22

269 30 90
                                    

Heyecan ve çekişmenin zirve yaptığı bir bölüm sizi bekliyor.
İyi Okumalar 💕

22.BÖLÜM

Sonunda Çelebi ile o evden, o karanlığın ve gerilimin pençesinden kurtulmuştuk. Hava serin ve temizdi, sanki ciğerlerime dolan her nefeste özgürlüğü hissediyordum.

Çelebi yanıma yaklaştı ve gülümseyerek "Sayende az önce hayatımın en stresli saatlerini geçirdim," dedi.

Alaycı bir şekilde karşılık verdim: "Babandan bu kadar korktuğunu bilmiyordum."

Ciddi bir ifadeyle bana doğru adım attı "Ben kendim için değil, senin için korktum. Babam seni görseydi... Bunu düşünmek bile istemiyorum,"

Sesindeki endişeyi ve samimiyeti hissedebiliyordum. Konuyu değiştirmek istedim: "Ee! dün gece bir anda neden ortadan kayboldun?"

Çelebi bir süre sessiz kaldı, sonra derin bir nefes alarak cevap verdi: "Acil bir işim çıktı. Yoksa seni asla yalnız bırakmazdım. Bir de telefonum yanımda değildi, o yüzden cevap veremedim."

Açıklamasını kabul ettim, ama yine de içimde bir şüphe vardı.Bunu, ona belli etmemeye çalışarak, "Anladım," dedim. "İyi o zaman, ben eve gidiyorum. Sana iyi akşamlar."Onu geride bırakıp yürümeye başladım.

Tam uzaklaşmışken arkamdan seslendi "Akşam yemeğine ne dersin?"

Bir an durup ona döndüm, kaşlarımı hafifçe kaldırarak, "Akşam yemeği derim," diye alaycı bir şekilde karşılık verdim.

Çelebi güldü, sanki cevabı zaten biliyormuş gibi. "Nehir, lütfen birlikte akşam yemeği yiyelim," dedi, bakışları daha yumuşaktı şimdi.

Onunla akşam yemeği fikri aslında cazipti, ama kolayca kabul ettiğimi düşünmesini istemiyordum. Biraz tereddütle, "Bilemeyeceğim," dedim. Sesimdeki mesafeli tonun etkili olmasını umarak ekledim, "Belki yine acil bir işin çıkar, uğraşmak istemem."

Çelebi hemen yanıma geldi ve elini omzuma koydu. "Nehir," dedi gözlerimin içine bakarak. "Sen benim en acil, en önemli işimsin.O tek seferlik bir durumdu"

Sözleri beni şaşkına çevirdi.Bu kadar açık ve net bir ifade beklemiyordum. "Bu söylemlerin çok abartı değil mi sence de? İnandırıcılıktan uzak,"

Çelebi, gözlerimin içine bakarak, derin bir duyguyla konuştu: "Sen kendini dışarıdan görmediğin için bu söylediklerim sana abartı geliyor."dedi.

Yine iltifatlara başlamıştı. Daha fazla ileri gitmesin diye, konuyu değiştirmeye çalıştım: "Neyse, sen daha fazla iltifat etmeden biz yemeğe gidelim."

Teklifini kabul etmemle Çelebi'nin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Hadi gidelim!" dedi, sesi neşeliydi.

Birlikte arabasına bindik ve şehrin ışıkları altında yola çıktık. Fakat içimdeki huzursuzluk geçmemişti. Bahri'nin sesi, o gergin anlar ve Çelebi'nin endişeli bakışları hâlâ aklımdaydı.Aramızda ağır bir sessizlik oluştu.

Çelebi birden sessizliği bozdu: "Eee, söyle bakalım eve girmeyi nasıl başardın?" diye sordu.

Camdan dışarıyı izlerken hafifçe gülümseyerek, "Meslek sırrı," dedim.

Çelebi de güldü. "Meslek sırrı mı? Duyanda daha önce hırsız gibi bir eve girmişsin sanır," diye takıldı.

Ona dönüp gözlerimi kısarak, "Girmedim mi?" dedim. "Hem de seninle beraber."

𝗞𝗜𝗦𝗔𝗦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin