Dakikalar geçmiş, hepimiz aşağıya inmiş ve şuan Yağızla Savaş abimi beklemeye koyulmuştuk. Ama ne yalan söyliyim içimdeki o merak duygusu kendini bi salmamıştı. Acaba neler konuşuyorlardır diye düşünmeden de edemiyordum yani.
Aramızdaki etrafı geren bir sessizlik vardı. Yani en azından beni geren. Çünki şuan her kes bana bakıyordu. Bu çok rahatsız ediciydi. Her kes susmuş beni izliyordu. 'Lan daha önce hiç mi adam görmediniz?' diye sormamak için kendimi çok zor tutuyordum.
"Kaan sen ne okuyorsun yengecim?" Ve sonunda Açelya yengem konuşmuştu. Gergin ortam biraz daha yumuşarken yutkunmuş ve cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım.
"Hukuk okuyorum yenge" çekiniyordum aslında. İnsanlarla konuşmak hiç benlik değildi. Hem çdkiniyor hem de utanıyordum. Biriyle konuşacağım sırada strese giriyor ve gergin oluyordum. Sadece Canla rahat konuşa biliyordum. Ama bunlar...bana çok yabancı geliyordular. Sonuçta onlarla sadece 1 haftadır beraberdim. Bu birileriyle yakın olmak için çok az bir süreydi. Yani hala onlardan çekiniyordum.
"Vaaay. Karşımızda geleceğim avukatı duruyor ha? İyiymiş" ve böylece bir diğer konuşanda Koray abim oluyor. Hafif gülümseyip gerginlikten terlemiş avuç içilerimi pantalonuma sildim. "İyi bir yerlere geleceğine eminim yengecim" konuşan Açelya yengeme döndüğümde gülümseyerek bana baktığını gördüm ve nezaketen yine deminki gibi hafifçe gülümsedim. Aslı da onları uzun bir süre sonra böyle gülümseyerek görmek iyi hissettirmişti.
Merdivenlerden duyduğum adım sesleriyle oraya döndüm. Hatta hepimiz döndük. Savaş abim ve Yağız aşağıya iniyordu. Demek Savaş abim gerçekten göründüğü gibi değildi. Neden mi? Çünki Yağız istemeden hiç bir şeyi yapmayacak bir karaktere sahipti. O istemese kavga çıkartır ve yinede o odada kalırdı. Savaş abim onu nasıl ikna atmişse artık.
Masaya yakınlaştıklarında Savaş abim en başa ve Yağız da benim soluma oturmuştu. Ona dönüp baktığımda başını eğmiş olduğunu gördüm. Çökmüştü resmen. Ve bu görüntü kalbimde bir sızı yaratmıştı. Abilik duygusu işte napiyim.
Hep beraber konuşmadan yemeğe başladığımızda bir gözüm Yağızdaydı. Hem kendi yemeğimi yiyor hemde onun iyi beslenmesi için dikkat ediyordum. Ama hiç bir şey yemiyordu. Sadece bir tane küçük köfteyi almış ve deminden beri onunla uğraşıyordu. Diğerlerinin tabaklarına dalmalarını fırsat bilip masadaki sarma tabağını aldım ve Yağızın tabağına sarmaları koymaya başladım. Geri kalanını eski yerine koyduğumda Yağızın fısıltı gibi çıkan sesini dinledim. "Ben bu kadar yiyemem"
Hemen ona dönüp "basketbolcu değil misin? Yersin. Hadi beni daha fazla uğraştırma bak alırım ayağımın altına seni." Sesimin sert çıkmasına özen gösterip konuştum. Ama tabii ki fısıltıyla konuşmuştum.
"Dediğin gibi ben bir basketbolcuyum. Sen beni dövemezsin ben seni döverim" işte bunu söylemiycekti.
"Yakarım oğlum seni. Bak beni tanımıyorsun. Sabrımı zorlama. Kara kuşağım lan ben. Tek yumruğumla yere yığılırsın" sert bakışlarımla kurduğum cümlelerimden sonra yüzündeki korkuya anbean şahit oldum. Daha fazlada konuşmayıp yemeğine çevirdi bakışlarını ve zorlayarakta olsa yemeğe başladı.
Bende yemeğime döndüğümde tam karşımdaki Soner abimin bana bakarak gülümsediğini gördüm. Ve yine iyice gerildim. Dudaklarını oynattığını gördüğümde hemen dudaklarını okumaya başladım. 'Aferin' dedi. Gül7msemesine karşılık bende gülümsedim. Belkide bir gün onlarla gerçekten abi kardeş ola bilirdik ha?
***
Yemek bitmiş ve herkes yine odalarına çekilmişti. Yatağımda boş boş otururken aklıma gelen Canla hemen telefonumu aldım ve mesaj kısmına girdim. Canla.olan sohbetimize tıklayıp yazmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Değişim
Hororailesi tarafından sürekli şiddet gören Kaan ailesinin aslında öz ailesi olmadığını öğrenir. Acaba gerçek ailesi onu kabul edecek miydi? Veya o gerçek ailesini kabul ede bilecek miydi?