Izuku'nun odasına girdiğimde onu yatakta sargı bezleri içinde gördüm. Yavaşça yanına doğru ilerledim ve sandalyeye oturdum.
"İyi misin?"
Her zamanki huzur verici gülümsemesini gösterdi, o hep böyle yapardı. Her zaman gülümserdi. Hep iyi kalpliydi. Sevdiklerini korkurdu.
"Ah, evet iyiyim, sadece ufak bir yara, o kadar."
"Buna sevindim, aslında Shigaraki ile savaşırken bu kadar yara almamıştın. Ben baygınken ne oldu?"
"Sen bayıldıktan sonra, Shigaraki Aizawa Sensei'ye gitti. Bakugo ve ben de Dabi ile savaştık."
"Dabi mi? Dabi kaçmamış mıydı?"
"Kaçmışlardı fakat Shigaraki'nin savaşmaya devam ettiğini görünce geri döndüler. Daha sonra All Might ve diğer kahramanlar da USJ'ye geldi. Yarattıkları mutant bir nomu vardı. All might onunla savaştı. Aizawa Sensei de Shigaraki ile savaştı. İkisi de ağır yaralar aldı. Bence sen beni boşver, ben iyiyim. Onları ziyaret etmelisin."
"Ah, peki, tamam. Görüşürüzz"
"Görüşürüz"Hızlı adımlarla Aizawa Sensei'nin odasına yürürken arkamda adım sesleri duydum. Fakat arkamı dönmedim. Adımlarımı hızlandırdım.
"Hey!"
Kıpırdamadan olduğum yerde bekledim. Yavaşça arkamı döndüğümde tekrar bir çift kırmızı göz gördüm fakat fark ettim ki, baktığım bu bir çift göz eskisinden farklıydı. Sanki düşman gibi değil de... daha çok şey gibi..."Noldu?"
"Beni neden uyandırmadın? Ayrıca şimdi kalkman tehlikeli. Kolunu bir yerlere çarparsan kötü olur."
"Sorun yok, ben iyiyim."Daha sonra ben tam gidecekken eliyle bileğimi hafifçe kavradı ve beni kendine çekti. Ben şaşırmışken o dikkatli gözlerle kolumu inceliyordu.
"Hmm, iyileşiyor gibi görünüyor, sen yine de dikkatli ol."
Onun gibi birinin böyle bir şey söylediğini ilk defa duyduğumdan yüzümdeki şaşkınlık daha da arttı. O da kafadını kaldırıp şaşırdığımı görünce kaşlarını çattı ve söylediği şeyi fark ettiğinde hafifçe kızardı.
"1 numaralı kahraman olmak istiyorsun ya hani, o yüzden iyileş de benimle savaş diye diyorum yani."
T
Daha sonra ellerini cebine sokup hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı. Sırıttığımı fark ettiğimde hemen yüz ifademi değiştirip Aizawa sensei'nin odasına doğru ilerledim. Odanın önüne vardığımda yavaşça kapıyı tıklattım. Daha sonra içeriye girdim.
İçeride Aizawa sensei,Tokoyami ve Shinso vardı. Daha sonra yatakta yatan Aizawa'yı gördüm. Her tarafı sargılar içindeydi. Demek düşman bu kadar güçlüydü ha?Aizawa sensei ile konuşup iyi olduğunu öğrendikten sonra bir süre savaşamayacağını da öğrendim. Tabii yaraları iyileşene kadar... Acaba Todoroki nerede? Ona da teşekkür etme fırsatı bulamadım.
Telefonumu çıkarıp onu aradım. Aşağıdaki kafede olduğunu söyledi. Ben de üzerim değiştirip geleceğimi söyledim.Hastanedeki kendi odama gittim ve üzerime bir kazak geçirip altıma da tayt giydim. Sonra merdivenlerden inerek kafeye ulaştım. Shoto'nun oturduğu masaya geldim.
"Selam."
"Selam, kolun nasıl, iyisin değil mi?"
"Evet, evet iyiyim sorun yok. Aslında sana teşekkür etmek için geldim. Doktor sen müdahale etmeseydin kolumda kalıcı iz kalacağını söyledi."
"Ah, öyle mi, rica ederim. Bu bir kahramanlık görevi. Arkadaşımı öyle bırakamazdım değil mi?"
Gülümsediğimde o da gülümsedi. Telefonumun titrediğini fark ettiğimde elimi cebime attım. Arayan Kurenai'ydi fakat ben tam telefonu açtığımda onun kafeden içeriye girdiğini gördüm. Telefonun ekranına baktığımda 20 Bakugo'dan, 20 de Kurenai'den cevapsız arama gördüm. Korkuyla Shoto'ya baktığımda o da aynı şekilde 40 cevapsız araması olduğunu gösterdi. Ve sıkıntı şu ki şuan ikisi de sinirli bir şekilde bize doğru geliyorlardı."Shoto ne yapacağız?"
"Bilmiyorum, kaçsak mı? Çünkü eğer kaçmazsak bizi sinirden öldürecekler gibi..."Ani bir kararla onlar yanımıza ulaşmadan sandalyelerden kalkıp kaçmaya başladık. Tabii onlar da kovaladı. Hastanenin bahçesine çıktığımızda neredeyse 10 dakikadır koşuyorduk. İkimiz de daha fazla dayanamadık ve kendimizi yere bıraktık. Nefes nefese kahkaha atıyorduk. Daha sonra bizi kovalayan Kurenai ve Bakugo da geldi. Onlar da aynı şekilde koşmaktan bitkin düşmüşlerdi. Onlar da yanımıza yığılıp kaldıklarında tekrar gülme krizine girdik. Biz Shoto ile kahkahalarla gülerken Bakugo ve Kurenai sadece sırıtıyordu. Sanki onlar ebeveyn ve biz de yaramaz çocuklarmışız gibi... Yaklaşık 5 dakika da bu şekilde kaldıktan sonra nefesimiz düzene girmişti. Shoto ve ben hala yerdeyken Kurenai ve Bakugo tepemize dikildiler.
Kurenai ; "Telefonlarınıza neden bakmıyorsunuz? Sizin için endişelendik."
Shoto ile kısa bir süre bakıştıktan sonra aynanda cevap verdik.
"Duymamışız..."
Birkaç saniye sessizlik olduktan sonra Kurenai, Shoto'nun üzerine atlayıp ona sarıldı ve ağlamaya başladı. Shoto da gözlerini kapattı, sırıttı ve kollarını kıza sıkıca sardı. Ben de bağdaş kurup sırıtarak şu muhteşem ikiliye baktım. Bu okula gelmeden önce Kurenai'nin asla bir insana aşık olabileceğini düşünmemiştim. Fakat şimdi, hayatındaki doğru kişiyi bulmuş ve onun kollarında ağlıyordu. Vayy bee...Ben onları sırıtarak izlerken Bakugo da yanıma oturdu. Kafasını diğer tarafa çevirdi.
"Bir daha telefonlarınıza bakın, bizi korkuttunuz."
Bizim için endişelenmesi de ondan beklenecek bir hareket değildi. Bugün ne kadar ondan beklenmeyecek hareket yaptı ya. Ama şunu fark ettim ki. İçten içe çok iyi biri fakat bunu dışarıya tam tersi olarak yansıtıyor. Sırıttım ve ben de benden beklenmeyecek bir hareket yaptım. O bağdaş kurarken önüne geçip ona hafifçe sarıldım.
"Teşekkür ederim..."
![](https://img.wattpad.com/cover/374311323-288-k401706.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐏𝐚𝐭𝐥𝐚𝐦𝐚𝐧𝛊𝐧 𝐯𝐞 𝐏𝐚𝐫𝛊𝐥𝐭𝛊𝐧𝛊𝐧 𝐃𝐚𝐧𝐬𝛊ꨄ|Hikari ve Bakugo'nun hikayesi...
FanfictionÖzgünlüksüz, sıradan bir kız, aynı zamanda 3 numaralı kahraman Hawks'ın kardeşi...bir yola baş koydu ve o yolu takip ediyor, tabii ki de bu yolda ona engeller çıkacak,... Acaba üstesinden gelebilecek mi? Enemies to lover hikayesi...