Kaç dakika veya saattir banyoda kalıp ağladım bilmiyorum ama gözlerim yanmaya başlamıştı. Eminim ki şuan kıpkırmızıdır. Yavaş-yavaş uykumun da geldiğini hissetmeye başlamıştım. Gözlerim kapanmaya başlamıştı.
Yerimden kalkıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Şükürler olsun ki gitmişti. Yoksa sinirlerim tepeme çıkıcaktı. Üzerimdekilerle beraber yatağa ilerleyip yüz üstü uzandım ve yastığıma sarılarak gözlerimi kapattım. Tam uyuyacağım sırada kapım açıldı.
Lanet olası insanlar. Neden uyuyacağım sırada gelmişlerdi ki? Uykumun bölünmesi en nefret ettiğim şeylerden biriydi.
Gözlerimi açtığımda karşımda Yağızı gördüm. O hala toparlanamamıştı. Peki ya umrumda mıydı? Hayır.
Elini ensesine götürerek çekingence konuşmaya başladı. "Şey...yemek hazır da...seni çağırmamı istediler"
"Kapı çalmayı bilmez misin sen?" Yüzünü bana çevirdiğinde hemen gözlerimi kapattım. Ağladığımı anlamasını istemiyordum.
"Efendim?" Ve bir diğer anlama sorunlu kardeşim daha.
"Kıt mısın? Anlamıyor musun? Diyorum ki bir daha odama kapıyı çalmadan girme. Aksi taktirde elimde kalırsın çocuk" gözlerimi hafif aralayıp ona baktım. Şaşkınca bana bakıyordu. "Özür dilerim. Ee? Gelmeyecek misin?" Tabii ki hayır.
"Uykum var. Siz yiyin. Ha bu arada kimseyi odama istemediğimi söyle."
Hemen ağzını açtığında ona izin vermeden devam ettim. "Bişuna kendini yorma. Ben ne dersem o olur. Ve şuan uykum var. Dışarı çık"
Daha da afallamış bir ifadeyle bana bakmaya başladı. Galiba ailecek anlama sorunluydular. "Sana dışarı çık diyorum. Anlamak bu kadar zor olmasa gerek" ve suratı sinirle kasılır.
Bakmayın bunun o tatlı hallerine falan öfkelendiğinde karşında kimse duramazmış. Tabii ben hariç.
Kapıya yönelip kapıyı açtı ve sertçe kapatarak dışarı çıktı. "Aptal"
Acaba çok mu kötü davranmıştım? Galiba onunla böyle konuşmam yersizdi. Aman bana ne. Birazda onlar sinirlensin.
Bir dakika. Telefonum komodininin üzerindeydi. Demek ki bırakıp gitmişti manyak adam. Her neyse. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Tatlı uykum benim.
***
"Neler yaşadın bilmiyorum ama...geçmişini öğrendiğim an sana acı çektirenlerin cezalarını vericem...özür dilerim. Çok özür dilerim. Seni daha önce bulmalıydık ama bizim bile haberimiz yoktu. Babam öldüğü için dava da açamıyoruz. Biz onun kadar güçlü değiliz Kaan. Ama sana söz...bir gün seni üzenleri ben acıdan inleticem. Merak etme canım kardeşim. Yaşadıkların cezasız kalmiycak"
***
Yavaş yavaş uykum çekilmiş ve gözlerim açılmıştı fakat yataktan kalkmak istemiyordum. Uyurken sola dönmüş olduğumdan şuan karşımdaki balkondan dışarıyı izliyordum. Kalkacak halim yoktu. Bazen günlerce uyumak istiyordum. Sadece uyumak. Acı yok, stress yok, üzüntü yok. Sadece uyku var.
Ama bu dileğim pek mümkün değildi. Komodinimin üzerinde olan telefonumu almak için yastığa sarılı kollarımı çözüp sağıma döndüğümde hiç bir zaman görmek istemeyeceğim o insanı gördüm. Soner abim. Abi demeye bile dilim varmıyordu aslında. Yazı masamın dönen koltuğunu yatağın yanina getirip oturarak beni izliyordu.
Ona sinirle bakarken o bana sadece şevkatle bakıp hafif gülümsüyordu. Yemezler bu numaraları. Sanki sabah beni tehdit eden o değildi. Bakışlarımı ondan çekip komodinimin üzerindeki telefonumu aldım. Yüzümü okutup açtığımda Candan gelen 3 mesaj olduğunu fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Değişim
Horrorailesi tarafından sürekli şiddet gören Kaan ailesinin aslında öz ailesi olmadığını öğrenir. Acaba gerçek ailesi onu kabul edecek miydi? Veya o gerçek ailesini kabul ede bilecek miydi?