31

115 15 143
                                    

Heyecanın giderek yükseldiği bu bölümde, beklenmedik gelişmelerle karşılaşacaksınız.Olaylar hiç tahmin etmediğiniz şekilde gelişecek.
İyi okumalar ❣️

⚡31.BÖLÜM⚡

Kendimden emin adımlarla onlara doğru yürürken, içimdeki gerginliği bastırmaya çalışıyordum. Her adımda kararlılığımı toplarken, tam o sırada Çelebi'nin güçlü eli koluma sertçe yapıştı.

Beni geri çevirdiğinde yüzündeki o sahte, donuk gülümsemeyle göz göze geldik. "Hayatım, sonunda geldin, ben de seni bekliyordum," dedi, sesi incelikle örtülmüş bir sertlik taşıyordu. Oynadığı rolün altındaki rahatsızlık apaçık ortadaydı.

Kaşlarımı çatarak ve şaşkın bir sesle, "Anlamadım?" diye sordum.

Çelebi, alaycı bir tonla kulağıma eğildi, sesi alçak ama keskin bir öfkeyle doluydu. "Kızım, sen kafayı mı sıyırdın? Ne işin var senin burada?" dedi. Sözleri tenime soğuk bir dalga gibi çarptı, içimdeki huzursuzluğu körükledi.

Öfkem bir anda yükseldi, kalbim hızla çarpmaya başladı. Gözlerine dik dik bakarak, "Sana ne," diye tısladım ve Bahri'ye doğru tekrar adım atmaya çalıştım.

Kafamdaki kararlılık her şeye rağmen beni ileri itiyordu, ama Çelebi'nin güçlü kolları beni yerimde tuttu. Yüzündeki maskenin arkasında, insanlara karşı oynaması gereken role sadık kalmaya çalışıyordu.

Kalabalığın bizi izleyebileceği korkusuyla sesini biraz daha yumuşatarak, "Özür dilerim hayatım, telefonuna cevap vermediğim için beni affet," dedi. Sözcükler o kadar sahteydi ki, aramızdaki gerginlik kulaklarımda yankılandı.

İçimdeki çelişkiler gitgide büyüyordu. Çelebi'nin bu sahte oyunu ile Bahri'ye karşı hissettiğim kararlılık arasında sıkışmıştım. Çelebi'nin beni uzak tutmaya çalışmasının ardında ne yattığını bilsem de, içimdeki öfkeyi bastırmak her geçen saniye zorlaşıyordu.

Sonunda Çelebi, kolumdan kavrayarak beni Bahri'nin yanından zorla uzaklaştırmayı başardı.

Merdivenlerden yukarı çıkarken kalbim hızla çarpıyordu, onun zorlayıcı tavrı beni daha da kızdırıyordu. Üst katta kimse yoktu, alt kattaki davetlilerin gürültüsü bize ulaşamıyordu.

Çelebi, aniden kolumu bıraktığında beni tam karşısına aldı, nefesi hızlanmış, gözleri öfkeyle parlıyordu.

"Sen delirmişsin! Nasıl babamın karşısına çıkarsın?" diye bağırdı.

Onun bu tavırları o kadar tanıdıktı ki, bir an Merih'le aynı kişiyi izliyormuş gibi hissettim. Her ikisinin de bu kontrolcü, tahammülsüz halleri artık canıma tak etmişti.

İçimde biriken öfke yüzüme vurdu, artık kendimi tutamıyordum. "Sana ne!" diye patladım. Sesim titriyordu ama kararlıydı. "İster çıkarım, ister çıkmam. Bu seni asla ilgilendirmez!" Gözlerine dik dik baktım, öfkemi açıkça görsün istiyordum.

Çelebi'nin yüzünde acı bir tebessüm belirdi, ama bu gülümseme beni daha da sinirlendirdi. Sanki her şeyin kontrolü onda gibi alaycı bir tavırla, "Kesin sen babamın karşısına çıkıp hesaplaşacağını falan sanıyorsun," dedi. "Ama yanılıyorsun. O seni buraya çağırdı, en güçlü olduğu yere. Neden? Çünkü seni alt etmek için."

Gözlerindeki karanlık, içimdeki şüpheleri daha da büyütüyordu. Sözleri gerçek olabilir miydi? Ama ben vazgeçmeyecektim. Öfkemi bastırıp derin bir nefes alarak,

"O beni alt edemez. Ben herkesin içinde onu alt edeceğim," dedim. Sesimdeki kararlılık, içimdeki korkuları gölgelemeye yetiyordu. Beni bu noktaya getiren her şeyin intikamını almak zorundaydım.

𝗞𝗜𝗦𝗔𝗦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin