“Artık uyuma vakti Allen.”
Sezria’nın ayakları önünde yere yığılmış acı içinde kıvranıyordum,boynumda ki zincirler yüzünden nefes alamıyordum.Az önce ki savaşımızda beni baya bir hırpaladı bu yüzden görüşüm bulanıktı.Gözlerimi zorla açtım ve ellerimi boynumda ki zincirlere götürüp onlardan kurtulmaya çalıştım ama nafileydi.
“Kendi başına gölge olursun diye düşünmüştüm sana yaşattığım onca acıdan sonra kesinlikle umutsuzluğa kapılıp pes edeceğini düşünmüştüm ama sen…Ne zaman daha sert vursam daha da güçlendin,Allen gözlerimin önünde parlıyorsun!”
Sezria dişlerini sıktı ve eline bakıp güldü,“Seni kıskanmıyorum sadece senin gibi olmayı isterdim,hayatımın en kötü zamanlarında senin gibi bir iradeye sahip olmak isterdim.O parıldayan iradeni sonsuza kadar karartacağım!”
Sezria elini bana doğru uzattı ve onun gözlerine dalarak bilincimi kaybettim,bedenim bana ait değilmiş gibiydi midem bulanıyordu ve başım sıkışmış gibi zonkluyordu.Gözlerimi açtığımda çimenlerin üzerinde yatıyordum,şaşkınca etrafıma baktım.
“Neler oldu? Nerdeyim ben?”
Etrafıma baktığımda bir mezar taşı gördüm,ayağa kalkıp mezar taşının ön yüzüne baktım.Mezar taşında ki yazı ile şaşkınca bakakaldım.Mezar taşında yazılan adın sahibi Joseph Wiliams'tı.Uzaktan birini gördüm bana doğru yürüyordu,bulanık gördüğüm için kim olduğunu anlayamadım ve beklemeye başladım.
“Sen de kimsin?”
“Ben senim Allen.”
Şok içinde ona baktım Joseph’e.Bana gülümsedi,yerden tamamen kalktım ve kaşlarımı çattım.
“Neler oluyor? En son Sezria ile dövüşüyordum! Neden yine seninle bu tuhaf yerdeyim!?”
“Burası ben ve Ethan’ın çocukken zaman geçirdiği ucurum kenarı.”
Arkama dönüp ucurumun aşağısına baktım,denizin dalgaları şiddet ile sivri kayalıklara çarpıyordu.
“Peki neden buradayım?”“Çünkü sen ve Ethan düşman olarak kalmalısınız.”
Şaşkınca ona baktım,“Ha? Ne saçmalıyorsun sen?"
Joseph gülmeye başladı ve birden kahkaha attı,
“Allen sence bir gölgeye dönüşürsen intikamından vazgeçersin değil mi? Anneni ve babanı hatta ustanı öldüren adamı affedersin değil mi?”
“Ne anlatıyorsun lan sen? Tabi ki de vazgeçmem! Bir söz verdim!”
“Çünkü sen onu her şeyden çok seviyorsun o da seni.”
Neler diyor bu herif? Ne saçmalıyor?“Allen her şeyi biliyordum,kehanetten bahsediyorum ruhumuzun ayrılamsından.”
“Ne,nasıl? Bu bizim doğumumuzdan daha önceydi.”
“Söylemiştim ya prensin soyundakileri kurtardığımı onlardan öğrendim.”
“Bunu bilip bilmemen neyi değiştirecek ki?”
“Çok şeyi,aslında doğacak çocuk sendin Allen.Ben var olmaması gereken biriydim.Allen Wiliams! Ethan’ın tüm sevgisi sana aitti! Ben aranıza giren kara kediden farksızdım,kralın müdahelesi ile kaderi geçiktiren bir aktördüm sadece.”
“Yani ben ve Sezria…”
“Birbirini seven kardeşlersiniz.”
Joseph’in söyledikleri ile elimi kalbime götürdüm ve gözlerimin önünde annem ve babamın ölümlerini hatırladım ve usta Ryuu’yu.Ben ne yapacağım? Joseph’in yaşadığı birkaç anı zihnime akıyordu,ben aslında tek kişiydim Joseph Wiliams diye biri yoktu ruhum ikiye bölündü benim ruhum! Yani ben arta kalan biri değildim! Bu hikaye Joseph ve Sezria’nın hikayesi değildi! Benim ve Sezria’nın hikayesiydi! Hızla nefes alıp verdim,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ IRK : GÖLGELER VE İNSANLAR
FantasyAllen ve ailesi hayatlarını normal aileler gibi yaşarken bir gün babası ani bir değişime uğrayıp Allen ve annesine kötü davranıp zulüm eder, babasını artık sevmeyen Allen tüm sebebi babasında ararken işlerin pekte düşündüğü gibi gitmediğini öğrenir...