Cihangir
Şiddetli gök gürültüleri sağanak bir yağmurun yaklaştığının habercisiken hastanenin bahçesinin önündeki bankta elimde yanan sigara ile oturuyordum.
Sigara dumanını içime her çekişte hissettiğim duyugları bastırması için daha fazla nikotine ihtiyaç duyuyordum. Ve nerdeyse bugünkü ikinci paketim bitmek üzereydi. Bir kaç dal sigaram kalmıştı. Zira bunlarda içimdeki ateşi söndürmek yerine daha fazla harlanmasına neden oluyordu.
Babam 6 gündür yoğun bakımdaydı. Ve ben 6 gündür uykusuz ve yorgundum. Normalde yeni bir kalp nakil operasyonu için daha 4 ay kalmıştı.
Ama babam bizim başımıza gelenleri duyunca aniden fenalaşmıştı.
Ona haber veren Aker'in babasıydı. Benim canımı hiç tahmin etmediğim bir yerden yakmıştı. O gün depoda bulunan kamera kaydına ulaşıp babama yollamıştı.Zaten adamlarını üstüme salmamasından bir terslik olduğunu anlamıştım. Ama Kenan Korkmaz kendince basit bit plan kurup bu planla beni can evimden vurmuştu.
Babam biyolojik olmasada aynı kanı taşımasak da o benim canımdı.
Evet, belki öz babam değildi. Ama öz babamdan bile daha çok değer verdiğim bir gerçekti. Üzerimdeki emeği anlatmakla bitmezdi. Bugün bu konumdaysam Hünkar Demirkan sayesindeydi. Bugün bir soy adına sahipsem şüphesiz ki onun sayesindeydi.
Omzuma bir elin dokunmasıyla daldığım kuyulardan zor bela çıktım. Kaç gündür uyuyamadığım için muhtemelen kızarmış ve şişmiş olan gözlerimi güzel kadınıma çevirdim.
Bana tebessüm ederek bakıyordu. 6 gündür kendi acısını unutmuş benim için durmadan uğraşıyordu. Babamı onun çalıştığı hastanemize getirdikleri için hem hastalarıyla ilgileniyordu hem de beni ihmal etmemeye çabalıyordu. Ve üstelik yoğun ısrarlarına rağmen eve gidip uyumadığım için benimle birlikte nöbeti olmadığı günleri bile hastanede geçiriyordu.
Bu yüzden onunda durumu benden farklı değildi. Bu yüzden kendime az kızmamıştım. Sırf onun dinlenmesi için bugün onunla eve gitmeyi kabul edecektim sanırım. Zira onun benim yüzümden bu kadar yıpranmasına gönlüm el vermiyordu.
"Oturabilir miyim?"diye sordu. Huzur veren ses tonuyla.
Elimdeki izmariti yere atıp ayağımla ezdim. Omzumdaki elini tutup "sormana bile gerek yok yavrum"dedim.
Yamacıma yerleşirken kolumu beline dolayıp bedenini iyice bedenime yasladım. O eşsiz kokusu rahatlayıp gevşememe neden olmuştu.
Elinde fark etmediğim, soluk süt beyazı avcuna sıkıştırdığı, çay bardağını avcuma koyup güzel yüzünü yüzüme çevirdi.
"İç lütfen Cihangir. Kaç gündür bir şeyler yemen için kendimi heba ettin ama sende tık yok" o güzel koyu kırmızı dudaklarını asıp "üzülüyorum ama"dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun(+18)
Teen FictionYanık kumral teninin ısısını hissediyor keskin kokusunu iliklerime kadar duyumsuyordum. Aramızda milimler vardı. Yutkunup gözlerini siyah harelerimde gezdirdi. Evet yine hiç yapmaması gereken bir şey yapıp cayır cayır yanan elini sıyrılmış tişörtümü...