Gözlərimi açtığımda hala soğuk zemindeydim. Burası çok soğuktu. Öksürmeye başladığımda kapının ardından sesler gelmeye başladı.
"Abi iyi misin? Abi?"
"Kaan iyi misin?"
Kendime gelmeye çalışarak tüm gücümle yerden kalktım ve kapıya geldim. "İyiyim. Merak etmeyin. Size bir şey yaptı mı?"
"Hayır. Biz iyiyiz. Abi geliyo." Geliyomu?
Hemen geriye doğru gitmeye başladım. Yine mi dövücekti beni? Hayır. Bu sefer izin vermiycektim. Kapının açılmasıyla içerisi aydınlandı. Karşımdaki hayvan, insanlıktan uzak mahluk ise bana bakarak alayla sırıttı ve "hadi seni yolcu edelim" dedi.
Kenara çekilip yolu açmasıyla dışarı çıktım. Oh be sıcak hava. Orada donuyordum.
Kapıyı kapatıp hemen yanıma geldi. "Kimseye anlatmiycaksın. Unutma sen orada olsan bile kardeşin burada olucak. Ona bir şey olmasını istemeyiz değil mi?" Beni tehdit ediyordu ve bu benim sinirlerimi tavana çıkarıyordu. Biraz daha böyle sırıtmaya devam ederse çakıcam ağzına o olucak.
"Anlaşıldı mı?" Ona cevap vermek istemediğimden sadece başımı olumlu anlamda salladım. Yanımdan ayrıldığında Can koşarak yanıma geldi ve sarıldı bana. Beni o kadar çok dövmüştü ki, Canın sarılmasıyla vücuduma ağrı girmiş ve ağzımdan bir inilti çıkmıştı.
Can hemen benden ayrılıp endişeyle yüzüme bakmaya başladı. "Abi gerçekten iyi misin?"
"Evet. Benim gitmem gerek. Telefonum nerede?" Tam o an hizmetçilerden biri yanımıza yaklaşarak telefonumu bana uzattı. Telefonumu alıp açtığım da 27 cevapsız çağrı vardı. Hepiside aile fertlerimdendi.
Duyduğum ayak sesleriyle bakışlarımı oraya çevirdim. Gelen Okandı. Elinde ilk yardım çantası vardı. "Yaralarına merhem süreriz diye getirdim." dedi.
"İyi yapmışsın." Elindeki ilk yardım çantasını alıp salona geçtim. Tabii ki eve böyle gidemezdim. Yoksa her şeyi anlarlardı, ki zaten anliycaklardı.
Koltuğa oturup ilk yardım çantasını açtım. İçinden malzemeleri çıkarırken Can izin vermemiş ve çantayı eline alarak gerekli malzemeleri çıkarmıştı.
Bir kaç dakika öylece susarak oturduk ve Can yüzümdeki kurumuş kanları temizleyip dudağımın kenarına küçük yara bandı yapıştırdı.
Tüm iş bittikten sonra kalkıp "kendinize dikkat edin. Hoşçakalın" dedim. Can dayanamamış ve yine bana sarılmıştı. "Seninle daha sonra konuşucaz. Ne yaptığını anlatıcaksın bana." Başını olumlu anlamda sallayıp benden ayrıldı.
Okana dönüp "Can sana emanet. O kendini koruyamaz." dedim. Evet. Can ne kadar öfkeli biri olsa bile asla babama vurmazdı. Daha doğrusu vuramazdı. Korkardı o. Daha kötü şeyler olmasından korkardı.
Kapıya gelip evden çıktığımda taksi durdurdum ve hemen taksiye binip evin adresini söyledim. Yol boyu sürekli aileme nasıl bir açıklama yapacağımı düşünmüştüm.
Eve vardığımda parayı ödeyip indim taksiden. Hemen bahçeye girip kapıyı çaldım. Kapı bir kaç saniye sonra açılmıştı. Kapıyı açan Soner abimdi.
"Abicim neredeydin sen? Kaç kez aradık seni neden açmadın? Hem bu yüzünün hali ne senin?"
Baya zorlu bir konuşma olucaktı anlaşılan. Bir süre boş-boş ona baktığımda kenara çekilip yol verdi bana. İçeri geçip ayakkabılarımı çıkardım.
"Neredeydin sen? Öldüm meraktan yaa" başımı kaldırıp konuşan Koray abiye baktım. Lan ne bu drama?
"Geldim işte." Verdiğim kısa cevapla Soner abim sinirlenmiş olucak ki "lan sana neredeydin diye soruyoruz verdiğin cevaba bak. Ne kadar endişelendik haberin var mı?" diye sesini yükseltti. Endişelenmek. Vay be. İlk defa kardeşinden başka biri benim için endişeleniyordu.
"Eski evime gitmiştim. Canı özlemiştim ve onunla buluştum." Umarım yüzümün halini sormazlar. Ne saçmalıyorum ben? Tabii ki sormadan bırakmazlar. Ya ne yapıcam?
"Yüzüne ne oldu?" İşte şimdi geldik zurnanın zort dedigi yere. Ne diyecektim? Ne yapmalıydım?
Onları geridə bırakarak salona geçtim. Salonda kimse yoktu. Koltuklardan birine geçip rahat bir şekilde oturdum. Biraz zaman kazanmaya ihtiyacım vardı. Hah buldum.
"Gelirken yolda serseriler önümü kesti. Paramı istediler. Vermeyince de dövdüler işte." Kesinlikle yalan. Serseriler beni dövemez. Hepisini ağlatırım lan ben. Tamam ya o kadar da değil. Her neyse.
"Ne demek serseriler dövdü?" Evet asker olan Soner abimin huylarını öğrenmeye başlıyorum. Biraz mallığı vardı. Lan nesini anlamıyorsun?
"Bildiğin dövdü işte. Nesini anlamıyorsun?" Sorduğum bu soruya karşılık iç çekti ve "benimle böyle konuşamazsın yalnız." dedi.
"Yaa nasıl konuşa bilirim peki?" Galiba fazla oluyordum. Onlarda benden böyle bir haraket beklemedikleri için şaşkınlıklarını gizleyemediler.
"Kaan kendine gel. Karşında yaşıtın yok." Yaşıtlarımla böyle konuşmam zaten. Onlar böyle hiç bir şeyi anlamazsa direkt dalarım.
"O zaman sende kendine gel ve bana karışma." Bu sefer sesim gayet ciddi ve netti. Onun yüzündeyse anlamadığım bir ifade oluşmuştu. Bu ifade....galiba üzülmüştü. İyide neden? Yıllar sonra bulduğu kardeşine hemen ısınmışmıydı?
"Kaan bu yaptığın hiç hiş değil abicim" bunu diyense Koraydı. Bu sefer ona döndüm. Yüzüme alaylı bir gülümseme yerleştirip konuşmaya başladım.
"Ne o? Yoksa bana abicilik mi taslamak istiyordunuz? Üzgünüm eğlencenizi bozuyorum ama ben böyle numaralara gelmem."
"Ne numarası? Kaan benim tepemin tasını arttırma. Sen benim kardeşimsin. Tabii ki seninle ilgilenicem" vay vay vay. Soner abi iyice sinirleniyirdu. Peki bu benim umrumda mıydı? Tabii ki hayır. Eninde sonunda bırakıcaklar beni. Biliyorum ben. Hepisi birer yalancı. Onun gibi dövücekler beni. Ama bu sefer ben buna izin vermiycem.
"SEN BENİM ABİM DEĞİLSİN. Benim abim yok. Benim sadece tek bir kardeşim var. O da şuan evinde rahatına bakıyor. Siz benimle samimi ola bileceğinizi mi sanıyorsunuz? Yıllar sonra bulmuşsunuz şimdi gelip bana abicilik taslayamazsınız. Ben ne yaptığımı, kendimi savunmayı, birini dövmeyi iyi biliyorum. Benimle ilgileniyormuş gibi numara yapmayın. Gerizekalılar." Sesimi yükselterek konuştum ve ikisine de iğrenerek baktım. Ne iyi rol yapa biliyorlardı. Ama er geç yüzlerinde ki o maske düşecek ve gerçek yüzlerini göstericekler.
"KENDİNE GEL. LAFLARINA DİKKAT ET." Ses tonuda kalındı bunun. Tam bir asker mizajı vardı.
"O ZAMAN BANA KARIŞMAYIN" bağırarak kalktım ve merdivenlere yönelerek yukarıya çıktım. Kendi odama gireceğim sırada odasından çıkan Yağızı gördüm.
"İyi misin?" deminki sinirime karşın sakin bir ses tonuyla konuştum. "İyiyim sağol"
"Ateşini ölçtün mü yeniden? Yemek yedin mi? Gerçekten iyi misin?" Bu kadar çok soru sormama şaşırdığını gizleyemeyerek cevap vermişti. "Ateşim yok. Yemek yedim ve gerçəkten iyiyim" verdiği cevaptan sonra hiç bir şey söylemeyip odama geçtim. Sonuçta oda onların kanını taşıyordu. Onun için endişelensem bile bu onlar gibi olduğu gerçeğini değistirmiyordu.
BÖLÜM SONU
_______________________________________
Bölümü nasıl buldunuz canlarım.
Oy vermeyi unutmayın 🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Değişim
Horrorailesi tarafından sürekli şiddet gören Kaan ailesinin aslında öz ailesi olmadığını öğrenir. Acaba gerçek ailesi onu kabul edecek miydi? Veya o gerçek ailesini kabul ede bilecek miydi?