SIKMA CANINI ABİCİM

559 37 12
                                    

Saat 23:30 du. Uyumamıştım. Galiba Yağızda uyumamıştı. Demin onu kontrol etmek için odasına gittiğimde içeriden müzik sesi geliyordu. Çok duymadım ama müzik iyi bir müzikti.

Sahi ben neden bunu kontrol etmiyorum? Bir yerleri falan kırılır Allah korusun sonra benim başıma kalır. Kesinlikle merak ettiğimden değil yani.

Odamdan çıkıp Yağızın odasının önüne geldim. İçeriden yine müzik sesi geliyordu. Kapıyı yavaşca açıp içeriye girdim. Oha! Bu resmen gitar çalıyordu. Sesi de çok güzeldi. Şarkı söylüyordu lan bu. Şarkı...çok hüzünlüydü. Şarkıyı dinlemeye devam ettim.

Bir süre sonra şarkı bittiğinde siyah gitarını yanına koydu ve deminden beri kapalı olan gözlerini açtı. Beni görünce yine irkildi. Ve yine...gözlerinde korku vardı. Anlamıyorum ki, ben çok mu kötü gözüküyorum? Neden beni aniden görünce korkuyor bu çocuk? Neyse çocuk işte. ÇOCUK.

"Ne zaman geldin?" Nihayet gözlerindeki korku gitmişti.
"Demin geldim...sesin güzelmiş. Şarkının ismi ne?"

"Panic. Johnny Goth-panic. Şarkıyı sevdiğimden değil de sadece melodisini sevdiğimden çaldım" melodisini sevmişti. Oda benim gibi şarkılarda en çok melodiye dikkat ediyordu.

"Başka şarkı çalabiliyor musun?" Tabii ki sesimdeki soğukluğu kaldırıcak değildim.

"Evet. Çalayim mi?" Gülümsesem mi? Hayır ya. Gerek yok. "Çal bakalım" dedim ve yatağa geçip yanına oturdum. Siyah gitarını yeniden eline aldı. İlk önce parmaklarını tellerin üzerinde gezdirdi. Sonraysa şarkıyı çalmaya başladı. Buda hüzünlüydü. Ama güzeldi. Sesi de çok güzeldi. Kimin kardeşi öhm. Pardon yanlış düşünce.

Şarkıyı çalmaya devam ederken gözlerini kapattı. Böyle zevk alıyordu galiba gitar çalarken. Şarkıyı iliklerine kadar hissediyordu sanki.

Şarkıyı bitirdiğinde gözlerini açtı ve gitarını yeniden yanına koydu. Bana baktığında kaşları çatıldı. Neden? Ben canavar mıyım? "Sen güle biliyor muydun ki?" Gülmek? Ah şimdi fark ediyorum gülümsediğimi.

"Buraya ilk geldiğimde gülümsüyordum ya" tabii ki gülümseye biliyordum.

Yüzümdeki gülümsemeyi sildiğimde bu sefer o gülümsedi "doğru"

Bu çocuk şımarık değil ki. Neden buna öyleymiş gibi davranıyorlar? Gayet terbiyeli ve saygılı biri. "Sen gerçekten basketbol mu oynuyorsun?" diye sordum aniden. Başını evet anlamında salladı.
"O zaman neden boyun benden kısa?" Tabii ki onu sinir etmek istəmiştim. Neden bilmiyorum ama bu çocuk sinirlenince tatlı oluyordu. Eskiden Canın öfkesiyle uğraşırken çok yoruluyordum. Kardeşim her seyi dağıtıyor, hiç düşünemeyeceğim şeyler yapıyordu. Bunun sinirlenmesiyse aksine, tatlı geliyordu.

Hemen tek kaşını kaldırdı. "Ya abi yaa. Boyuma laf etme. Daha 17 yaşındayım ben." Aslında boyu çok iyidi. Saçlarını karıştırsam mı acaba? Çok mu ileri gitmiş olurum? Buldum.

Aklıma gelen fikirle saçlarını nazik olmayacak bir şekilde iki elimle karıştırıp onu geriye ittim. "Ya saçlarımı bozdun yaa" bu sefer sesi sinirliydi. Sesini yükseltmişti.

"Lan bana ne?" Dedigimde kalkıp odadaki büyük boy aynanın önüne geçti. Saçlarını düzeltmeye başladığında bu hali daha da komigime gitmişti. Kıkırdamaya başladığımda "gülme" diye söylenmeye başladı. Tabii ben onu ciddiye alır mıyım? Daha çok gülmeye başladım.

"Ya gülmesene" bir dakika. Bunun sesi neden ağlamaklı çıkmıştı? Gülmemi durdurup yataktan kalktım ve yanına gittim. Saçlarını düzeltirken onu omuzlarından tutup kendime çevirdim. Saçlarıyla uğraşmayı bırakıp dolu gözleriyle yüzüme bakmaya başladı. "Ne oldu? Tamam. Özülr dilerim. İyi misin?"

"Abi neden kimse gelmedi? Diğerleri nerede? Saat gece yarısı oldu ama kimse yok. Deminden beri Koray abime yazıp duruyorum ama açmıyor. İşleri çoktan bitmis olmalıydı. Onları geçti annem, babam ve yengem de yok. Kötü bir sey olmamıştır değil mi?" Yine boğazıma bir yumru oturmuş gibi hissediyordum. Ne söylemeliydim? Ne diye bilirdim?

"Gelirler birazdan. Sıkma canını abicim" dedim ve bir anlık gelen abilik hissi ile sarıldım ona. Yüzünü boynuma gömdü. Elimi saçına götürüp okşamaya başladım. "Endişeleniyorum. Bir şey olmuş gibi geliyor" boğuk sesiyle konuşup ayrıldı benden. Hızla yazı masasına yaklaşıp telefonunu aldı ve birini arayıp kulağına götürdü telefonu.

"Kimi arıyorsun?"

"Koray abimi" dedi. Bekledi. Bekledim. Bekledik. Ve hiç bir haraketlilik yoktu.

Evde yankılanan kapı ziliyle bir-birimize bakıp hemen kaoıya koştuk ve dışarı çıktık. Hızla merdivenle aşağıya indiğimizde Yağız kapıya yaklaşıp açtı. Her kes buradaydı. Anne ve babamızdan başka her kes şuan kapıdaydı. Yağız hemen Koray abime sarıldı. Bir yandan da koluna vurarak "neden aramalarımı açmadın? Öldüm meraktan" diye söylendi.

"Özür dilerim" her kesin yüzü solgundu. Gözleri kızarmıştı. Yağız bir şeylerin ters gittiğini anlamış olucak ki Koray abimden ayrıldı ve içeri geçtik. Yağız, ben ve Koray abim geniş koltuğa otururken, digerleri de tekli koltuklara oturmuşlardı.

"Abi annemler nerde? Ve neden böylesiniz?" Her kes bir birine bakmaya başladı. Hiç kimse konuşmayınca Yağız hepimizin yüzüne bakmaya başladı. Yanındaki bana bakıncaysa gözlerini büyütüp konuştu "sen biliyordun. Bir şey oldu ve hepiniz biliyorken bana söylemiyorsunuz. Sen de biliyordun. Beni geçiştirip durdun." Yüzünü yere çevirip bu sefer sert bir sesle "ne oluyor burada? Annemler nerede? Neden kimse konuşmuyor?" diye sonlara doğru sesini yükseltip konuştu.

"Yağız...annemler...onlar..." Koray abim konuşmaya başlamıştı.

"Onlar ne?"

"Abicim onlar ö-öldü."

Tüm aile Yağıza bakmaya başladığında Yağız kahkaha atmaya başladı. "Abi ben böyle şakaları yemem yalnız. Bana aannemleri getirin. Neredeler onlar?" İnanmıyordu. E gayet normaldi bu aslında.

"Yağız onlar gerçekten ö-öldü" Yağız başını iki yana sallamaya başladı. "Hayır. Şaka bu değil mi? Sen şaka yapıyorsun. Tamam. Savaş abim bana yalan söylemez. Abi o şaka yapıyor değil mi? Bir şey söyle"

Savaş abim derin bir nefes alıp "üzgünüm abicim" dedi.

"YA NE DİYORSUNUZ SİZ? NE SÖYLEDİĞİNİZİN FARKINDA MISINIZ? BENİMLE OYUN OYNAMAYIN" Ve Yağızın bağırması.

Her kes irkilmişti. Açelya yengem hemen konuşmaya başladı. "Yengecim...bak hepimiz üzgünüz. Sana daha önce söy-

"BANA SÖYLEMEDİNİZ. BANA HİÇ BİR ŞEY SÖYLEMEDİNİZ. BEN BU AİLEDEN DEĞİL MİYİM? B-BENİM DE ORADA OLMAM GEREKİRDİ." Yağızın ayağa kalkarak bağırmasıyla bu sefer Savaş abimde ayağa kalktı. Fakat o daha sinirli bir şekilde Yağızın üstüne gelip onun yakasından tuttuğu gibi kendine çekti. "HER KES ÜZGÜN GÖRMÜYOR MUSUN? HEPİMİZ ACIMIZI YAŞIYORUZ. SANA SÖYLESEYDİK NE OLUCAKTI? NE OLUCAKTI? BİZ SENİN İYİLİGİN İÇİN SÖYLEMEDİK."

Yağızı ittiğindeyse Yağız Koray abim ve benim aramıza düştü. Sonraysa ağzından hıçkırıklar çıkmaya başladı.
Koray abim hemen onu kendine çekip sarıldı. "Böyle yapmak zorunda değildin abi" deminden beri hiç bir şey söylemeyen Soner abimde Savaş abime dönerek konuşmuştu.

Yağız daha sesli ağlamaya başladığında Koray abimin de gözünden yaşlar akmaya başladı. "Tamam. Sakin ol abicim. Hadi gel. Yukarı çıkalım" Koray abim Yağıza destek olarak onu yukarı çıkardı.

Yengemde yukarı çıktığında bende kalktım. Merdivenlerle yukarı çıkıp Yağızın odasının önüne geldim. Kapıyı açtığımda içeride olmadığını gördüm. Muhtemelen Koray abim onu kendi odasına götürmüştür.

Yönümü değiştirip kendi odama geçtim ve yatağıma yatıp baş ucumdaki ışığı açtım. Ve tüm gece kafamdaki düşüncelerle geçti.

                    BÖLÜM SONU

_______________________________________

Bölümü nasıl buldunuz canlarım?

Oy vermeyi unutmayın 🤗

            

Büyük DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin