesaj gelmesi beklerken twitter'a girdim.
Barış alper, tam olarak saçımı çekip kaçan, defterimi karalayip beni sinirden ağlatan,beden hariç tüm dersleri zayıf ama öğretmenlerin de çok sevdiği şeytan tüylü o çocuğa benziyor.
Tweet'i gülümseyerek okudum. Barış'ın anlattıklarına göre de cidden öyle biriydi küçüklüğünde.
Yıllardır karadenizli erkeklere demediğini bırakmayıp 2 gündür barış alper öven kızların yüzsüzlük
Kahkaha attım. Cidden, Barış ile tanışmadan önce Karadenizli erkekler hakkında atıp tutardım ancak haksız da çıkmamıştım çünkü sütten ağzım yanmıştı.
Allah bilir kimin gecelerini süslüyorsundur, Barış.
Bir zamanlar benimkiniydi.
Sence sadece tek kişiyle yetiniyor mudur? Vardır en az üç kişi.
Kaşlarım çatıldı. Barış'ın nasıl bir imaj oluşturduğunu bilmiyordum ancak üç yıldır sadece hayatında ben vardım. Artık değil. Bundan sonra nasıl bir hayat sürer, bilmiyordum.
Refa'dan mesaj geldi. İnip otelin restoranında yemek yemeyi teklif etmişti. Eşofmanlarımı çıkardım ve siyah kot pantolonla leopar desenli straplez bir bluz giydim.
Odadan çıktım ve asansöre bindim.Lobi katına geldiğimde kafam eğik bir şekilde asansörden indim çünkü ne Barış ile ne de diğer Galatasaray'ın futbolcularıyla karşılaşmak istemiyordum.
"Deren," dediğinde o iç yakan ses, dondum kaldım. Barış Alper Yılmaz, bütün çekiciliğiyle karşımdaydı. İkimizin ayrılığının onu kötü etkileyeceğinden korkmuştum ancak hâlâ aynıydı ve eskisinden bile daha iyi oynuyordu. "Merhaba," dedim adeta fısıldayarak. "Senin burada ne işin var?" Barış'ın gözlerinde gördüm, ona geri döndüğümü düşünüyordu. Red mi etmeyi planlıyordu peki?Aceleyle boynumda asılı olan gazeteci kimliğini gösterdim. "Şirketle geldim," dedim yanlış anlaşılmalar yaşanmadan. Elimi boynuma götürdüm kararsızlıkla. "Tebrikler bu arada, Gürcistan maçında çok iyi iş çıkardın."
"Teşekkürler," dedi düz bir ifadeyle. Bana gülümsemeyi bile çok görmüş olabilir miydi? "Sana da tebrikler mezun olmuşsun," dedi havadan sudan konuşur gibi. Oysa ki mezuniyetimi henüz ben mezun olmadan nasıl kutlayacağıyla ilgili bin fikri vardı bir zamanlar. "Sağol." Öyle boş boş baktık bir müddet birbirimize. Gitmek için hareketlendiğimde yeniden konuştu. "Deniz ile barışmışsınız," dedi birden. "Sen nere—"
"Üniversite'nin instagram hesabından," diye açıkladı. "Takip ediyormuşum neden bilmem, anasayfama düştünüz." Kafamı salladım anladım der gibi.
"Gitmem gerek benim, arkadaşım bekliyor," dedim Deniz konusuna değinmeden. Sadece önümden çekildi ve ben de onu geçip gittim.⚽️
"Yüksek," diye seslendi Refa arkamdaki birine. Sesi öyle yüksek çıkmıştı ki suratımı buruşturdum. "N'aber?" dedi sarışın bir adamla tokalaşırken. "İyidir, senden?" dedi sarışın. "İyiyiz biz de maç için görevlendirildik işte. Sana benim çırağı tanıtayım."
"Deren Erez," dedim yapmacık bir gülümseyle elini sıkarken. "İsmail Yüksek," dediğinde neden suratının bu kadar tanıdık geldiğini anladım. İsmail, milli futbolcuydu. "Refa gibi spor muhabiri mi olacaksın?" diye sordu karşımdaki sandalyeye geçtiğinde. "Yok," dedim. "Siyaset ile daha ilgiliyim."
"İleride avukata ihtiyaç duyacaksındır öyleyse," dedi eğlenen bir sesle. "İhtiyacın olursa falan ben de avukat çok." Refa, kulağını çekiştirdi sonra da eliyle masaya tıklattı. "Allah korusun."
Onun bu hallerine güldüm ve fakat gülüşüm dudaklarımda uzun süre can bulmadı çünkü bana nefret dolu bakan ela gözler hevesimi kursağımda bıraktı. Ona aldırış etmeden makarnamdan bir çatal daha aldığımda aniden boğazıma yükselen sıvıyla hızla ayaklandım ve lavoboya koştura koştura gittim.
İçim çıkana kadar kusarken tek düşündüğüm, onun nefret dolu gözleriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahadakiler | Barış Alper Yılmaz
Fiksi Penggemar"Ankara Keçiörengücü'nün yıldızı Barış Alper Yılmaz, Galatasaray'a transfer oldu." Ona kariyerinin zirvesini yaşatan bu cümle, bizim ilişkimize dibi boylattı.