İyi geceler YSO'nun harika ailesi! Duyuru kısmına yaptığınız yorumlar beni çok duygulandırdı ve mutlu etti. Çok sağ olun, iyi ki varsınız.
Defne henüz gelmez diye düşünüyorum hikayemize beden olarak ama varlığını hissettirecek. Heyecanlı bölümler bizi bekliyor diye düşünüyorum şimdilik^^
Bu bölümün ithafı 'sevcannur' a gidiyor. Benim canım arkadaşım, mesafeler uzak olabilir ama biz daima arkadaşız, dosttuz. Seni seviyorum fıstığım^^
İyi sahurlar, keyifli okumalar.
'Ya ümitsizsiniz ya da ümit sizsiniz. Ya çaresizsiniz ya da çare sizsiniz.
Arkadan gelen korna sesleri ile yeşil ışığın yandığını fark ediyorum. Hızla gaza basıp gideceğimiz yere kadar ayağımı gazdan çekmeden en süratli şekilde ilerliyorum. Diğer ışıklar da şans bana gülüyor ve hiç duraksamadan yola devam ediyorum.
Sağ tarafımda duran fotoğrafa arada sırada bakıp ne yapabileceğimi düşünüyorum ama aklıma bir cevap gelmiyor. Bize bu kadar yaklaşmışken Kerem bunu nasıl fark edemezdi. Bizi nasıl öğrenmişti. Bu kadar ailemizin içine nasıl girmişti. Bundan haberi var mıydı yok muydu bilmiyorum ama öğrendiği an hayatımızda büyük bir kriz yaşanacak ve bir anda darmadağın olacaktık. Birbirimizi ayakta ve güçlü tutmalıydık. Bu sefer ise Peri'nin ciddi anlamda hiçbir şey anlamaması gerekiyordu. Tabi bunu nasıl başaracaksak!
'Allah kahretsin, kadın dibimize kadar girmiş!'
Düşüncelerimi durduramıyordum. Bugünün bitmesi için daha çok vardı ama bugün bana birkaç haftadan uzun sürmüştü sanki. Bugün yolunda gitmeyen bir şey vardı. Büyük bir sorun! Gitgide korkmaya başlamıştım.
Hastane girişini geldiğimizde fotoğrafı çantama tıkıp arabadan iniyorum. Arka kapıyı açıp Peri'yi kucağıma alıyorum. Otomatik kapıdan içeri girdiğim an beni Meral Hanım, Fatih Bey ve Derin karşılıyor. Panik dolu gözler ile onlara bakıyorum. Fatih Bey hemen yanıma gelip Peri'yi kucağımdan alıyor. Onun kalp doktoru olduğunu düşünüyordum. Şimdi burada ne işi vardı. Belki de sadece yardım etme dürtüsüyle gelmişti.
"Zeynepcim, bir gelişme var mı?"
"I ıh hala aynı, yarı baygın gibi ben onu daha önce hiç böyle görmedim."
Fatih Bey, Peri ile birlikte önde, biz konuşarak arkadan ilerliyorduk. Acil kapısından girip bir odaya girdik. Peri'yi boş hastane yatağına yatırıp üzerindekileri soymaya çalışan hemşirelere Peri inatla karşı çıkıyordu. Fatih Bey arkasını dönüp bana bakmıştı. Elimdeki çantayı kenara fırlatıp yatağa ilerledim. Peri'nin bana bakması için yüzünü ellerimin arasına aldım. Gözleri dolu dolu bana bakıyordu.
"Pericim, şimdi doktorlar seni muayene edecek. Ateşini düşürecek ve eve gideceğiz tamam mı? Ama önce onlara izin ver ki seni muayene edebilsinler. Şu bluzunu çıkaralım şimdi tamam mı?"
Elimi yüzünden çekip bluzunun çıkarmaya yelteniyorum. Peri kollarını yukarı kaldırıp bana yardım ediyor. Üzerine çıkardıktan sonra kucağıma oturup kulağıma bir şey söylemek için başını yukarı kaldırıyor.
"Korkuyorum."
Ona sıkıca sarılıp kulağına eğliyorum;
"Korkulacak hiçbir şey yok, ben hep buradayım. Annen her zaman yanında!"
Peri'yi kucağımdan indirip yatağa oturtuyorum. Yataktan kalkıp birkaç atım ileri gidiyorum. Meral Hanım çocuk doktoru olduğu için hemen ateşini ölçüyor ve hemşirelere birkaç direktif veriyor. Kafalarını sallayan hemşireler işlerine koyuluyor. Onlar Peri ile ilgilenirken telefonumun çaldığını duyuyorum. Yerde çantamı ararken Derin elindeki çantamı bana uzatıyor. Çantam ve Derin'le birlikte dışarı çıkıyorum. Çantamdan telefonumu çıkarıp arayan kişiye bakıyorum. Kerem! E, nihayet artık!