[1] Siktiğimin Psikopatı.

122 9 3
                                    

Günlüğü kalbi olanlar,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Günlüğü kalbi olanlar,

Sık sık yanılırlar.

1 Mart 2024

"Doğanın ta kendisi benim düşmanım, çünkü beni avcıya terk etti."

Kravatının ucunu iki parmağı arasında çevirip duruyordu. Epey stresliydi, tabanlarını durmadan yere vuruyor; başını bir başkaları tarafından sorunlu görünmesine sebebiyet verecek şekilde histerik bir tavırla sağa ya da sola çevirmekten kendini alıkoymuyordu. Her zamanki gibi, ona nasıl öyle bir rahatlık sağladığımı anlamıyor olsam da o benim yanımda kendisi gibiydi. Korktuğunu, stresini, paniğini saklamaya ihtiyaç duymuyordu.

Altın renginde, ucundan kıvrılıp da bükülmüş saçakları andıran, diplerine fön çekilmiş kıvırcık saçlarını karıştırdı ve ofladı. "Senin yerine bir başkasını göstermek doğru mu emin değilim." Diye geveledi.

Üvey abim, onun gibi benim de sosyeteye tanıtılmam gereken partiden bahsediyordu. Benim yerime, sahte bir Eren İpek Şahin ayarlamıştı partide sosyeteye tanıtılması için. Sırf beni kimse görmesin diye.

Tedirgin gözleri, odadaki anonim noktalarda dolanmayı kesip bana kilitlendi, "Bana sorarsan, evlenmeliyiz. Eğer evlenirsek söz veriyorum ki seni göstermekten çekinmem! Böylece bağlanmazsın." Diye devam etti, bir vaatte bulunurmuş gibi konuşmaya.

Bunu o titrek, vaat dolu sesiyle söylerken, benden birkaç adım uzakta olan sandalyesinden bir hışımla kalkıp, dibimdeki sandalyeye oturmuştu. Yüzüme doğru eğildi ve titreyen elleriyle yüzümü avuçladı. "Hm? Hadi giyin, giyin de nişanımızı ilan edelim!" dedi heyecanlanarak.

İşte yine başlıyoruz.

Boş bir ifadeyle baktığım halı deseninden, gözlerimi ayırmadım ilk iki üç saniye. Derin bir nefes aldım sabır dileyerek. Beni...

Öldürüyordu.

Göz kapaklarımın sonuna kadar açılmasına ve ona bakışlarımdaki nefreti, hıncı göstermesine müsaade ettim korkusuzca. Dudaklarım iki yana açıldı, keyiften yoksun bir sırıtıştı bu.

Devasa büyüklükteki salonda, yankılanarak etkisini iyice arttıran; aşağılama dolu sesimle, "Yok." Dedim dişlerimin arasından. Arsız bir tavırla, oturduğum sandalyede sağ bacağımı yukarıya çektim ve sağ dirseğimi dizime yasladım.

İşaret parmağımı bir silah olarak öne uzattım ve içimden geçenleri ona ifade edermiş gibi bir hevesle, tam gözlerinin ortasına nişan aldım işaret parmağımla. Elimde gerçek bir silahın olmasını o kadar çok isterdim ki... Bunu, gözlerimdeki ifadeden anlayıp, onun da benim kadar bilmesini umuyorum. Aşağılayıcı, eğleniyormuş gibi olan tınımı anında kesmiş ve buz gibi bir sesle konuşmuştum: "Ben evlilik insanı değilim, sevmedim. Boğar beni.".

KIRKAYAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin