Harry elindeki kahvaltı tepsisiyle mutfaktan çıkarken babası hemen yanındaydı. Harry tepsiye dizili tabakları ve bardakları düzgünce taşımak için dikkatle merdivenleri çıktı, açık bıraktığı oda kapısından girerek tepsiyi çalışma masasına bırakmıştı.
Regulus bu sırada yatakta uzanan sarışına doğru yöneldi. "Draco, günaydın."
"Günaydın Bay Black." Draco sırtını yatak başlığına yaslayarak oturmak için Regulus'un yardımını geri çevirmezken endişeyle kendisine bakan gri gözlere yavaşça tebessüm etti. "İyiyim, zahmet etmenize gerek yoktu."
"Zahmet falan yok, sen güzelce dinlen." Harry Draco'nun oturur pozisyona geçtiğini görünce tepsiyi alarak yatağa yaklaştı. "Siz kahvaltınızı yapın, müsait olunca da haber verin. Çocuklar seni görmek istiyor."
Harry başını salladı. "Tamam baba." Odadan çıkacak olan bedene bakarak seslendi. "Kapıyı kapatır mısın?"
Draco sessizce kucağına bırakılan tepsiye baktı. "Bu ne?"
"Kahvaltı." Harry yatakta sarışına biraz daha yaklaştı. "Ağrın vardır aşağı inmek istemezsin diye düşündüm. Bir şeyler ye, babam senin için birkaç karışım hazırladı ama yemek yemeden vermememi söyledi."
Draco yavaşça tebessüm etti. Tepsideki çatala uzanıp sessizce kahvaltısına başlarken Harry dikkatle onu izliyordu. "Bana öyle bakma Potter."
"Nasıl?" Draco gözlerini kaçırdı. "Kırılacak bir oyuncakmışım gibi."
"Değilsin." Harry ciddiyetini takındı. "Ama kırılabilecek bir porselen bebek olabilirsin." Yavaşça uzanıp çocuğun beyaz tenine dokundu. "Tam senlik."
Draco göz devirmekle yetindi. Sabah uyandıklarında Draco fazlasıyla yorgundu. Harry'nin rüya aleminde kendisine herhangi bir iyileştirme büyüsü yapmasına izin vermeden uyanmışlardı. Çocuğun korktuğunu biliyordu fakat bunu ikisi de dillendirmemişti. "Teşekkür ederim, kahvaltı için."
"Rica ederim, bir şeyler daha getirmemi ister misin?"
Draco başını yavaşça salladı. "Hayır yeterli. Karışımları içebilir miyim?"
Harry tepsideki küçük mor şişeyi çocuğa uzattı. "Önce mor, sonra mavi ve en son siyah."
Draco üç küçük şişeyi de itiraz etmeden içti. Harry tepsiyi onun önünden almış, kendi yatağına bırakıp tekrar sarışının yanına dönmüştü. "Bu lanet işini çözdükten sonra, babanı öldüreceğim."
Draco eğlenen bir bakışla yeşil gözlü çocuğa baktı. Yatakta biraz kenara kaydığı anda Harry bunu bekliyormuş gibi yanına kıvrılmıştı. "Denediğini görmek isterim."
Harry tebessüm etti. "Deneyeceğim, şüphen olmasın."
İkili sessizleşirken Draco Harry'nin merak ettiği şeyler olduğunu biliyordu. O sessizliğe gelemezdi ama Draco sustuğu için konuşamıyordu. "Babam lanetin beni öldürmesini umuyor."
Harry nefesini tuttu. "Çünkü benden gerçekten rahatsız ama maalesef ki ilk doğanı ben olduğum için Malfoy ailesinin meşru varisi benim. Ve o bundan çok rahatsız."
"Sırf mirasçı olarak seni istemiyor diye ölmeni isteyemez Draco. O bir baba, Merlin aşkına nasıl senden vazgeçebilir."
"Safkan ailelerde ilk doğan çocuk ailenin meşru varisidir. Varisliğin Chris'e geçmesi için üç ihtimal var ve babam üçünden de bir şey elde edemeyeceğini bildiği için lanetten umutlu."
"Neymiş o üç ihtimal?"
Draco yatakta yan dönerek Harry'e baktı. "Bir, beni öldürmesi." Çocuğun gözlerinin endişeyle parıldadığını görünce omuz silkti. "Ama bunu yaparak çocuk katili olursa kutsal yirmi sekiz yasalarına ihanet ettiği için yargılanır. Adı lekelenir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gris Émeraude
Fanfic{Drarry} "Sana ait olan seni bulur derler, beni bulman uzun zaman aldı." Harry'e göre hayatı oldukça iyi bir şekilde ilerliyordu. Her daim yanında olan büyük bir ailesi, aralarından su sızmayan bir arkadaş grubu ve çocukluğundan beri hayallerini sü...