25

196 22 82
                                    

Her karakterin hislerine ortak olacağınız bir bölüm sizleri bekliyor. Keyifli okumalar 💕

25.BÖLÜM⚡

Merih'e aşkımı itiraf ettikten sonra, içimi tarifsiz bir huzur kaplamıştı. Sanki kalbimdeki fırtına dinmiş, yerini sonsuz bir sakinlik almıştı.Artık kalbim sadece benim değil, onun için de atıyordu.

Kanepede birbirimize sarılarak uykuya dalmıştık. Başımı göğsüne yasladığımda, kalbinin ritmi kulaklarımda yankılanıyordu, sanki dünyadaki en güvenli limandaymışım gibi bir hissediyordum. Her atış, aramızdaki bağı daha da derinleştiriyordu. Merih'in eli saçlarımda dolaşıyor, burnunu başıma yaslamış, huzur içinde uyuyordu. O kadar yakındık ki, nefesi tenime dokunuyor, varlığı ruhumu sarıyordu.

O an, dünya sadece ikimizden ibaretti. Zaman durmuştu, sanki her şey onun nefesi ve kalp atışlarında eriyip gitmişti. Sadece onun sıcaklığı, kokusu, sessizliğin içinde yankılanan kalp atışları... Bu anı ömrüm boyunca kalbime kazıyacaktım, çünkü bu his sonsuzdu, asla unutulmayacak kadar derindi.

Gözlerimi yavaşça araladığımda, Merih'in gözlerinin üzerimde olduğunu fark ettim. Yüzünde sakin ama derin bir gülümseme belirmişti. O bakışlar, içimde sıcacık bir huzur dalgası yarattı. "Günaydın," dedi yumuşacık bir sesle.

Ben de gözlerimin içine yerleşen bir tebessümle "Günaydın," diye karşılık verdim.

O an, sanki dünyada sadece ikimiz vardık. Zaman durmuş, her şey sessizlik ve dinginlikle örtülmüştü. Merih, nazik parmaklarını saçlarımda gezdirmeye başladı. "İlk defa bu kadar huzurlu uyudum," dedi, sesi öyle samimi, öyle içtendi ki, sanki yüreğime dokunuyordu.

Ben de içimde hissettiğim o huzurla hafifçe gülümsedim. "Ben de," diye fısıldadım.

O anın büyüsü içime işliyor, sanki tüm sorunlarım, endişelerim eriyip yok oluyordu. Sadece Merih ve ben kalmıştık, bu dünyanın dışında, bambaşka bir yerde, tamamen birbirimize ait.

Merih, yavaşça yanağıma doğru eğildi, dudakları neredeyse tenime dokunacakken, o an sarsıcı bir şekilde telefonum çalmaya başladı. Ekrana baktığımda Çelebi'nin adı yanıp sönüyordu. İçimde bir huzursuzluk belirdi, bu anın bozulmasını hiç istemiyordum, ama Çelebi'ye cevap vermem gerektiğini biliyordum. "Alo, Çelebi?" diye sordum, sesim istemeden tedirgin çıkmıştı.

Merih, yanımdan uzaklaştı, gözlerinde hafif bir hayal kırıklığı ve bıkkınlık belirdi. Alnını kaşıdı ve hüzünlü bir mırıltıyla, "Yeter be, bir nefes aldır artık," dedi. Sesindeki sabırsızlık, içimde ince bir sızı bıraktı.

Çelebi'nin sesi telefonun diğer ucundan heyecanla yükseldi: "Güzelim, çabuk aşağı in, seni bekliyorum!"

Ne olduğunu anlayamadan şaşkınlıkla, "Ne? Aşağıda beni mi bekliyorsun?" dedim.

Çelebi gülerek, "Evet, hadi çabuk ol," dedi ve telefonu aniden kapattı.

Merih'e döndüğümde yüzünde bıkkın bir ifade belirmişti. "Yemin ederim, sakız gibi yapıştı mı bir daha bırakmıyor," dedi hafif bir öfkeyle, kaşlarını çatarak.

İçimdeki karmaşaya rağmen, ona üzgün bir bakış atarak, "Benim çıkmam gerek. Sen de kahvaltını yap ve ilaçlarını almayı unutma," dedim, sesimde hafif bir suçluluk vardı.

Hazırlanmak için odama yönelirken Merih'in arkamdan söylenişini duydum: "Benim hastalığımın nedeni Çelebi. Bu gidişle onun yüzünden sinir hastası olacağım." Sözlerindeki karamsarlık, içimde bir anlık buruk bir duygu yarattı ama ona bir şey diyemedim.

𝗞𝗜𝗦𝗔𝗦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin