UYUŞTURUCU MU?!

178 31 19
                                    

"Sen uy*şturucu mu kullanıyorsun?"

Sırıttı. Kardeşim bu soruya karşı sırıttı. Böyle iğrenç soruya karşı sustu ve sadece sırıttı. Itiraz etmedi.

"YA BİR DE SIRITIYO SİK*K HERİF!"

Koray abim beni ittirip Yağızın yüzüne yumruk geçirdi. Yağız sert  yumruğun etkisiyle yere düşerken daha fazla güldü ve eliyle çenesinden akan kanı sildi. Allah şhidim olsun Koray abimin eli çok ağırdı.

"ABİ DUR!" Su ablam Koray abimi geri ittirip aralarına girdi. Yağız yerden kalktığında Su ablam ona döndü. "Bana doğruyu söyle. Gerçekten o zehirden mi içtin?" sesinde hayal kırıklığı vardı. Sanki sorduğu sorunun cevabını biliyor ve ondan yalan söyleyerek itiraz etmesini istiyor gibiydi. Yediremiyordu.

"Anlayamadın mı? Söyledi ya size işte. Içtim ne olmuş?"

Su ablam beklediğim gibi tokat attı ona. Onunda eli ağırdı. Yağızın yüzü tokatın etkisiyle sol tarafa dönerken burnunu çekti ve dudaklarını bir birine bastırıp kafasını Su ablama çevirdi. "Yazıklar olsun. Annem ve babam bu halini görseydi nasıl üzülürlerdi diye hiç düşündün mü? Onları nasıl hayal kırıklığına uğratırdın diye düşündün mü? Annem ve babam sana ne demişti unuttun mu?"

Hayır. Bu olmamalıydı işte. Onu anne ve babamızla vuruyorlardı ve şuan Yağızın gözleri dolmuştu.

"ONLAR ASIL SİZE ÜZÜLÜRLERDİ! HALİNİZE ACIYORUM!"

,"LAN SEN KİME ACIYORSUN LAN?! BİRDE KONUŞUYOR! HİÇ UTANMIYOR MUSUN OĞLUM SEN?!" Ve Koray abim bir diğer yumruğunuda Yağızın suratına geçirdi. Yağız yine yere düşerken Su ablamın bir şey yapmadığını görüp Yağızın üzerine gelen Koray abimin önüne geçtim.

"Abi yeter. Dursana ya!"

"LAN ÇEKİL SENDE! BUNU MU SAVUNUYORSUN LAN BANA?!"

"YA BAĞIRMA! ONU SAVUNDUĞUM FALAN YOK!"

Koray abim geri çekilip arkasındaki masaya yumruğunu geçirdi. Salonda yankılanan sesle Su ablama döndüm. "Götür şunu gözümün önünden!"
Normalde bana emir verdiği için söylenirdim ama şimdi olmazdı.

"Gerek yok! Kendim giderim ben!"

Yağız yerden kalkıp merdivenleri çıkarkrn Su ablam ona göz devirip bana döndü. Kısık sesle konuştu. "Git yanına. Yalnız bırakma onu. Bir delilik yapmasın. Mümkünse bu aralar gözün üzerinde olsun. Bende dikkat edicem ona. Korayla karşılaşmaması için ne gerekiyorsa yap. Bir süre yan yana bile gelmesinler."

Onu başımla onaylayıp merdivenleri üçer-üçer çıktım. Yağızın odasının önüne geldiğimde kapıyı sakince açtım. Diğerlerinin aksine hala onun mantıklı bir açıklaması olacağına inanıyordum. Belkide saçmaydı bu. Belkide o gerçekten uyuşturucu kullanan biriydi ama yinede ona bir şans vermeyi düşünüyordum. Çünkü ben onun abisiydim...

Kapıyı kapatıp yatağında oturmuş ve yüzü yere eğik olan Yağızın yanına yaklaştım. Yazı masasının önündeki dönen sandalyeyi tam karşısına koyup koltuğa yerleştim.

"Anlat bakalım"

Şuan çok sakindim farkındayım. Belkide ona bağırmadığım, ondan sertçe hesap sormadığım için beni yargılıyorsunuzdur ama ben ona bağıramam. Diğerleri neysede, ona asla bağıramam.

Yüzünü kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Burnundan güldü. "Neyi anlatmamı istersin?"

"Mesela neden onlara acıdığını. Annemiz ve babamızın neden onlar yüzünden hayal kırıklığına uğrayacaklarını düşündüğünü. Hadi."

Gülüşü soldu. "Annem ve babam benim yüzümden değil onlar yüzünden hayal kırıklığına uğrarlardı. Biliyor musun annem ve babam bize hep bir birimizi dinlememizi söylemişlerdi. Yanlış yapsak bile. Nedenini öğrenmeden bir birimize bağırmamamızı, bir birimizden hesap sormamayı öğretmişlerdi bize. Ama onlar... Uyuşt*rucu kullandığımı söyleyip durdular. Kimse beden diye sormadı. Neden yaptın bunu diye sormadı. Anladığın kadarıyla kötü anlar yaşadım ben. 1 yıl önce. Tam 1 yıl önce Koray abime anlatmak kararı aldım. Dinlemedi beni. Okan abimi daha iyi anlıyorum şimdi. Hep kendilerini düşündüler. Beni dinlemedi abim. Sonrada ben anlatamayacak hale geldim zaten."

Derin ve titrek bir nefes aldı.

"Sen hiç her gün güne üzüntüyle başladın mı? Tam 1 yıldır her sabah kalktığımda kalbime ağırlık çöküyor. Ne kadar ağır bir duygu bu biliyor musun? Bende bu yüzden..."

"Uyuşt*rucu yolunu seçtin"

Başını salladı. Sağ gözünden 1 damla yaşakarken konuşmaya devam etti. "Unutursam geçer diye düşündüm. Ama şimdi fark ettimde... Ben aslında unutmak istemiyorum. Unutursam kabalık olur. Unutmam bencillik olur. Artık yalnızsın Yağız. Alış buna"

"Ne yalnızı lan? Brn varım ya işte. Abimlerede anlatırız. Eminim anlattığında sana hak verirler. Soner abim, Koray abim... Onlar seni dinler"

Gözyaşları daha çok akarken güldü. Acı bir gülümsemeydi bu. "Koray abime kırgınım biliyor musun?sana saçma gelebilir ama... O beni dinlemedi. Konuşmaya çalıştım ama konuşturtmadı. Bende ne biliyorsa öyle kalsın dedim. Bağımlı olduğumu sanıyor. Soner abime gelirsek o daha büyük bir dert. Onun asker olduğunu unutuyorsun. Hassas biridir bu konularda. O daha kötü tepki gösterirdi. İyiki evde değil. Birde onu kaldıramazdım."

"Su ablam?"

Başını hemen iki yana salladı. "Ona söylersem daha fazla şey anlatmamı ister. Ben anlatamam. Kimseye anlatamam. O inatçidir."

"Bana anlatmak ister misin?"

Sağ eliyle gözyaşlarını sildi. Silerken dudaklarını büzmüştü. Atılgan bebek.
"Ben kimseye bir şey anlatamam ama teşekkür ederim. Seninle konuşmak iyi geldi. Muhtemelen şuan içten içe benden nefret ediyorsundur. Malum karşında uyuşturucu içmiş biri var ama... Ben asla böyle olsun istemezdim. Artık benimle konuşmazlar. Beni yok gibi görürler. Onların ceza dili böyledir ama lütfen sen öyle yapma. Bu konuştuklarımızda aramızda kalırsa sevinirim."

"Yağız saçmalama. Öyle bir şey yapmazlar. Ayrıca gel anlatalım onlara. Bağımlı olmadığını, kötü işlere bulaşmadığını söyleyelim."

Alt dudağını dişleyip titrekçe nefes alıp verdi. Onun için zor olmalı her şey. Onu anlıyorum. Onu tanımaya başlıyorum. Ve onu, en çok ben tanıyorum. Kimse onun hakkında bir şey bilmiyor bu evde. O çok güçlü. Dertleriyle kendi baş etmeye çalışıyor.

" Onlar kendilerini çoktan alıştırmışlar kötü bir şeyler yaptığıma. Üzülme benim için. Ne düşünüyorlarsa düşünsünler."

"Gel buraya"

Onu ensesinden tutup kendime çekerek sarıldım. Omuzları düştü sarılmamla. Sanki yıllarca birinin ona sarılmasını ve tüm dertlerini anlamasını istiyormuş gibi kendini tamamen bana bıraktı.

"Abi..."

"Efendim"

"Eğer bana bir şey olursa üzülür müsün?"

Kaşlarımı çattım. Bu soruda neydi böyle?

"Saçmalama. Bu nasıl soru lan? Tabii ki çok üzülürüm. Ağzından yel alsın"

"Galiba tek üzülen sen olucaksın"

"O ne demek şimdi?"

"Diğerlerinin umrunda olmam da"

Kafasına vurdum yavaşca. Bu soruyu sorması, bunları söylemesi... Allah aşkına bunlarda neydi?

"Konuşma lan öyle aaa"

BÖLÜM SONU

_______________________________________

Bölümü basıl buldunjz canlarım?

Oy vermeyi unutmayın:)

Büyük DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin