29. Bölüm - Yoksan Yok

5.4K 740 186
                                    


29. Bölüm – Yoksan Yok

Merhabalar, ufak bir bilgilendirme:

Aşağıda bir önceki bölüm okuduğunuz son kısmı göreceksiniz. Aslında okumadınız. Sonrasında yazacağım kısmı ben o bölümün içine yedirdim. Artık Finale çok yaklaştığımızdan kelime sıkıntımız var. Lütfen o kısmı bir hatırlatma olarak da kabul ederek yeniden okuyalım 😊

Onun dışında keyifli okumalar dilerim.

Ali Cihan

"Telefonu hala kapalı mı?"

Yalvaç'ın sorusunu cevapsız bıraktım. Balca'yı kaç kere aradığımı ve kaç defa, "Aradığınız kişiye ulaşılamıyor," yanıtını aldığımı bilmiyordum. Onun kardeşi için hissettiği endişenin çok daha fazlasını hissediyor gibiydim. Dizimin üzerinde duran elimin parmaklarını sıktım.

Havaalanından bizi almaya gelen destek ekibin Vito'sundaydık. Yalvaç arka koltukta, Leyal'in yanında oturuyordu. Ben diğerlerine göre Trabzon'u daha iyi bildiğimden bize eşlik eden ve iyi bir şoför olduğunu içimdeki endişeye rağmen anlayabildiğim genç jandarma askerinin yanında, ön koltukta oturuyordum.

TSK onu ve Vito'yu bizim için göndermişti. "Bizimkiler ormana dağılmış. Onu kısa sürede bulmayı hedefliyorlar." Konuşan askeri daldığım yerden zorlukla duyabildim.

O sırada arka koltukta dizini yumruklayan Yalvaç'ın sesini dinlemek işkence gibiydi. Balca'ya yetişemeyeceğimizi düşünüyordu.

Leyal'in telefonunda Göçebe'nin sesi vardı. Benim cevapsız bıraktığım soruyu o cevapladı. "Yalvaç, hapishane müdürü ile konuştum. Çıkışına engel olamamışlar. Çok öfkeli ayrılmış. Geç kaldık. Destek ekip hapishanenin önüne vardı ama onu orada bulamadılar."

"Sen neredesin?" diye sordu Yalvaç. Sesinden onun için de endişelendiğini anlayabiliyordum. Benimki belki bencillikti ama Yalvaç'ın şu an sadece kız kardeşi için endişelenmesini istiyordum. Çünkü ben ondan başka bir şey düşünemiyordum. "Hapishanenin önündeki ormanlık alana şimdi vardım. Arabadan indim ve onu arıyorum. Kapıdaki güvenlik bir araba ile ayrılmadığını söylüyor. Kesin hala ormanın içinde Yalvaç. Onu takip eden adamlar da ortada yok. Balca güçlü kızdır. Ben onu bulana kadar hayatta kalacaktır."

Yalvaç tekrar elini dizine vururken, bakışlarım yanımdaki pencereye döndü. Etrafı bir süredir puslu görüyordum. Gözpınarlarıma biriken yaşlar ne akıyordu ne de oradan gidiyordu. Onu bulduğumda kendimi tutamayacağımı biliyordum. Bedenim rahatlama ihtiyacıyla acı içinde kıvranıyordu. Zihnimde ona uzanıyordum ve tutuyordum. Kendime çektiğim anda her şey bitmiş ve ona kavuşmuşum gibi hissediyordum. Ne var ki Yalvaç ve diğerlerinin sesi beni gerçekliğe çekiyordu. İşte bu yüzden küçük bir oğlan çocuğu gibi ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Elimi daha sert bir şekilde yumruk haline getirdim. Tıpkı Yalvaç gibi dizime indirdim.

Telefondaki Göçebe, sesli nefes verdi. "Ağaçlar çok sık. Kesinlikle burada olmalı. Açık alanda onlarla mücadele edemeyeceğini düşünmüştür Balca."

Göçebe'yi dinleyen yanımdaki asker, "Bu bilgiyi biz de aldık. JÖH alana hakimdir. Endişelenmeyin," dedi.

"Ya taksici?" diye sordu Leyal. Sesi titriyordu. Taksicinin asıl hain olduğunu öğrenmiştik. Üç kişiydiler. Balca'yı Çanakkale'den, Trabzon'a kadar takibe aldıkları otogardaki kamera kayıtlarını izleyince ortaya çıkmıştı. Öncesi olup olmadığını bilmiyorduk. Trabzon otogarında yanında bir genç bir kadın ve bebeği ile bir adamın aracına bindiğinde de takip edilmeye devam ediyordu. Onun takip edildiğini öğrenmesi yanındaki kadından ayrıldıktan sonra girdiği kafede ve çıkışında gerçekleşmişti. Fakat buna rağmen Balca onları durduracak hiçbir şey yapmamıştı. İşte bunun neden olduğunu merak ediyordum. Yine deli cesareti mi, tutmuştu yoksa kamerada yüzünde gördüğüm ifade sandığım gibi şüpheci bir ifade değil miydi? Onları normal karşılamış olamazdı.

KIZIL GERDAN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin