Bölüm 14; Diken saçlı çocuk

16 2 0
                                    

Gözüme gelen güneş ışığı bana rahat vermiyordu. Uyanığım, ama vücudumu hareket ettiremiyorum. Neredeyim ki ben? Evde miyim? Hayır. Evimi terk ettim ben. Kurenai'nin evi mi? Hayır. Oradaki yatağım böyle değildi.
.
Ne kadar zorlasam da gözlerimi açamadım. Hem fazlasıyla yorgundum hem de daha fazla uyumak istiyordum... odaklandigimda, etrafımda konuşan insanlar olduğunu fark ettim. Söyledikleri hiçbir şeyi anlamıyorum.
Kelimeler boğuk geliyor kulağıma. Ama dinlemek istiyorum. Sahi ya... Neredeyim ki ben?
.
Ne olduğunu merak ettiğimden gözlerimi açmak için kendimi zorladım. En sonunda azıcık da olsa açabilmiştim. Ama göremiyordum. Vücudum bir kütük gibi hareketsiz duruyordu. Aslında onu ben yönetmeliydim ama benim emirlerine karşı geliyordu.
.
Görüşüm yavaş yavaş netleşecek başladığında yanımdaki sandalyede oturan siyah saçlı birini gördüm. Yüzü bana dönüktü. Birseyler söylüyordu ama anlamıyordum. Yalnızca boş boş ona bakıyordum.
.
Birkaç dakika sonra yanımdaki kişinin Kurenai olduğunu fark ettim. Kafamı çevirip etrafıma baktım. Bembeyaz bir odadaydım. Yattığım yatak ve örtüler de beyazdı. Pencereden içeriye vuran güneş bedenimi ısıtıyordu. Artık gözümü tamamen açabiliyordum. Kurenai ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu. Onun yanında ise kısa boylu bastonlu bir teyze vardı. Teyze de gülümseyerek beni izliyordu. Daha sonrasını hatırlamıyorum. Fazlasıyla uykum vardı ve yorgun olmamın buna büyük etkisi vardı. Gözlerimi kapattım ve uyudum. O an uyku çok tatlı gelmişti bana, ruhumu dinlendirmek için çok iyi bir fırsattı.
.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, ama gözlerimi açtığımda fazlasıyla enerjiktim. Burası bir hastane... tabi yaa, giriş sınavı... Bir saniye... ben.
.
En son yüksekten düştüğümü hatırlıyorum. Kendimi o kadar inandırmıştım ki öleceğime... ama şuan yaşıyorum.. acaba nasıl kurtuldum. Umarım sınavı geçmişimdir...
.
Hastane yatağının sağındaki koltukta masumca uyuyan canım arkadaşım Kurenai'yi gördüğümde kıkırdadım. O da fazlasıyla yorgun görünüyordu. Başımda beklemesi beni gerçekten çok mutlu etmişti. Her ne kadar huzurlu uyusa da sonrasında dalga geçip gülmek için onun bir fotoğrafını çektim. Acaba onun için sınav nasıl geçmişti. Umarım ikimiz de kazanmışızdır.
.
Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Suyu açıp yüzüme su çarptım. Daha sonra elimi yıkamak için elime sabun aldım. Aynaya gözüm takıldı o an, Kafamı kaldırıp baktığımda sabun ellerimden kayıp düştü. Ağzım şaşkınlıkla açık kalmıştı.
.
Vücudumun çoğu yeri morarmış ve yara olmuştu. Ayrıca kolumda fazlasıyla uzun ve derin bir kesik vardı. Anlaşılan bunun izi hiç gitmeyecekti. Olsun olur o kadar, ölmediğime şükretmeliyim. Lavaboda çıktım ve yatağıma doğru ilerledim.
.
Kurenai hareketlenmişti. Sanırım yavaş yavaş uyanıyordu. Ona bakarak gülümsedim. Gerçekten ya... onun gibi bir arkadaşı hak edecek ne yaptım ki ben..
.
Biz sadece arkadaş değiliz. Birbirimizin en karanlık anında ışık olan, neşeyi ikiye katlayıp üzüntüyü yarıya indiren dostlarız. Yan yana olduğumuzda Dünya daha küçük, ama hayallerimiz çok daha büyük olur.
.
Şimdi ise gülümseyerek bu dostuma bakıyordum. Gözlerini yavaşça kırpıştırdı, kollarini kaldırıp esnedi ve yavaş yavaş gözlerini açtı. Hala uykulu bakan gözleri önce yatağıma baktı. Yatağın boş olduğunu gördüğünde gözleri fal taşı gibi açıldı ve etrafına bakındı. Benim gülümseyerek onu izlediğimi fark ettiğinde koşup bana sarıldı. Öyle sert sarılmıştı ki, canımın acıdığını gizleyemedim. Bunu fark eden arkadaşım geriye çekildi.
.
"Özür dilerim, ama seni öyle görünce..."
.
Özür dilemesini istemediğimden konuşmasını yarıda kesip ona sarıldım. Canım acısa da buna değerdi. Onunla olmaya değerdi...
.
Daha sonra koltuğa oturup sınavdan bahsettik. Onun da sınavı iyi geçmişti. Hepsini teker teker etkisiz hale getirdiğinden bahsetti. Ben de onu kikirdayarak dinliyordum. O kadar heyecanlı anlatıyordu ki gülmemek neredeyse imkansızdı. Güldüğümü görünce bozuluyordu. Ben özür diliyordum ama gülmemi durduramıyordum. Anlatmayı bitirdiğinde aklıma takılan soruyu ona sordum.
.
"Kurenai, ben nasıl hala yaşıyorum? Yani... Bir insanın o kadar yüksekten düşünce ölmesi gerekiyor değil mi?"
.
Kurenai derin bir nefes aldı. Boğazını temizledi ve anlatmaya başladı.
.
"Sen o robotu etkisiz hale getirdikten sonra düşerken bilincin kapanmış. Yerle buluşmak üzere iken ise birinin seni tuttuğunu görmüşler. Ama bu kişi fazlasıyla hızlı olduğundan yüzünü görmemişler. Sadece diken gibi saçları olan biri olduğunu söylediler. Sanırım saçları küllü Sarı renkteymiş."
.
Kurenai'nin anlattıkları yüzüme bir tokat gibi inerken gereksiz tepki verdiğimi fark ettim ve boğazımı temizledim. Ama o çocuk... kişiliğine ve sinirine bakılırsa basit birinin ölmesine göz yumardı. Belki birsey yaşamıştı. O yüzden bu kadar sinirli olabilirdi. Ama dışarıdan bir zorba gibi gözüküyordu. Belki de Kurenai ile tanıştığımız gün olanlar tetiklemistir. Öfkesini ve hırsını... demek ki öyle insanların bile içinde bir iyilik var. Bir ara ona teşekkür etmeliyim.

𝐏𝐚𝐭𝐥𝐚𝐦𝐚𝐧𝛊𝐧 𝐯𝐞 𝐏𝐚𝐫𝛊𝐥𝐭𝛊𝐧𝛊𝐧 𝐃𝐚𝐧𝐬𝛊ꨄ|Hikari ve Bakugo'nun hikayesi...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin