Harry sabaha karşı uyandığında saat henüz dördü yeni geçiyordu. İçtiği iksirler ve saatlerce bilinçsiz olması birkaç günlük uyku ihtiyacını birden karşılamış gibiydi. Yatağından kalktı.
Üzerini değiştirip görünmezlik pelerinini almadan odasından çıktı. Küçük adımlarla Gryffindor kulesinden ayrılmış, okul bahçesine çıkmıştı.
Elini kaldırdı. Kısık sesli bir büyü mırıldandıktan sonra süpürgesi parmakları arasına sertçe çarpmıştı. Harry süpürgesine bindi. Hızla yükselirken okul arazisinin sınırlarını el verdiğince uzağa, yükseğe gitmişti.
Zihni tamamen erkek arkadaşıyla meşguldü. Draco'nun kendisine hâlâ kızgın olduğunu biliyordu. Bir an önce sabah olmasını ve pazar gününün tamamını Draco'nun yanında geçirmeyi istiyordu.
Soğuk havaya rağmen uzun bir süre süpürgesiyle dolaştı. Yaklanmamak için dikkat ettiği falan yoktu, bu yıl başladığından beri Draco'yla birlikte başına gelmeyen kalmamıştı ve Harry'nin öncelikleri yakalanmamak ve ceza almaktan başka şeylere kaymıştı.
Harry güneş yüzüne hafiften vurmaya başladığında ancak süpürgesini yere indirmişti. Süpürgesini yerine bırakıp yavaş adımlarla okul binasına döndü. Kafasında dönüp duran şeyler vardı fakat emin olabilmesi için öncelikle Draco'yu görmesi gerekiyordu.
Küçük adımlarla Gryffindor kulesine çıktı. Ortak salonda oturan birkaç kişi onu görünce selam vermişti. Harry tebessüm ederek karşılık vermekle yetindi.
Şöminenin yanındaki koltuğa oturup dizlerini kendisine çekti ve kollarını dizlerinin etrafına sarıp ateşi izlemeye başlamıştı.
Başını omzuna doğru yasladı. Dans eden küçük alevler arasında belli belirsiz şekiller görüyordu. Harry ateşi izleyip ortak salonda oturmaya devam ederken etrafının kalabalıklaştığını, birilerinin uyandığını duyuyordu.
Bir süre sonra omzunda bir el hissetti. "Harry!" İrkilerek arkasını döndüğünde nefes nefese kalmış bir Ron vardı arkasında. "Ron? Ne oldu?"
"Ne mi oldu?" Ron kendisini Harry'nin yanına bıraktı. Uyanır uyanmaz odadan çıktığı halinden çok belliydi. "Seni yatağında bulamadım."
"Çünkü yatağımda değildim."
"Evet onu fark ettim." Ron kaşlarını çattı. "Neredeydin?"
"İksirler yüzünden daha fazla uyuyamadım. Biraz süpürgeyle dolaştım ve burada oturmaya karar verdim."
Ron başını koltuğa yaslarken esnedi. "Bir şey oldu sandım."
"Olmadı olmadı." Gülerek arkadaşının omzuna vurdu hafifçe. "Üzerini değiştirip gel de kahvaltıya inelim hadi. Hermonie gelir şimdi."
Ron esneyerek yerinden kalktı. Dengesiz hareketlerle yatakhanesine giderken Harry gülümsemişti. Birkaç dakika sonra Hermonie ortak salona indi. Harry'i görerek çocuğun yanına doğru hızlı adımlarla ilerledi. "Günaydın Harry, nasıl hissediyorsun?"
"Günaydın Herm." Harry tebessüm etti. Genç kız yanına otururken omuz silkti yavaşça. "Oldukça iyiyim. Sen nasılsın?"
"İyiyim." Hermonie gülümsedi. "Ron gelmedi mi seninle?"
"Gelecek şimdi." Harry bakışlarını tekrar şömineye çevirirken Hermonie arkadaşının omzuna dokunmuştu yavaşça. "Draco'yu mu düşünüyorsun?"
"Bir süredir ondan başka bir şeyi düşünemiyorum Herm."
"Harry üzme kendini. Birazdan konuşursunuz, sana illaki kızgındır fakat konuşunca çözemeyeceğiniz şey yok." Hermonie çocuğun dağınık saçlarını okşadı yavaşça.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gris Émeraude
Fanfiction{Drarry} "Sana ait olan seni bulur derler, beni bulman uzun zaman aldı." Harry'e göre hayatı oldukça iyi bir şekilde ilerliyordu. Her daim yanında olan büyük bir ailesi, aralarından su sızmayan bir arkadaş grubu ve çocukluğundan beri hayallerini sü...