Lanetim miydi yakamı bırakmayan, yoksa kader dedikleri şey miydi beni acıdan acıya sürükleyen?
Bilmiyordum.
Bildiğim tek şey varsa o da artık aksiyon kaldıramayan bir bünyem olmasıydı. Artık hayatımda sadece Cihangir olsun istiyordum. Hayatımı ona adamak istiyordum. Sakin bir hayat yaşamak istiyordum. Ama tüm bu karmaşık hayatımızda bunun şu an olması imkansız gibi bir şeydi.
Bize doğru yağan kurşunlar bedenime ani bir şok dalgası yaymıştı. Öylece kıpırdamadan duruyordum kapıda. Cihangir, anında ani bir refleksle bedenimi tekrardan köşkün içerisine doğru çekti.
Korku ve endişeden dolayı ellerim deli gibi titriyordu. Cihangir benim donmuş bedenimi duvara yaslayıp kurşun geçirmeyen köşkün sokak kapısını kapatmıştı.
Bana yaklaşıp kollarımdan sarsarak son derece endişe barındıran ses tonuyla "Mahi iyi misin?" Diye sordu.
İyi miydim?
Belki bedenen evet ama ruhen iyi olmadığım kesindi. Cevap vermediğimi görünce ellerini naifçe yanaklarıma yasladı.
Sıcak nefesi yüzümü yalarken "Mahi bir şey söyle güzelim aksi taktirde ikimizin de ölüsü çıkacak buradan"dedi.
Kendimi zor da olsa toparlamaya çalıştım. Normalde eskiden olsa aksiyondan keyif alırdım. Çünkü kaybedecek hiç bir şeyim yoktu. Ama şimdi, şimdi o vardı. Ruhumu adadığım güzel adam. Eğer ona bir şey olursa ben buna asla dayanamazdım asla.
Şuan kendimden ziyade onu kaybetme korkusu bütün bedenimi işgal etmişti.
Kendimi silkeleyip bana endişe dolu gözleriyle bakan Cihangir'e güven verecek net ve soğuk ses tonumla "iyiyim."dedim.
Cihangir, cevabım üzerine tuttuğu nefesini rahatça verip benden uzaklaştı. Pencereler sürekli durmadan ateş ettikleri için çok yıpranmıştı. Birazdan içeri giriceklerdi. Uzun zamandır içimde olmayan endişe tohumları Cihangir'e bir şey olucak korkusuyla tekrardan filizlenmişti. Yoğun bir endişeyle yutkunup cebinde hızla telefonunu çıkarıp birisini arayan Cihangir'e odakladım bakışlarımı.
Telefon ilk çalışta açılırken Cihangir gür sesiyle "Rügar, çabuk köşke en yakın adamları yolla hadi acele et fazla zamanımız yok!"dedi.
Telefonu kapatıp cebine atarken kolumdan tutup biraz önce mutlu mutlu indiğimiz merdivenleri şimdi endişe ve korku ile beni de peşinde sürükleyerek tırmanıyordu.
Nedense onun da bana bir şey olacak korkusuyla savaştığından emindim.
Üst kata gidince odamıza doğru ilerledi. Odaya girince benden uzaklaşıp giysi odasına girdi. Hipnoz olmuşçasına onu takip ediyordum.
Benim şok dalgalarıyla savaşan bedenime nazaran o kadar hızlı haraket ediryordu ki şaşkınlıkla onu izliyordum.
Giysi odasında daha önce hiç dikkatimi çekmeyen bir dolaba yaklaşıp iki kanatlı dolabı açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurgun(+18)
JugendliteraturYanık kumral teninin ısısını hissediyor keskin kokusunu iliklerime kadar duyumsuyordum. Aramızda milimler vardı. Yutkunup gözlerini siyah harelerimde gezdirdi. Evet yine hiç yapmaması gereken bir şey yapıp cayır cayır yanan elini sıyrılmış tişörtümü...