Harry o sabah uyandığında hayatında farklı olan hiçbir şey yapmamıştı. Ron kahvaltıya yetişememe korkusuyla onu alelacele yatakhaneden çıkartmış, sürükleyerek yemekhaneye götürmüştü.
Yolda karşılaştıkları kimseye doğru düzgün selam verememişti ve herkes Ron'un bu hallerine alışkın olduğundan durumu garipsememişlerdi. Yemekhane girişinde karşılaştıkları Slytherinler ile laf dalaşı yapmış, sonra da masalarına koşmuşlardı.
Evet garip olan hiçbir şey yoktu, peki neden Harry şu an yorgun gözlerle masasına bakan ve hiçbir şey yemeyen bir Draco görüyordu?
Aklına yarım saat öncesinde kapıda karşılaştıkları an geldiğinde kaşları çatıldı. Tartıştıkları Slytherin grubunda Draco'nun olmadığını daha yeni fark ediyordu. "Ne oldu Harry? Aklın nerede senin?"
Ron elindeki tavuk butunu ısırırken omuz silkti. "Harry James 'Malfoy yine bir şeylerin peşinde' Potter, ilgisini gözde takıntısından alırsa sana cevap verecek Herm."
Harry söylenenleri duymadan masaya eğildi. "Malfoy yine bir şeylerin peşinde."
Hermonie gözlerini devirip okuduğu kitabını kapatırken Ron tekrar omuz silkmişti. "Yine başladın Harry."
"Ama Herm! Haklıyım bu sefer." Harry kaşlarını çattı. "Ben her zaman haklıyım ama konumuz o değil. Malfoy'a bakın. Bir gariplik yok mu?"
Ron hiç umursamazken Hermonie nezaketen arkasını dönüp arka masada oturan Slytherin çocuğuna bakmıştı. "Bir gariplik gözükmüyor, aynı ifadesiz ve ölü bakışlar, aynı soğukluk, aynı durgunluk." Önüne dönerken omuz silkti genç kız. "Seni görmediği her an oldukça sakin."
Harry dudaklarını büzerek arkadaşını taklit etti. "Çok sağ ol Herm, çok yardımcı oluyorsun."
Hermonie daha ciddi bir şekilde dönüp platin sarısı saçlı çocuğu kontrol etti. Harry sorana kadar normal duruyordu, şimdi ise sanki uykusuz ya da gerginmiş gibi bir havası vardı. "Aslında belki birazcık haklı olabilirsin. Bana da biraz solgun göründü."
İki arkadaş dikkatle Draco Malfoy'u izlerken bir anda kendilerine dönen gri gözlerle şaşkınlıkla bakakaldılar. Hermonie arkasını özellikle dönerek çocuğa baktığı için yırtma şansı olmadığını biliyordu, sessizce utanarak önüne döndü. Harry ise sarışın çocuğun bakışlarından cesaret alarak bakmaya devam etti. Ne zaman göz göze gelseler mutlaka kim önce gözlerini kaçıracak yarışı yaparlardı.
Fakat Draco hiç düşünmeden gözlerini tabağına çevirirken Harry afallamış bir şekilde öylece kalmıştı. Kendi kendine mırıldandı. "Bana bakmadı bile."
Derse girmeleri gerektiği için söylenmeye başlayan Hermonie konuyu çok çabuk dağıtırken iki arkadaşını zorla yerinden kaldırmıştı. Ron yemeklerinden Harry ise düşüncelerinden tam olarak kopamadığı için Hermonie oldukça zorlanmıştı. "Bugünkü derslerimiz kiminle?"
"Öğleden önce Ravenclaw öğleden sonra Hufflepuff ve yalnız dersimiz var." Ron arkadaşının söylediği şeylerle rahat bir nefes aldı. "Slytherinsiz bir gün, yüce Merlin'e teşekkürler."
Harry duyduğu şeylere karşı memnuniyetsizliğini gizlemedi. Elbette normal şartlarda duruma en az Ron kadar sevinirdi fakat aklı platin saçlı çocuğun durgunluğuna takılmışken karşılaşmalarını istiyordu. Yine de fikrini sesli dile getirmedi, Ron tarafından yenmek istemiyordu.
Üç Gryffindor ortak bir konu bularak sohbet etmeye başlayınca şahsi düşünceleri tamamen rafa kalkmıştı. İlk dersleri olan karanlık sanatlara karşı savunma sınıfına girdiklerinde Harry yüzünü buruşturdu. "Yine mi Severus Snape?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gris Émeraude
Fanfic{Drarry} "Sana ait olan seni bulur derler, beni bulman uzun zaman aldı." Harry'e göre hayatı oldukça iyi bir şekilde ilerliyordu. Her daim yanında olan büyük bir ailesi, aralarından su sızmayan bir arkadaş grubu ve çocukluğundan beri hayallerini sü...