0.8

44 9 19
                                    

Harry kaçıyordu.

Kendisiyle konuşmaya çalışan Rawey'den kaçıyordu.

Şu an bir süpürge dolabına saklanmış olmasının tek sebebi oydu. Homurdanarak sakladığı dolaptan çıktı. Koyu kahverengi saçları eskisinden çok daha dağınık bir haldeydi. Yansımasına bakarken ofladı. Kravatı bozulmuş yakası başı dağılmıştı. "Hırpalanmış gibi duruyorum."

Koridorda saklanarak ilerlerken karşısına çıkan Neville yüzünden az kalsın çığlık atacaktı. "Harry? Ne bu hâl dostum?"

Harry derin bir nefes alıp verdi. "Neville, Hermonie nerede biliyor musun?"

Neville şaşkınlıkla başını salladı. "Bahçede, Parkinsonla oturuyordu."

Harry teşekkür mırıldanarak bahçeye doğru koştu. Açık alanda yüzüne çarpan güçsüz güneş ışıklarıyla gözlerini kıstı. Pansy'le karşılıklı oturan arkadaşını gördüğünde ona doğru koştu. "Hermonie!"

Hermonie çığlık atarak kendisine doğru koşan çocuğa baktı. "Yine ne oldu acaba?"

Harry kendisini çimenliklere atarak ağlarcasına debelendi. Hermonie alışkın olduğu sahneye gülmekle yetindi.

"Ne oldu Harry? Ne bu hâl?"

Harry derin bir nefes alıp saçlarını daha da karıştırdı. "Of." Harry elini kafasından çekti. "Siz ikiniz ne yapıyorsunuz?"

Pansy iğneleyici bir cevap vermemek için dilini ısırdı. "Ne yapıyoruz sence Potter?" Hermonie'nin bakışlarını görünce göz devirdi. "Yani Harry."

Harry omuz silkti. "Sohbet ediyor gibisiniz. Alışkın değilim senin insancıl hallerine Par- Pansy."

Pansy gözlerini kısarak karşısındaki çocuğa baktı. Laf sokmak için dudaklarını araladığında yanlarına gelen bedenlerle ilgisi dağılmıştı.

Blasie, Draco, Ron, Antares ve Christopher keyifli bir sohbet eşliğinde onlara doğru geliyordu. Harry Ron'un Draco ve Blasie ile sohbet ediyor olduğu gerçeğini göz ardı etti. "Harry? Savaştan mı çıktın?"

Antares kardeşinin haline kahkaha atarken Chris'i kolundan çekerek ikisini de çimenliğe oturttu. "Biri Harry'i fena hırpalamış."

"Dostum." Ron dehşete düşmüş bir şekilde Harry'nin dağılmış saçlarına, bozulan kravatı ve beyaz gömleğine baktı. "Rawey seni soruyordu. Seni bu hale o-" Ron hafifçe öksürüp boğazını temizledi. "O mu getirdi?"

Harry huysuz bir bakışla başını salladı. "Evet." Kendisini geriye doğru atarak çimenliğe bıraktı. "Merlin aşkına yoruldum!"

Harry çimenlikte yatarken Chris Antares'in şok olmuş ifadesine gülmemek için kendisini tutuyordu. Draco kaşlarını çatmış, tuhaf bir şekilde Harry'nin dağınık saçlarına bakıyordu.

Hermonie yüzünü buruşturdu. Arkadaşının soruyu anlamadığını biliyordu. "Ondan mı kaçtın?"

"Evet." Harry kapalı gözlerle yerde yatmaya devam etti. "Sabahtan beri ondan kaçıyorum girmediğim delik kalmadı resmen." Elini kaldırıp sinek kovalar gibi havada salladı. "Draco güneşi kapatıyorsun dikilme tepemde."

Draco Harry'nin yanına otururdu. Ron ve Blasie iki küçüğün yanına geçerken Ron sorgulayıcı bir şekilde Harry'e bakıyordu. "Ondan kaçarken mi böyle oldu yani?"

Harry doğrulup oturur pozisyona geçti. "Evet?"

"Biz de öpüştünüz sanmıştık."

"Ha?"

"Merlin aşkına Ron, sus." Antares eliyle gözlerini kapattı. "İğrenç, düşünmek bile istemiyorum."

Harry kardeşinin de orada olduğu gerçeğiyle yüzleşince hafifçe kızardı. "Tabii ki öpüşmedik Ron. O benim hâlâ arkadaşım."

Gris ÉmeraudeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin